15 // senin gibi korkak olmayacağım

Start from the beginning
                                    

"Hızlı ölüm kapısından bizi geçireceğim, konuşmadan beni takip edin." Sehun Jongin'in tuttuğu elini bıraktı ve yarı tanrıları arkasına alarak ölülerin arasına karıştı. Diğerlerinin cevap verecek dermanı yoktu çünkü artık neredeyse önlerinde olan Kerberus'un kitaplarda anlatılanlardan çok daha büyük olduğu gerçeğiyle karşı karşıya kalmışlardı. Yaklaşık iki dakika kadar diğer ruhlara ayak uydurmak onlar için sorun olmazdı.

Yaşlı köpek elbette fazla mesaiden sıkılmıştı. Sıradaki tüm güvenliği ve kontrolü o sağlıyordu. Kimse midesine inmek istemediğinden olsa gerek, sorun çıkaran da yoktu zaten. Sehun yüzünde ufak bir tebessümle artık önlerinde olduğu köpeğe baktı. "Çok yaklaşmıyor musun Sehun?"

"Sorun yok." Arkasında mırıldanan Jongin'e kısa bir cevap verip başını yukarı kaldırdı ve derin bir nefes aldı. Patilerinden bir tanesine dokunacak kadar yakınındaydı fakat Kerberus hâlâ onu farketmemişti. "Kerberus," diye sesini yükselterek bağırdı.  Köpeğin üç başı da birden hızla aşağı indiğinde diğer üç melez korkuyla zıpladı, yanlarından geçmekte olan ölülerse biraz olsun umursamamıştı. "Ben, gerçek anlamda geldim."

"Fenalık geçireceğim şimdi." Sarışın, köpeğin başlarını eğip Sehun ile göz teması kuruşuna iç çekerek baktı ve biraz daha abisine sokuldu. Kerberus sadece rüyalarında uğrayan, uğradığında ise onunla deliler gibi oyun oynayıp başlarını okşayan minik melezi gerçek mânâda gördüğünde heyecanlanmıştı. Kuyruğunu coşkuyla zemine vurup bir avuç ölüyü ezdi bile, ne yazık ki kimse farketmemişti.

"Beni gördüğüne sevindin mi?" Hades'in oğlu köpeğin ortadaki başını usulca okşayıp gülümsedi. Jongin onu ilk defa mutluyken görmüş gibi hissediyordu. Kerberus devasa burnunu melezin göğsüne sürterken korksa mı, yoksa içi mi erise bilememişti. Siyah saçlı oğlan köpeği okşamaya devam ederken başını onlara çevirip Baekhyun'a baktı. "Hemen hızlı ölüm kapısından içeri geçin ve beni bekleyin. Geleceğim."

"Oyalanma sakın." Ares'in oğlu Jongdae'nin koluna dokunup kardeşleri harekete geçirirken son kez arkadaşına baktı fakat endişelenmesine gerek olan bir durum yoktu. Kerberus onları fark etmeyecek kadar mutlu görünüyordu. Daha fazla oyalanmadan sıranın hızlı ilerlediği kapıya yürüdüler.

"Sehun iyi olacak mı?" Jongin endişeyle mırıldandığında, kendi hâlini hiç düşünmüyor gibiydi. Ölülerin arasından, ölüler diyarına giriyorlardı ve hâlâ sevdiği çocuğun arkada iyi olup olmadığından başka düşündüğü bir şey yoktu. Yine de Jongdae onu onaylayıp endişelenmemesi gerektiğini söyleme zahmetinde bulundu ve biraz daha rahatladı. Baekhyun bir adım önlerindeydi ve adımlarının tokluğundan ne kadar gergin olduğunu anlayabiliyorlardı. Bu korkusuz yarı tanrının neden böyle gerilmiş olduğunu ise bilen yoktu.

Neyse ki kapıdan sorunsuzca geçip içeriye girdiler. Etraf oldukça karanlıktı, geniş koridorların kenarlarına dikilmiş meşaleler ölülere yardım ediyordu. Melezler hızlı ölüm kapısından geçtikleri için sağ taraflarında hemen Asphodel tarlaları vardı. Öylesine sıkıcı duruyordu ki bomboş arazi, Jongin'in içini boğdu bu durum.

"İleride Elysium var, solda ise ceza tarlaları." Baekhyun cümlesini bitirir bitirmez sol taraftan acı bir çığlık yükseldi. İşkence gören, dünya hayatını kötülüklerle geçirmiş bir ölünün çığlığı birkaç saniye sessiz kalmalarına neden oldu. Etrafta gezen nöbetçilerin dikkatini çekmemek için iyice kenara geçtiler. "Saraya giden yol nerede acaba?"

"Kendi başımıza hareket etmeyelim, Tartarus'un girişinin de buralara yakın olduğunu okumuştum." Ceza tarlalarından daha korkunç olan tek yer, Tartarus, ismi geçtiği ortamları bile ürkütmeye yeterdi. Zaten bunun için burada değiller miydi? Oradaki canavarların dünyalarına akın etmesini önlemek için?

güneşin oğlu geceye tutulmuş] sekaiWhere stories live. Discover now