"Gidip açıklamalıyız." dedi Hermione bir sonraki cumartesi günü kahvaltıda Hagrid'in öğretmenler masasındaki dev boş sandalyesine gözlerini dikerek.

"Bu sabah Quidditch seçmelerimiz var." dedi Ron. "Ve Flitwick’in Aguamenti tılsımı için pratik yapmamız gerekiyor. Hem neyi açıklıyacağız? Ona onun aptal dersinden nefret ettiğimizi nasıl söyleyeceğiz?"

"Nefret etmiyoruz!" dedi Hermione.

"Kendi adına konuş, kelekerleri unutmadım." dedi Ron. "Ve şimdi sana söylüyorum, kılpayı bir kurtulma
şansımız var. Onun aptal kardeşi hakkında sonra söylediğini duymadınız - eğer kalsaydık Grawp'a ayakkabılarını nasıl bağlayacağını öğretiyor olacaktık."

"Hagrid'le konuşmamaktan nefret ediyorum." dedi Hermione üzgün görünerek.

"Quidditch'ten sonra gideriz." diye Harry ona güvence verdi. "Fakat çalışmalar bütün sabah sürebilir, çok sayıda insan denenecek. Takımın birdenbire niye bu kadar popüler olduğunu bilmiyorum."

"Ah, yapma, Harry." dedi Hermione aniden sabırsızca. "Popüler olan Quidditch değil, sensin! Hiç bu kadar fazla enteresan olmamıştın ve dürüstçe ilave etmek istiyorum ki bu kadar fazla beğenilir."

Ron büyük bir parça ringa balığını ağzına tıktı. Hermione, Harry'ye dönmeden önce ona horgören bir bakış attı.

"Senin gerçeği söylemiş olduğunu şimdi herkes biliyor değil mi? Tüm büyücülük dünyası Voldemort'un dönmüş olduğu konusunda senin haklı olduğunu ve gerçekten senin son iki yılda onunla iki kez savaştığını ve her ikisinde de kurtulduğunu itiraf etmek zorundaydı. Ve şimdi onlar seni 'Seçilmiş Kişi' diye adlandırıyor - evet, haydi, insanların senden niye büyülendiğini göremiyor musun? Ve onlar senin tutarsız ve bir yalancı olduğunu söylemeye çalıştıklarında Bakanlık tarafından eziyete maruz kaldın. O kötü kadının kendi kanınla elinin üstüne yazdırdığı yazıları hâlâ görebilirsin fakat sen her şeye rağmen hikâyene sarıldın..."

"Bakanlıkta şu beyinlerin beni tuttuğu yerleri hâlâ görebilirsiniz, bakın." dedi Ron kollarını geriye sallayarak.

"Ve yazın yaklaşık bir otuz santim daha büyümen o kadar önemli değil." diye bitirdi Hermione, Ron'u görmezden gelerek.

"Ben de uzunum." dedi Ron önemsizce.

"Kollarını Madam Pomfrey'ye göstermiş miydin?" diye sordu Fiona, Ron'un bir kolunu tutup bakışlarını izlerin üzerinde gezdirirken.

"Evet, şey..." diye mırıldandı Ron. Besbelli Fiona'nın bu konuyu önemsemesine şaşırmıştı. "Bu kadar tedavi edebiliyor. İzler kalacakmış."

"En azından kötü görünmüyor." dedi Fiona teselli edercesine. "Hatta bence havalı bile sayılır."

Posta baykuşları herkese su damlacıkları sıçratarak yağmurla beneklenmiş pencerelerden gelirlerken Fiona, Ron'un kendisine afallamış bir hâlde baktığını fark etmedi. Pek çok kişi olağandan daha fazla mektup alıyordu; endişeli anne-babalar çocuklarından bir haber alıp rahatlamak ve de evde her şeyin yolunda olduğunu iletmek için.

Fiona dönem başladığından beri hiç mektup almamıştı; anne ve babası büyüyle ilgili her şeye karşı oldukları için baykuşlarla iletişime de karşılardı. Bu yüzden Fiona'ya birinci sınıfa başladığı günden beri bir kere bile mektup göndermemişlerdi.

Hermione'nin anne ve babası da Muggle'dı ama o, hemen hemen her gün anne ve babasından mektup alıyordu. Mrs Weasley son günlerde Ron ve Ginny'ye daha sık mektup göndermeye başlamıştı. Harry de zaman zaman Sirius ve Remus'tan mektup alıyordu. O ikisinin mektuplarında Harry'ye kendisinin nasıl olduğunu sorduklarını biliyordu ama bu hiç kimseden mektup almadığı gerçeğini değiştirmiyordu.

Ailelerinden mektup alan insanları izlerken içini çekerek bakışlarını tabağına çevirdi. Cadı olduğu için anne ve babası tarafından sevilmiyordu. Muggle doğumlu olduğu içinse sevgilisi tarafından terk edilmişti.

İki tarafta kendisini kabul etmiyordu sanki. Arada sıkışıp kalmış gibiydi.

"Bu sana gelmiş."

Ron, önündeki kar beyazı baykuşun bacağına bağlı mektubu işaret ederek konuştuğunda Fiona şaşkınlık dolu bakışlarla baykuşun bacağındaki mektubu çözdü. Sonra da baykuşunun kafasını okşayıp çabucak kendisine gelen mektubu okumaya başladı.

Mektubu okudukça yüzündeki hüzünlü ifade yerini kıkırdamaya bıraktı.

"Fred ve George yazmış. Onları seviyorum. Çok komikler."

"Evet ben de seviyorum." dedi Ron gülümseyerek. "Tabii sinirimi bozmadıkları zamanlarda."

İMPOSSİBLE 【DEVAM ETMEYECEK】Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin