42. BÖLÜM

5.8K 1K 1.5K
                                    


Bölüm ASRA1730 ' a geliyor.

İYİ OKUMALAR...

🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁

Konağa gitmek için tabana kuvvet yola düştüğünde dakikalar sonra yol kenarında aracının başında bekleyen Reşat'ı farketti. İki adam dolu gözlerle kucaklaşırken arabanın içinde oturan Cemil, abisiyle en son ne zaman böyle candan kucaklaştığını düşünmeye başlamıştı. Sultan'ın yalanlarına kanmadan abisi, Mehmet ve Hamza ile geçirdiği günler zihnine dolarken yaptığı hataların, inandığı yalanların altında eziliyordu.

Abisinden yediği dayağın izleri elbet geçerdi de, geçmişinde yer eden hatalarının izlerini bir ömür taşıyacaktı. Eninde sonunda gerçekleşecek olan yüzleşme için daha fazla beklemek istemeyen Cemil yavaşça indi araçtan.  Ardından yüzünü yerden kaldırmadan Mehmet'in karşısında son verdi adımlarına "Yemin ederim bilmiyordum Baran'ın senin oğlun olduğunu ..." dedi kısık bir sesle.

Oğlunun ismini duyan ve kendi yaşayamadıklarını karşısındaki adamın yaşadığını düşünen öfkeli baba, Cemil'in yakasını iri elleriyle kavrayıp, bağırdı."Bilmiyordun öyle mi? Dokuz yıl sonra karşıma geçip bilmiyordum demekle geçecek mi lan çektiklerim? Hayatımı siktiniz! Daha yüzünü bile görmediğim evladım sana baba diyor! "

Çalınan yıllarının acısını sözleri dindirememişti. Başını geriye çekip aniden genç adama kafa attığında iki büklüm olan Cemil'in burnundan yere damlayan kan bir volkan misali yanan yüreğini az da olsa soğutmuştu. Sultan'ı kendi elleriyle öldürdüğü an sönecekti o büyük ateş.

Burnunu tutarak dizlerinin üzerine çöken Cemil'e doğru eğilip saçlarını kavradığın da bir kez daha araladı dudaklarını." Yüzüme abi deyip arkamdan ne yapıp ettiğimi o yılana rapor ettin? Ne affederim, ne selam veririm sana. Baran'ı bulduğum zamanda bir saniye dahi görüşmeyeceksin onunla. Ben çok yandım evlat hasretiyle birazda sen yan." Sözlerini bitirir bitirmez arabanın arka koltuğuna otururken, üzgün bakışlarla kardeşine elini uzatan Reşat, ayağa kaldırdı ve aracının ön koltuğuna oturtup torpido gözünden aldığı peçeteleri kalın bir tabaka haline getirip burnuna bastırdı. Ardından hızla şoför koltuğuna yerleşip Seydan konağına gitmek üzere anahtarı çevirdi.

Konağa vardıklarında tek kelime etmeden duran araçtan inen Mehmet, aceleci adımlarla asırlık kapıdan içeri girdi. Büyük bir hasretle Hamza ve diğer konak halkıyla kucaklaşırken olanı biteni uzun uzun anlattı herkese.

Evden çıkmadan Sultan'ın telefonundan Hamza'yı aradığında ortaya çıkan numara Reşat'ın sayesinde teknik takibe alınmış ve dinlenilmeye başlamıştı elbette. Tüm gün Sultan veya Safiye'den bir haraketlilik bekleyen Mehmet ve diğerlerinin bekleyişi Hürrem'in mesaj bildirim sesi gelen telefonuyla son buldu.

" Hürrem abla birkaç saat sonra yeniden mesaj atacağım ve nereye gelmeniz gerektiğini söyleyeceğim. Bedirhan abi ve senden başkası gelmeyecek, eğer beni sinirlendirecek birşey yaparsanız. Hasan Baran'ın ancak cesedini bulursunuz.''

Mesajdan sonra gergin bekleyiş devam ederken teknik takibe alınan Sultan'ın telefonuna gelen bir mesaj ile ayaklandı Mehmet. Reşat'ı  aldığı bilgiye göre Hasan Baran'ı da alıp kaçacaktı Safiye ile Sultan. Arkadaşının ardından ayaklanan Hamza, " Nereye çiçaam?" diye sordu. Can dostunun bir kez daha öfkesine yenilip tuzağa çekilmesinden korkuyordu.

Çekik kahveleri sinirle iyice kısılan Mehmet " İşemeye Hamza gelecen mi?" dedi ve salondan çıktı. Amacı elbetteki lavaboya girmek değildi. Lavabonun hemen yanındaki Hamza'nın çalışma odasının kapısını açıp içeri girdiğinde sessizce kapıyı kapattı. Ardından  masanın altında bulunan kasayı açarak silahlardan birini beline taktı ve fark edilmemesi için üzerindeki siyah gömleğin ucunu pantolonun dışına çıkardı. Yeniden salona döndüğünde, "Duvarlar üzerime üzerime geliyor, nefes alamıyorum. Biraz çıkıp dolaşayım, Safiye harekete geçene kadar burada beklersen delireceğim." dedi ve Hürrem teyzesinin aracını istedi. Sözde yapacağı gezintinin ardındaki niyeti ise herkes biliyordu...

SANA YENİLDİM (KİTAP)Where stories live. Discover now