Serserice gülümsedi. "Yok," diye mırıldandı ve dudakları dudaklarımı örttü. Elleri yeniden pantalona gitti ve mırıldandı. "Bu sefer izin ver." Arsızca göğüslerimi öptü. "İzin ver ki bir şeyleri onarabileyim."

-

Dersten çıktığımda hava kararmak üzereydi. Azadın arabasına bindiğimde gülümseyerek karşıladı beni. Emniyet kemerimi taktığımda arabayi harekete geçirdi. "Nasıldı ders?" Başımı salladım. İyi gibiydi ama yine de zor geliyordu bu ders. "Zor," diyerek ofladım. "Haftaya finaller var ve ben ne yapıcam hiç bilmiyorum."

"Hukuk dersi değil mi bu?" Bir yandan arabayi kullanırken bana yandan bakışlar atıyordu. Başımı salladım. "Ben çalıştırırım seni," buna inanmadığımı belli eden bir sekilde ona baktım.

"Niye öyle bakıyorsun? Okulu dondurmuş olsam da ben hukuk öğrencisiyim unuttun mu? "
Basımı salladım yine. Haklıydı, beni çalıştırsa bu dersten geçebilirdim. "Tamam o halde çalıştırırsın."

Eve geldiğimizde hemen kendimi yatağa attım. Sabahtan beri okuldaydım o kadar yoğundu ki dersler kafam şişmişti. "Azad sırnaşma?" Diyerek onu kendimden uzaklaştırdım. Boynuma sarıldı, "bende uyurum o zaman," kollarımı belime dolayinca gözlerimi kapatmaya çalıştım.

Yaklaşık iki haftadır burada kalıyordum. Onunla uyumak, vakit geçirmek hayatımı eğlenceli hale getiriyordu. Alışmıştım ona, içimde eve gitme isteğim bile yoktu artık.

Eylem ne kadar bunun iyi bir fikir olmadığını söylese de Azadın içini ben biliyordum sonuçta. Kimseye birsey ispatlamak zorunda değildim. Nasıl olsa yargılıyorlardı. İki haftadır benim evde olduğum zamanlar ne madde ne de içki sürmüyordu ağzına. Bu beni rahatlatıyordu.

Bazen derslerimde yardımcı olmaya çalışıyor, bazen bana değişik yemekler hazırlıyordu. Uzun zamandır tek başıma yaşadığım için bazen bu durumlar bana tuhaf geliyor, hatta bazı geceler onunla uyumak istemiyordum.

Ona bağlanmaktan deli gibi korkuyor, bu konu hakkında elimde bir şey gelmiyordu. Bir gün yollarımızı ayırdığımızda ne yapabileceğim hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu. Bunları düşünmek istemiyordum.

Uyandığımda mutfaktan sesler geliyordu. Yüzümü yıkadıktan sonra mutfağa ilerledim.

"Sen ne bilirsin aptal,"

"Abi manyak misin ilk önce kızartacaksın,"

Kapıya yaslandım ve onları izlemeye başladım. Batıyla yemek yapmaya çalışıyorlardı. Azad pür dikkat yemekle uğraşırken Batı küçük çocuk gibi onun dediklerini yerine getiriyordu. Yada getirmiyordu desek daha doğru olurdu.

"Çekil şuradan mal yaktın zaten," Batı çekilmeyince Azad kafasına bi tane şaplak attı, o sırada da Batının elindeki tabak yere düştü. Istemsizce ağzımdan bir kahkaha koptu.

İkisi de daha önce beni fark etmemiş olacaklar ki bakışları bana döndü. Ben hala yüzlerinde ki ifadeye gülmeye devam ediyordum. İkisi de alelacele yerdeki tabağı toparladı.

"Hangi ara geldin kız sen," diye sordu Batı. Omuz silktim. Azad hala söyleniyordu. "Kızdırdın benimkini," bir yandan gülmemi saklamaya çalışıyordum. "Gel de yardım et," elindeki kaşığı salladı Azad. "Bu evde niye sürekli ben yemek yapıyorum,"

Yanlarına ilerledim. "Çünkü hep ben bilirim kafasındasın," bıçağı elime aldım, "Şimdi seni doğramadan bana ne yapacağımı söyle Azad," ciddi olmaya çalıştım ama yine de olamıyordum.

"Aman siz halledin işte, ben maç izliycem," diyerek mutfaktan çıktı Batı. Hep kaçmayı severdi zaten.

"Salata yapıcaz çok bilmiş,' elindeki marulları yıkmaya başladı, bende domatesleri dogramaya başladım.

B E K L E N M E Y E N (TAMAMLANDI)Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt