Bölüm 13

287K 11.5K 6.8K
                                    

(Aralık 2010, İstanbul.)

"Ben bu mekan diyorum kardeşim."

Sarp bomboş mekanı incelerken başını salladı. "Fena değil." Cenker ise etrafa bakındı ve heyecanla "Yan taraftaki villayı da alırsın." dedi. "O taraf casino mantığı, bu taraf club ha ne dersin? Dikkat de çekmez?"

Sarp mekandaki bara dayandıktan sonra düşünceli bir şekilde bir noktaya odaklandı. "Ben İtalya'dayken sen idare edeceksin ama... Yapabilecek misin? Iki sene yokum biliyorsun."

Cenker omuz silkti ve güldü. "Nasılsa iş gece. Gündüz şirketle ilgilenirim. Bir yandan seninkinin hisselerini almaya, araştırmalara devam ederiz. Diğer yandan da burayı işletirim işte. Yani bence sorun yok da..." Bir an Sarp'a bakarak duraksadı. "Senin neyin var? Durgunsun."

Sarp omuz silkerek boş mekanda kısaca bakışlarını gezdirdi. "Bilmiyorum..." dedi ardından. "Yıllardır adım adım bir şeyler yapıyorum. Istediğim yolda devam ediyorum ve şimdi büyük bir adım daha atacağım." Biraz düşündükten sonra devam etti. "Niye bilmiyorum Cenker ama... İçimde tuhaf bir his var."

Cenker kaşlarını çatarken Sarp'a odaklandı. "Nasıl yani? Ne hissi?"

"Tarif edemiyorum." dedi Sarp düşünceli tavrını korurken. "Sadece bu mekan insanlarla dolduğunda, yan taraftan rulet masalarının sesleri gelmeye başladığında, geri dönülmez bir yola girdiğimde; yıllar geçtikten sonra yani... Aldığım her intikam yeni bir acıyla dönecek gibi hissediyorum yalnızca. Acı çektirdikçe acı çekecekmişim gibi."

"Vazgeçmek için hala vaktin var." dedi Cenker tedirgince. "Eğer şüphen varsa yani..."

"Hayır!" dedi Sarp onun sözünü keserken. "Şüphem yok. Çünkü ne kadar acı çekersem çekeyim: tüm o savaşın içinde bir ışık bulacağıma inanıyorum. Beni hayata bağlayan bambaşka bir şey bulacağıma... Niye böyle saçma hissediyorum bilmiyorum ama..." dedi ve duraksadı.

"Hayatım boyunca yokluğunu hissettiğim şey her neyse; onu bu oyunun tam da içinde bulacağıma inanıyorum Cenker."

¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤

"Sen değilsin..."

Lavin Çağan'dan kendini bir kaç adım geri çekerken bakışlarında sadece bomboş bir ifade vardı. Çağan onu anlamazken bunu bakışları ile belli etti ve "Bebeğim?" dedi sorgularcasına. "Ne diyorsun?"

Lavin başını iki yana salladı ve "Benim istediğim..." dedi sakince. "Sen değilsin... Çağan. Üzgünüm."

Çağan ona yalvarırcasına baksa da Lavin bomboş bakışlarını gözlerinde sabit tutarak düşünceli bir şekilde mekanın çıkışına yöneldi ve hızla, koşar adımlarla dışarı çıktı. Çağan yerinde sabit kalarak başını öne eğdi ve dudaklarını birbirine bastırdı. Bu defa peşinden gitmeyecekti; hiçbir işe yaramayacağını onun gözlerinde görmüştü çünkü.

Lavin oradan çıkınca çantasını açarak arabasının anahtarını çıkardı ve dişleri titreyerek birbirine çarparken ön koltuğa yerleşti. Bir an duraksayarak ne yapacağını düşündü. Aklı hala allak bullak olmasına rağmen bir bilinmezi çözmüştü; kalbinde Çağan yoktu. Belki bir zamanlar onu sevmişti ama artık öylesine bir yabancıdan farkı yoktu onun için. Bu düşüncelerle arabasını çalıştırarak yavaş bir hızla ilerledi ve yol boyunca düşündü. Ne yapacağını, aslında ne hissettiğini...Heyecanla yola odaklanarak ilerledi ve bir tepede durarak başını arkaya yasladı. Uzun bir süre şehri düşünceli bir tavırla izlemeye devam etti ve sonra; aklına Sarp geldi. Bir gece önce uyuyup uyumadığını düşündü. Ne yaptığını, nerede olduğunu... Ve bir anda aklına geleni yaparak çantasından çıkardığı telefonunu eline aldı. Sarp'ın onu defalarca aradığını görerek telaşla geri arama tuşuna bastı. Telefondan çalma sesi gelse de karşıdan herhangi bir cevap alamadı. Bir kere daha denese de sonuç değişmedi ve bu yüzden sabırsızca telefonu yan koltuğa fırlatarak yola çıktı. Mekanını arayarak orada olup olmadığını kontrol ettiğinde barda olmadığını öğrenerek; onun evine yöneldi. Babası ya da bir başkası; kimse o an umrunda değildi. İstediği şeyi yapmaya gidiyordu; Sarp'la uyumaya. Ve ilk defa sonrasını düşünmeden yaşamak istiyordu. Bedeli ne olursa olsun.

TutsakWhere stories live. Discover now