Karısının ağlamaklı sesi ile kahrolan adam, "Nasıl senden uzaklaştığı mı düşünürsün, nasıl söylersin biz diye birşey olmadığını? Salim abi, Yeliz abla ve psikolog Leyla Hanım her şeyi zamanla yavaş yavaş anlatmamı istediler. Özelliklede boşanma konusunu." dedi büyük bir üzüntüyle.

" Çok öfkeliyim Mehmet, şu an ne dersen de kalbimdeki sızı geçmiyor. Müsade et biraz sakinleşeyim yoksa düğün öncesi tatsızlık çıkacak, Zümra'ma bunu yaşatmaya hakkımız yok. Yeterince yoruldu benim küçük annem ..."

" Tamam güzelim sen nasıl istersen. Ama inan amacım senden birşey gizlemek değildi. Sadece senin sağlığını düşünmek zorundaydım."

Gözyaşlarını tutmakta zorlanan Elif yavaşça ayaklanıp salondan çıktı ve  yatak odasına doğru ilerledi. Odaya girip kapıyı kapattığında ise yavaşça çöktü dizlerinin üstüne.Neler kayıp gitmişti ellerinden, hangi cehpede savaşmalıydı. Kimin yarası daha ağırdı bilemedi. Yaşadıklarının ağırlığı altında ezilen kalbi yüzünden sağlıklı düşünemiyordu. Aldığı fizik tedavi sonrası bedeni güçlenmeye başlasada ruhu her saniye yeni bir acı gerçeğin pençesinde buluyordu kendini.

Bir süre daha karanlık odada, yaşayamadıklarına ağladı kadın, ta ki ruhunu saran  karanlığa ışık saçan evladının sesini duyana kadar. " Bitti mi ?"diyen Hasan Baran ile kekeleyerek " A- annem sen burda mıydın ?" dedi ve elleriyle gözyaşlarını kuruladı.

" Burdaydım ağlayacağını biliyordum çünkü . Ben her ağladığımda gözlerim çok acır. Seninde acır diye düşündüm. Yanında olursam gözlerinden öperim geçer. Geçer değil mi anne ?"

" Geçer annem geçer , bak sesini duymak bile yetti ağlamıyorum artık."

" Aferim sana, hadi şimdi kalk yerden karnın ağrır sonra. Gel dizlerime yat . Sana çok güzel bir masal anlatacağım. Ben uydurdum, hani sen öğretmenmişsin ya anne , masalın sonunda bana puan ver . Sözlü notu gibi, anladın değil mi ?"

Elleriyle yerden destek alarak doğrulan kadın, sessizce ilerledi geçmişin can yakan gerçeklerine. Sırtını yatak başlığına dayamış, oturan küçük çocuğun gözlerindeki parıltı ile boğulan ruhu derin bir nefes aldı. Hasan Baran kenara kayarak annesine yer açtı ve küçük ellerini yatağın boş kalan kısmına birkaç kez vurarak sözsüz bir davette bulundu.

Elif oğlunun ellerini tebessümle izledikten sonra yavaşça yerleştirdi bedenini yatağa. Ardından sırtını yatağın başlığına dayamış Hasan Baran'ın dizlerine başını koyarak oğlunun varlığından güç aldı.

Küçük çocuk dizlerine başını koymuş Elif'in saçlarını hayranlıkla okşadı ardından masumiyet yüklü bir ses tonuyla bildiği en güzel masalı anlatmaya başladı.

" Bir varmış bir yokmuş, gerçi benim masalımdan bir varmış hiç yokmuş anne. Ailesi ile yaşayan çok mutlu bir çocuk varmış adıda Hasan Baran'mış bir gün bu küçük çocuk annesinin çalıştığı yurda oradaki çocuklarla oynamaya gitmiş.

Oyun oynarken bir çocuk yanına gelip sen evlatlıkmışsın, seni Safiye teyze bulmuş , sonrada Sultan hemşireye vermiş demiş. Hiç üzülmemiş hiç kızmamış Hasan Baran ne o çocuğa ne diğerlerine. Sonra susmuş gerçek ailem beni isteseydi onların yanında olurdum , bu insanlar bana iyilik yapmış üzmeyeyim demiş. Ha birde birazcık korkmuş, evlatlık olduğunu bildiğini öğrenirlerse kendisini yurda geri bırakırlar zannetmiş.

Zaman o günden sonra birazcık yavaş akmış sanki , hep bir korku varmış içinde küçük kartalın. Sonunda korktuğu başına gelmiş. Safiye anneannesi çocuğu yanına çağırmış ve evlatlık olduğunu , Sultan annesinin onu çaldığını , annesinin , babasının , ikizinin ve ablalarının onu çok özlediğini söylemiş.

Biliyor musun o çocuğu Safiye anneannesi göndermiş Hasan Baran'a evlatlık olduğunu söylemesi için. Gerçeklere alıştırmak istemiş. Hasan Baran çok sevinmiş hemen gerçek ailesine gelmek istemiş ama gelememiş. Annesi sürekli uyuyormuş, babasıda yurtdışındaymış . Birde küçük kartalı öldü sanıyorlarmış. Çok üzülmüş anne Hasan Baran. Demiş ki eğer öldüğümü düşünüyorlarsa beni hiç özlememişlerdir. Ölüler özlenmezmiş ona göre. O yüzden çocuk ailesindekileri bulduğunda hep beni özlediniz mi diye sormuş.

Aradan bir kaç gün daha geçmiş ve Safiye anneannesi çocuğa babasının yurtdışından geldiğini ama Sultan annesinin onu vermek istemediğini, kendisini gizlice ailesine götüreceğini söylemiş. Sonra ailesindeki herkesin resimlerini göstermiş . Annesi çok güzelmiş anne , rüya gibiymiş. Adıda Elif'miş.

Bir de demişki küçük çocuğa bizi gören olursa hep susmalısın, kimseye birşey söylememelisin. Susmuş kimse duymamış çocuğun sesini. Sonra Sultan annesi Cemil babasından boşanmış Hasan Baran'ın. Sultan annesi Mersin' de kalmak istemediğini ve Diyarbakır'a taşınacaklarını, önden giderek ev tutacağını söyleyerek ayrılmış evden. Sonunda güzel günler başlamış ve küçük çocuk Safiye anneannesi ile ailesine adım adım yaklaşmış.

Günler geçmiş bazen arabada uyumuşlar bazen eski evlerde . Bir akşam sofrada yemek yerken bu gece uyuyup uyandığında babasının yanında olacağını , kardeşlerine ve annesine kavuşacağını ama artık kendisini ve Sultan annesini asla göremeyeceğini , çok uzaklara gideceklerini, Cemil babasına küsmemesi gerektiğini söylemiş Safiye.

Tamam deyip yemeğini hemen yemiş çocuk ve uyumuş. Gerçekten uyanınca yanında babası varmış, resimlerdeki gibi kocaman bıyığı varmış hatta. Çok güçlüymüş herkesin babasını dövermiş Hasan Baran'a göre. Sonra ablalarını ve ikizi Karan'ı tanımış. Kendisini ikizinden ayırdığı için Sultan annesinden nefret etmiş. İkizler hiç ayrılmaz ki değil mi anne ?

O gecenin sabahında annesine götürmüşler çocuğu ama üzülmemesi için uzun uzun konuşmuş doktorlar. Baran'a ve babasına deli gömleği giydirip annesinin yanına götürmüşler.

Hasan Baran Hancı'nın masalı burada bitti. Şimdi senin bebeğin olarak, ben olarak anlatıyorum herşeyi.

Rüyalarımdan bile güzeldin anne, büyüyünce senin gibi bir kızla evleceğim. Senin gibi kocaman kocaman erik gibi gözleri olacak. Saçları senin gibi kokacak, teni seninki gibi su damlasına benzeyecek. Anne ben sana aşığım galiba.

O gün sen uyanınca Yeliz teyze ve diğer doktorlar uzun uzun konuştu bizimle her şeyi yavaş yavaş anlatmamızı istediler. Özelliklede benim kaçırılmamı ve babamın Sultan anneyle evlendiğini."

Elif boşanma olayını hazmedemeden birde kocasının Sultan ile evlendiğini duyunca öfkeyle doğruldu küçük çocuğun dizlerinden ve
" Nee Sultan'la mı evlendi ?" diye sordu şaşkınlıkla.

Bir çuval incirin berbat olacağını anlayan Baran,  " Anlatacaklarım daha bitmedi, ne kadar sabırsız çıktın! Ben seni bulmak için sabırla bekledim, şimdi sıra sende. Yat dizlerime kızarım bak." dedi bilmiş bir tavırla.

" Tamam babası kılıklı bıyıksız Gonzales , al yattım kızma . Hadi devam et."

" Anne şu konuda bir anlaşalım bizi illa bir hayvana benzeteceksen Kartala benzet . Gongales bildiğim kadarıyla fare. Anne bak aklıma ne geldi , benimde babam gibi bıyıklarım çıkar değil mi ? Adamda maşallah fırça gibi bıyık var ."

" Çıkar çıkar hadi bırak o bıyık bükücüyü şimdi , sen masala devam et."

" Tamam tamam ediyorum. Babam yurtdışından döndüğünde Sultan annem ona benim yaşadığımı eğer senden boşanıp kendisiyle evlenirsede beni size geri vereceğini söylemiş. Babam, Bedirhan dedem , Reşat amcam her yerde aramışlar ama bulamamışlar beni. Babamda çaresiz kalıp Ahmet dedeme her şeyi anlatarak, senden boşanmış ve Sultan annemle evlenmiş. Biliyor musun anne , Sultan anne çok kötü biri , ben oyuncakmışım gibi bir alıp bir geri veriyor. İyi ki gitti. Sen uzun zamandır uyuduğun için düşüncelerin çok yorgunmuş bunları birden öğrenirsen yeniden hastalanabilirmişsin. Bizde sen yeniden hastalanıp uyuma diye sustuk.

Hatta babam Elif gerçekleri öğrenirse beni affetmez , bana artık eskisi gibi güvenmez dedi. Yeliz teyzede Elif'in sağlığı mı daha önemli yoksa sizin ilişkiniz mi deyince babam kabul etti. Birde afilli laf etti duysan aşık olurdun babama ." diyen çocuk utangaç bir tavırla gülümsedi.

Dudakları kıvrılan Elif ise" Ne dedi o Yeşilçam ormanı ?" diye sordu merakla.

" Onun sağlığı için bizden bile vazgeçerim, Elif'im iyi olsun yeterki ben alışığım onun hasretine..."

SANA YENİLDİM (KİTAP)Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt