-  Neyse sen yine coştun, bunları sonra konuşuruz. Hadi artık yavaş yavaş çıkalım.

Selim’in ve Fırat’ın ekipleri yaklaşık yirmişer kişiden oluşuyordu. Bazılarında ateşli silahlar bazılarında ise sopalar ve bıçaklar vardı. Bu ekiptekiler kurtarıp daha sonra eğittikleri kişilerden oluşuyordu. Arnavut Cemal, Fuat ve Savaş gibi çekirdek kadro ise son zamanlarda adanın kurtarılmış bölgelerindeki yerleşimle ve her türlü düzenlemeyle ilgileniyorlardı. Neredeyse küçük bir ada devleti olmuşlardı ve şu ana kadar herkes yönetimden memnundu. Bir hafta önce adadaki çocuklar için bir okul bile açmışlardı.

Selim ve Fırat ekiplerinin bir kısmıyla beraber Ada’nın arka tarafında kalan ve çok da fazla bir nüfusa sahip olmayan bölgeye doğru faytonlarla yola çıkmışlardı. Onları yolculayan Arnavut Cemal ve Fuat kendi işlerine dönmüşlerdi.

- Nihayet bugün adanın tamamının güvenliğini sağlıyoruz Fuat, sonunda bugünleri de görebildik.

- Umarım bugünü de kazasız belasız bitirirler.

- Artık hepsi tecrübe sahibi oldu Fuat, hem kalan bölge de fazla nüfus yoktu. Eminim kolayca halledeceklerdir. Hadi biz de kendi işimize bakalım. Odun kesme işine biraz hız vermek lazım.

- Öyle, doğalgaz gelince soba kullanan ev sayısı çok az kalmış. Adadaki odun ve kömür depolarındaki mallar yetmez.

- Yahu Cemal küçük evler bir şekilde ısınır da biz koca yalıyı nasıl ısıtacağız. Bir tane keyif için konmuş kuzine soba var.

- Fuat şey diyorum havalar iyice soğuyunca içinde soba olan küçük evlere taşınalım, havalar ısınıca yine döneriz.

- Doğru söylüyorsun. Nasıl olsa artık bütün ada kontrolümüzde, neyse bunu oturup konuşmak lazım. Hadi gidelim.

Artık eve rahatça girip çıkıp etrafta rahatça dolaşabiliyorlardı. İskeleye doğru gidip oradaki işlerle uğraşacaklardı. Keyifli bir yürüyüşün ardından iskele meydanına gelmişlerdi. Konuştukları gibi işi olanlar orada toplanmış Cemal ve Fuat’ın gelmesini bekliyorlardı. Cemal ve Fuat iş bölümü yapıp herkesi görevine gönderdikten sonra iskelenin yanındaki terk edilmiş kafelerden birinin masasına oturmuşlardı.

- Aslında bu kafelerden birini işletmeye açsak iyi olur. İnsanların canı sıkılmaz, arada gelip bir şey içer sohbet ederler, televizyona öyle alışmışız ki zaman geçmiyor. Belki burada tavla, okey, kağıt falan da oynarlar.

-          Haklısın, konuşalım da çalıştırmak isteyen iki üç kişi bulup bunlardan birini açalım.

Fuat bu sırada denizde bir şey görmüş dikkatle o tarafa bakıyordu.

- Ne oldu Fuat, nereye bakıyorsun?

- Şuradan küçük bir kayık geliyor sanki, ben mi yanlış görüyorum?

Arnavut Cemal de gözlerini kısmış ve Fuat’ın gösterdiği tarafa bakmaya başlamıştı. Fuat haklıydı iskeleye doğru küçük bir kayık geliyordu ve Cemal’in görebildiği kadarıyla içinde iki kişi vardı.

- Haklısın Fuat, bu tarafa doğru bir kayık geliyor ve sanırım içinde iki kişi var.

- Yine İstanbul’dan geliyorlar sanırım.

- Olabilir, son günlerde İstanbul’dan gelen sayısı arttı. Hele adayı zombilerden tamamen temizlediğimiz öğrenilse İstanbul’da salgından kurtulan ne kadar insan varsa buraya yığılır.

- O zaman da yiyecek sıkıntısı başlar. Neyse gel bakalım yaklaştılar, o tarafa doğru gidelim.

Arnavut Cemal ve Fuat iskeleye doğru yürümeye başlamışlardı. Kayık artık iskeleye iyice yaklaşmıştı ve kayığın içindeki iki kişiyi artık rahatça görebiliyorlardı. Kayığın içinde bir kadınla bir erkek vardı ve görebildikleri kadarıyla ikisi de kendilerinin yaşına yakındı.

Cemal ve Fuat iskeleye çıkmış ve kayıktakilere onların olduğu yere gelmeleri için el sallamaya başlamışlardı. Onları gören adam kayığın burnunu o tarafa doğru çevirmişti. Çok kısa bir süre sonra Cemal ve Fuat’ın da yardımıyla kayıklarını iskeleye bağlamış ve iskeleye çıkmışlardı.

-  Sağ olun, Allah sizden razı olsun.

- Siz de sağ olun, İstanbul’dan mı geliyorsunuz?

- Yok, Kınalı’dan geliyoruz.

- Kınalı’dan mı? Neden Kınalı’dan kalkıp buraya geldiniz ki?

- Kınalı bizim için cehennem oldu. Biraz soluklanalım, size her şeyi anlatacağım. O şeytanın neler yaptığını bir bilseniz?

Adamın söyledikleri Cemal ve Fuat’ı oldukça meraklandırmıştı. Ama gelenlerin ikisi de çok yorgun ve halsiz gözüküyorlardı. Bu yüzden onları önce eve götürmeye karar vermişlerdi.

- Gelin sizi evimize götürelim. Bir iki lokma bir şey yer biraz da dinlenirsiniz. Sonra da başınıza gelenleri anlatırsınız, doğrusu çok merak ettik.

-  Sağ olun.

Hepsi birden iskeleden çıkmış ve bu gibi durumlar için iskele meydanında bekleyen faytonlardan birine binerek yalıya doğru yola çıkmışlardı.    

  

Zombiler İstanbul'daWhere stories live. Discover now