Bölüm 41: Araf

1.3K 99 57
                                    

Multimedia: Imagine Dragons - Radioctive.
İthaf: Nebulayin
Tam tempo okumalar!

*

Hırkamın fermuarını çekerek sırt çantamı koluma astım ve aşağı indim. Mutfaktan gelen müthiş kahvaltı kokusu teyzem gelene kadar hiç bu kadar iştah açıcı olmamıştı.

"Günaydın!" dedim mutfağa girerek. Karşımda teyzemi değilde, büyükbabamı görünce kaşlarım çatıldı.

"Sessiz ol, Bella. Jenny uyuyor," dedi büyükbabam işaret parmağını dudağına bastırıp sessiz olmam için beni uyarırken.

Kafamı koktukta uzanmış olan Jenny teyzeye çevirdim. Bordo renk oje sürdüğü ayakları tırnakları pikenin biraz dışına çıkmış, sarı saçları beyaz yastığa belirli aralıklarla serpilmişti. Her zamanki gibi kaşları çatık uyuyordu.

"Siz," dedim büyükbabama bakarak. "Görüşmediniz mi?"

Kafasını hayır anlamında salladı.

"Henüz değil. Gece geldiğimde sen uyumuştun. Koltuktakini sen sandım, uyandırıp yerine yatmanı söyleyecektim fakat pikeyi açınca Jennifer'ı gördüm."

Bir yandan benimle konuşurken bir yandan da patates kızartmalarıyla birlikte pişen sosislerle ilgileniyordu. Çekmeceden maşa çıkarırken benden dolaptaki sosları tabağa dökmemi istedi.

Ben mutfak dolabından üç tabak çıkarıp acı ve barbekü soslarını itina ile dökmeye çalışırken teyzem uyanmıştı.

"Günaydın," dedi ayağa kalkarak. Hızla büyükbabamı dürtüp teyzeme bakmasını sağladım. Büyükbabam önce ne olduğunu anlamadı, ardından gülümseyerek teyzeme sarıldı.

"Hoşgeldin, Jennifer," dedi.

"Hoş buldum, baba." dedi teyzem büyükbabama sarılarak.

Ne? Hepsi bu kadar mıydı? Birbirlerini yıllarca görmeyen baba ve kızın hasret gidermesi sıradan bir sarılma ve basit birkaç sözden mi ibaretti?

Büyükbabam teyzemden ayrılıp tekrar mutfağa, yanıma geldi. "Hadi," dedi sosisleri ve patatesleri bir tabağa alarak. "Kahvaltı hazır. Oturun da başlayalım."

Teyzem suratını yıkamaya giderken bakışlarım hâlâ ikisi arasında gidip geliyordu. Birbirlerini uzun bir aradan sonra ilk defa görüyor gibi değildiler. Sanki... Sanki her zaman görüşüyor gibiydiler.

Kurmayı kes, Bella, dedim içimden. Kurmayı kes ve kahvaltını et.

Kahvaltı masasına oturup ağzıma bir zeytin attım. Teyzem de yüzünü duruladığı havluyu koltuğun üzerine bırakarak yanıma oturdu.

"Sen mi hazırladın bunları?" dedi bana bakarak. Kafamı hayır anlamında sallayıp büyükbabamı işaret ettim. Büyükbabamın yemek yapmasıyla ilgili masada birkaç espri dolaştıktan sonra tekrar eski ölüm sessizliğini aldı.

"Ben çıkıyorum," dedim ağzıma son bir zeytin atıp çantamı koluma asarak. Büyükbabamın dediğimi duymamış gibi bir hali vardı. Hipnoz olmuş gibi televizyona bakıyordu.

"Okul-"

"Bir dakika!" diye bıçak gibi kesti teyzemin lafını büyükbabam. "Bella haberin sesini açar mısın?"

Büyükbabamın pür dikkat odaklandığı sabah haberi programındaki başlığı okudum.

"New York da ikinci büyük yangın. Bir anda ortaya çıkan alevler tüm meydanı harabeye çevirirken hasarın çok olmasıyla birlikte yüz elli sekiz ölünün olduğu yangın sonucu ülkede bir gün yas ilan edildi."

İMGE - IWhere stories live. Discover now