Cemil dıştan bakıldığında dağılmış ve bitkin gözükse de Sultan'a olan nefreti yüzünden büyük bir enerji vardı bedeninde patlamayı bekleyen. Mehmet'in kendisini Baran'la görüştürmeyeceğine emindi, oğlunu sonsuza dek kaybetmişti. Bunun bedelini canıyla ödeyecekti eski karısı. Odasının kapısı açılıp içeri giren yengesi Su'yun elindeki çay bardağına baktığında dudakları hüzünle kıvrıldı. Oğlu ne de çok severdi çay içmeyi. "Sağ olasın yenge. Bir sen nefretle bakmıyorsun bana." deyip uzatılan bardağı dikkatle aldı.

Patlamış dudağı yüzünden küçük bir yudum alıp, "Haber var mı Safiye' den?" dedi acıyan dudağına aldırmadan.

Odadan çıkmak üzereyken duyduğu soru ile başını geri çeviren kadın, "Safiye Sultan'a bu gece kaçacaklarına dair mesaj atmış. Hürrem teyzeye de bu gece buluşmak istediğini yazmış. Bu gece dananın kuyruğu kopacak anlayacağın." dedi ve gözden kayboldu.

Aldığı cevap ile Sultan'dan hesap sormak için sadece bir şansı olduğunu bilen Cemil, bavulundan çıkardığı silahı beline takarak sessizce dışarı atladı odasının penceresinden. Aracının kontağı çalıştırdığında ise eski karısının kaldığı eve an be an yaklaşıyordu...

Sultan, Mehmet çıktıktan sonra keyifle kahvaltısını yapmış ve akşama kadar televizyon karşısında zaman öldürmüştü. Gün boyu teyzesinden beklediği mesaj ise akşam ezanından bir saat sonra gelmişti. "Hasan Baran'ıda alıp kaçacağız..."

Okuduğu mesajın ardından hızla hazırlanmış ve gelecek yeni mesajı beklemeye başlamıştı. Çok geçmeden duyduğu zil sesiyle ayağa kalkan kadın merakla gözetleme deliğinden bakarak  kapıyı açmıştı. Merakı yerini şaşkınlığa terkederken, "Se, -sen!" dedi gergin bir sesle.

Aralanan kapıdan içeri giren Safiye, kollarında uyuyan çocuğu göstererek evin içinde ilerlemeye başladı, koridordaki ilk kapıdan içeri girdiğinde odadaki tek kişilik yatak dikkatle bıraktı Baran'ı. Arkasını döndüğünde ise yeğeni ile göz göze geldi. "Senin ne işin var burada. Ya seni gördülerse? Baran'ı nasıl buraya getirirsin?" diyen Sultan' ellerini kaldırarak kızgınlıkla hareket ettirdi. " Ne zamandan beri yaptıklarımı sorguluyorsun? Gelmem gerekti, geldim. Ayrıca bizi arayan hiç kimse bu eve bakmayı akıl edemez. Hasan ateşlendi, fenalaşırsa hastaneye götüremeyeceğim için senin yanına getirdim hemşiresin diye. "

Aldığı cevap ile bakışlarını yatakta uyuyan çocuğa çeviren kadın, "Benimki sorgulamak değil anne, sadece şaşırdım bir an. İlaç verdin mi peki Hasan'a?" dedi hızla.

Yeniden ellerini kullanan Safiye, " Tabiki verdim. Neyse Hasan iyi asıl konumuza dönelim. Bu gece Bedihan ve Hürrem'in ipini çekeceğim. Seninde yanımda olup görmeni istiyorum." dedi işaret diliyle.

"Tabiki yanında olacağım tıpkı, Ayşe annem gibi acı çekerek ölsünler istiyorum. Bana yıllarca sahte sevgi gösterisi yapan o iki hain annemin katilleriymiş. Belkide vicdanlarını susturmak için bana o kadar iyi davranıyorlardı."

Yeğenini onaylarcasına başını sallayan kadın odadan çıkıp bakınarak ilerledi evin içinde. Mutfağı bulması ile çekmeceleri karıştırıp baharatlıkların yanında olan kahve kavanozunu aldı. Sırtındaki bakışları hissediyordu. Sultan da arkasından gelmişti.

İki fincan çıkarıp, cezveye kahve, su ve şeker koyarken, ocağın altını yaktı. Bir kaç kez kaşık yardımı ile karıştırdığı kahve ateşte pişerken arkasını dönüp gülümseyen bir ifade ile ellerini oynattı. " İçim ürperdi, bana senin hırkalar dan getirsene."

" Tamam anne, heme getiririm." diyerek gözden kaybolan kadın ile üzerindeki kumaş pantolonun arka cebine uzandı ve küçük kahverengi şişeyi çıkardı. Kaynayan kahveleri fincanlara bölüp, birinin üzerine bir kaç damla elindeki ilaçtan ekledi. Minik şişeyi cebine saklarken çok geçmeden omuzuna konan kalın hırka ile gülümsedi ve yeğenine döndü.

SANA YENİLDİM (KİTAP)Where stories live. Discover now