7. Bölüm: Aşama 3

85 26 27
                                    

İlkay

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

İlkay

Gözlerimi yine sonsuz beyazlığa açtığımda şaşırmamıştım. İki gün boyunca devam eden bu eziyet duracağa benzemiyordu. Sabah ateşli yolculuğun içinden yeni bir tüple uyandığımda okula gitmemiş neredeyse tüm günümü odamda geçirmiştim. Kızlardan gelen tüm mesajlara ve çağrılara önce cevap vermemiş sonra geçiştirmek için iyi olmadığımla ilgili birkaç etkileyici cümle kurmuştum. Ama Başak ilk başlarda attığı iki mesaj dışında saatlerce suskun kalmıştı. Benim yalan söylediğimi biliyordu. 

Gece boyunca uyumamak için yapmadığım şey kalmamıştı ama burada olduğuma göre sonunda uykuya dalmış olmalıydım. Bu sefer kararlıydım, hiçbir şey yapmadan burada böylece duracaktım. Başıma ne geliyorsa hep hareket ettiğimden geliyordu.

Kıpırdaman beklemeye başladım. Sonsuz beyazlık çok göz yorucuydu. Bakıyordunuz ama aslında hiçbir şey görmüyordunuz. Bir odada olduğumu söyleyebilirdim eğer herhangi bir köşe, bir kırılma, değişik bir ışık açısı görseydim. Her taraf aynıydı. Dalgasız, kıpırtısız, cansız.

Dakikalar geçmişti ama bir hareket yoktu. Gerçi buradaki zaman algısı ne kadar benim varsaydığımla aynıydı tartışılırdı. Ayakta durmaktan yorulunca çok yavaşça bacağımı kıvırarak oturdum. Nefesimi bıraktığımda nefesimi tuttuğumu anladım. Otururken bile kendimi çok kasmıştım. Her an bir yerden bir şey patlak verecek diye çok korkuyordum. Bu kadar süre hareketsizlik olması çok alışılmışın dışındaydı. "Hah!" diye güldüm kendi kendime. Başımı iki yana salladım gülümserken. Sanki yıllardır buradaydım da sahiplenmiştim hemen.

Bir şeye dayanıksız oturmaktan sırtım ağrımaya başlayınca iki elimi de yere koyup kendime destek yaptım. Ellerimde soğuk bir şey hissedince hemen geri çektim. Ellerim ıslanmıştı. Burnuma yaklaştırıp koklayınca hiçbir koku alamadım. Tereddütle ağzıma yaklaştırdım ve dilimi değdirip tadına baktım. Tadı yoktu ama suydu bu. Sadece su. Derin bir nefes alıp yine güldüm. Daha beteri olabilirdi.

Altımda ıslaklık hissedince ayağa kalktım. Oturduğum yerde bir gölcük oluşmuştu ve popom sırılsıklam olmuştu. Hala bir tehlike sezemiyordum çünkü bu suydu canım. Daha öncesinde alevler fışkırıyordu yerden.

Su birikintisinden uzaklaşmak için geriye doğru bir adım attım. Tıpkı önceki gece gibi ayak izim çıkmıştı ama bu sefer toprak ya da ateş şeklinde değildi, suydu. Su. Bu yerde bu kadar rahat hissedeceğimi düşünemezdim.

Yerdeki gölcük büyümeye başlamıştı. Ayağımın yerini değiştirmediğim için şimdi onun da altından sular çıkıyordu. Geriye yine bir adım attım. Suların hızı artıyordu. Tamam bu biraz kötü hissetmeye başlamama yol açmıştı. Ama sonuçta burası sonsuzluktu, su dolamazdı ya. Bakışlarımı etrafımda gezdirdim. Evet hala eskisi gibi sonsuzluktu.

Ayağım tekrardan suya gömülünce bu sefer iyice uzaklaştım. Bu anlamsızdı çünkü attığım her adım suların tekrardan gün yüzüne çıkması için bir kapı görevi görecekti. Ayaklarım ıslandığı için üşüyordu. Hafif bir esinti hissettim. Hemen arkamı dönüp etrafı kolaçan ettim ama değişik hiçbir şey yoktu. Huzursuzlanmaya başlamıştım. Bu yere hiç güvenmemeliydim.

NesilWhere stories live. Discover now