who knows about what's going on

96 8 0
                                    

『Bölüm 1』

Oops! Ang larawang ito ay hindi sumusunod sa aming mga alituntunin sa nilalaman. Upang magpatuloy sa pag-publish, subukan itong alisin o mag-upload ng bago.

Bölüm 1

___.。.・゜✭・.・✫・゜・。.___


Güneş'in doğmasına tam tamına Otuz iki kalmıştı.


Patenlerim elimde, darmadağınık saçlarımın ardından beton zeminin üzerindeki eşyalarıma bakıyordum. Defterlerim yırtılmış, eşyalarım kırılmış ve etrafa saçılmıştı. Üzerlerinde kirli katmanlar vardı.

Derince nefesler alıp caddenin kirliliğine bulanan çoraplarımı çıkardım. Patenlerimi yalın ayaklarıma geçirip tenimi sıktığını hissettiğim süngerin yabancı hissiyatına alışmaya çalıştım. Katladığım çorabı eşyalara fırlatıp soyulmuş dizlerimin acısını görmezden gelerek ilerlemeye başladım. Otuz iki dakikada eve yetişemezdim. Uzaktaydım.

Yönümü değiştirip kumsala doğru sürmeye başladım. Gecenin serinliğinde soğumuş kum tanelerini ayaklarımın altında hissedemeyecek olsam da Güneş'in doğuşunu buradan görebilirdim.

Sorumluluklarım başımın üzerinden ayaklarıma kadar dökülürken sıcaklığın tenime uğramasını istiyordum. Belkide her bir yükü yakar ve küle çevirirdi; gözlerime sıçrayan ve günün her anında akmayı bekleyen denizime karışırdı taneleri.

Zihnimde çalan tanıdık melodiyi mırıldanırken yeni yeni görünmeye başlayan şafağı uzunca izledim. Hava sarı ve kırmızının tonlarıyla donatılırken mavinin içindeki griliğin bulutlara değişi, yeryüzüne dağılan huzmelerin tenime dokunuşu ve esintilerin cildime vuruşu hissedilmeye değer bir huzurdu. İşlerine gitmek için erkenden kalkan insanların seslerini dinledim gözlerimi kapatarak. Ta ki cılız bir ses duyana kadar.

"Kedimi gördünüz mü, bayan?"

Etrafı kaplayan karanlığı def edip odağı yanımda duran küçük çocuğa çevirdim. Kızıl saçları dağılmış ve yüzü soğukta al al olmuştu. Üzerinde bol bir pantolon ve beyaz bir tişört vardı lakin tişörtün beyaz olduğundan şüphe duyulurdu. Fazla kirliydi ve bu, onun neler yaşadığını sorgulamama sebep oldu.

Göğsüne bastırdığı kağıtlardan bir tanesi çekip bir çırpıda elime tutuşturdu. "Onu görürseniz alttaki numarayı arar mısınız? Barınaktan kaçtı ve bu havada ölebilir, lütfen bayan."

"Tabii."

"Teşekkürler bayan," deyip hafifçe eğildi ve arkasını dönüp uzaklaşmaya başladı. Hiçbir işim yokmuş gibi kedi arayabilirdim sanırım.

O sırada dibinden gelen kısa öksürükle yerimden sıçradım. "Tanrı aşkına!" diye haykırdığını işittim. "Her yerde seni aradım. Annemle babamın nasıl kızacağından haberin yok mu senin?"

Asterin'e yandan bir bakış atıp kollarımı bağlarken mırıldandım. "Yani?"

"Senin yüzünden benim başımın da yanacak olmasından bahsetmiyorum bile!"

Birden yükselen cırtlak sesiyle gözlerim irileşti. "Az önce bağırdın mı sen?" İki elini de alnına yerleştirmiş, başını ovuyordu. Topuz yaptığı saçlarından tel tel suratına dökülen kısımlar çenesine kadar uzanıyor, kıvrık ve dolgun kirpiklerinin ardından yorgunlukla bakan irislerine yansıyordu. "Evet, bağırdım. Görgü kurallarını ihlal ettim. Bu meseleyi hallettiysek gidebilir miyiz artık?"

"Hayır," dedim omuz silkerek ve derince iç çektim. Tutuş şeklimden kaynaklı elimde buruşan broşüre baktım. "Yapmam gereken bir şey var."

Asterin sinirle solurken arkamı dönmüş ve az önceki çocuğun gittiği yolda patenlerimi sürmeye başlamıştım. Ablamın arkamdan bağırışını umursamadım, çocuğu bulmalıydım.

Yinede sözlerinin yol boyunca aklımda dönüp durmasına izin verdim. İçinde bulunduğum bu durum sonlanıp da eve gidince ne olacağını bilmiyordum ama iyi şeyler olmayacağını az çok tahmin edebiliyordum.

Özellikle de ablamın bile fark etmediği yaralarım ve kayıp eşyalarım söz konusuysa, kim bilir.

Naabot mo na ang dulo ng mga na-publish na parte.

⏰ Huling update: Jan 28, 2020 ⏰

Idagdag ang kuwentong ito sa iyong Library para ma-notify tungkol sa mga bagong parte!

Face of God ₰ 𝐂𝐚𝐫𝐥𝐚 𝐓𝐬𝐮𝐤𝐢𝐧𝐚𝐦𝐢Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon