-   Kolunu bağlamışsın.

- Bir faydası olmayacağını biliyordum ama belki dönüşümü geciktirir diye bağladım ve bütün gücümle sıktım.

Selim Merve’nin kolunu biraz yakından incelenmişti. Merve kolunu o kadar sıkı bağlamıştı ki kolunun alt tarafı buz gibi olmuş ve kan dolaşımı neredeyse durmuştu. Belki de Merve için hala umut vardı.

- Kolunu ısırıldıktan hemen sonra mı bağladın?

- Evet, beni ısıran zombiyi öldürdükten hemen sonra kolumu bağladım.

- Pek ümit vermek istemem ama kolunu kesersek belki bir şansın olabilir. Ama dediğim gibi çok küçük bir ihtimal, denemek ister misin?

- Kaybedecek neyim var ki?

- Hemen atla arabaya o zaman. Savaş, Can hadi hemen arabaya atlayın. Çok hızlı olmamız gerekiyor.

Arabanın diğer tarafında ağlayan Can ve onu teselli etmeye çalışan Savaş ne olduğunu anlayamamışlardı fakat Selim’in sesindeki kararlılık onların hemen arabaya binmelerini sağlamıştı. Selim arabayı büyük bir hızla sürmeye başlamıştı. Zaten kamyonlarından inmemiş olan Fırat ve İsmail de onları takip ediyorlardı.

-  Ne oldu Selim?

- Merve zombi kolunu ısırdıktan hemen sonra dirseğin üstünden kolunu oldukça sıkı bir şekilde bağlamış. Bu da kan dolaşımını kesmiş. Çok küçük bir ihtimal olmakla beraber belki kolunu kesersek zombiye dönüşmesine engel olabiliriz. Ama siz yine de fazla ümitlenmeyin.

Selim’in anlattıklarını duyan Can’ın gözleri parlamış ve içine umut doğmuştu. Nişanlısına sıkı sıkı sarılmış ve ona her şeyin düzeleceğini söylemeye başlamıştı.

Büyük bir süratle eve gelmişlerdi. Selim kumandayla evin kapısını açmış ve araçlar peş peşe bahçeye girmişlerdi. Selim hemen arabadan inmiş ve Savaş’a Merve’yi boş bir odaya götürmesini söyledikten sonra hazırlıklarını yapmak üzere içeri koşmuştu.

Selim’in telaşını gören Filiz de heyecanlanmıştı.

-  Ne oldu Selim, kötü bir şey mi oldu?

- Filiz sonra anlatırım, sen benim malzemeleri getiriri misin?

Filiz Selim’in tıbbi malzemelerini getirmeye gitmişken Selim de cephanelerin olduğu odaya girmişti. Aslında kolu kesmek için özel bir testere gerekliydi ama şu anda bunu bulamayacakları belliydi. Selim hemen silah dükkanından aldıkları ve henüz kullanılmamış olan son derece keskin bir palayı almıştı. Selim hızla bir kutu saf alkol bulmuş ve palayı elinden geldiğince dezenfekte etmişti. Kendisi de ellerini yıkayıp eldivenlerini taktıktan sonra operasyona hazır hale gelmişti. Palayı içine temiz bir bez koyduğu tepsinin içine koymuş ve hemen Merve’yi getirdikleri odaya doğru hareketlenmişti. Filiz elinden Selim’in çantasıyla odanın kapısında Selim’i bekliyordu. Tepside ki palayı görünce ne olacağını tahmin etmişti.

- Düşündüğüm şeyi mi yapacaksın?

- Rasim abi de işe yaramıştı. Çok düşük bir ihtimal ama kızın kurtulmasının tek yolu bu, gel benimle.

Selim ve Filiz odaya girmişlerdi. Merve yatağa uzanmış nişanlısı Can ise başucunda elini tutmuş ona moral vermeye çalışıyordu.

- Can sen istersen dışarıda bekle.

-Burada kalırım. Merve’nin bana ihtiyacı var.

- Sen bilirsin. Filiz çantanın içinde uyuşturucu iğne olacaktı onu hazırlar mısın? Ama önce sen de bir koşu ellerini yıkayıp gel.

- Tamam Selim hemen geliyorum.

Filiz hızla odadan çıkıp elleri yıkamaya gitmişti. Selim de Merve’nin yanına yaklaşıp koluna tekrar bir göz atmıştı, bu kolu nasıl keseceğini düşünüyordu. Kolu sağlam bir şeyin üzerine koyu kesmek gerekecekti. Aklına dışarıda gördüğü ve odun keserken kullanılan büyük kütük gelmişti. Hemen kapıda bekleyen Fırat ve Savaş ‘a kütüğü odaya getirmelerini söylemişti.

Bu sırada Filiz gelmiş ve uyuşturucu iğneyi hazırlamaya başlamıştı.

- Bu iğne acını az da olsa dindirecektir.

Selim Merve’nin koluna iğneyi yaptıktan hemen sonra Fırat ve Savaş büyük kütüğü getirmişlerdi.

- Şuraya koyun. Şu dolaba da bakın temiz bir çarşaf falan bulup üstüne serin.

Selim bu sırada kolu kestikten sonra kanı durdurmak için damarları dikmesi gerektiğinden onun için gerekli malzemeleri de hazırlamıştı. Operasyon için her şey hazır gibiydi.

- Savaş mutfaktan bir tane tahta kaşık getiriver ama fazla büyük olmasın küçük boylardan getir.

- Tamam Selim.

Selim Fırat’ın yardımıyla kütüğü yatağın yanına çekmiş ve Merve’nin koluna göre yerini tam olarak ayarlamıştı.

- Bakalım kolunda uyuşma başlamış mı?

Selim eline aldığı bir iğneyi Merve’nin koluna batırmıştı. Merve pek bir şey hissetmemişti.

-  Uyuşmuş sanırım. Biz hazır olana kadar tam olarak uyuşur. Ama tabi ki canın çok yanacak o yüzden hazırlıklı ol.

Savaş elinde tam da Selim’in istediği gibi bir tahta kaşıkla dönmüştü. Selim tahta kaşığı almış ve Merve’nin dişlerinin arasına koymuştu.

- Fırat, Savaş siz de geçin şöyle Merve’yi sıkıca tutun.

Fırat ve Savaş Merve’yi sıkıca tutmuşlardı. Selim Merve’nin ısırılmış olan kolunu kütüğün üzerine uzatmış ve Can’a kolu sıkıca tutmasını söylemişti. Daha sonra palayı almıştı, kolu tek sefer de kesebilmesi çok önemliydi. Bu yüzden keseceği yere odaklanmış ve bütün gücüyle palayı indirmişti. Merve’nin acı dolu çığlıkları bütün evi inletmişti. Selim dışında herkes kafasını başka tarafa çevirmişti. Tek seferde kesilen kol onu sıkıca tutan Can’ın elinde kalmıştı. Can bir süre afallamış sonra kolu hemen kenara bırakmıştı. Merve ise acıdan bayılmıştı.

- Ne oldu Selim?

- Sakin olun acıdan bayıldı. Daha iyi oldu, hemen damarları dikmeliyim. Yoksa kan kaybından ölecek.

Selim hızla damarları dikmeye başlamıştı. Damarları diktikten sonra gerekli pansumanı yapıp kestiği yeri sıkıca sarmıştı. Her yer kan içinde kalmıştı ama operasyon da başarıyla sonuçlanmıştı. Şimdi yapacak tek şey Merve’nin kurtulması için dua etmek olacaktı.

- Tamamdır. Artık tek yapabileceğimiz beklemek ve dua etmek. Tabi bir de buraları temizlemek. Gerçi Merve’yi başka bir odaya taşımamız daha iyi olur. Sonra burayla ilgileniriz.

Can Merve’yi kucağına almış ve Hızlıca Filiz’in gösterdiği odaya taşımıştı. Selim ve diğerleri odaya bakıyordu. Her yer kan içinde kalmıştı.

-  Ne dersin kuzen, kurtulacak mı?

-  Biz elimizden geleni yaptık, umarım kurtulur. 

Zombiler İstanbul'daWhere stories live. Discover now