1

43.4K 2.7K 2.3K
                                    

۞ Büyülü gözler ve kıvrımlı kirpikler ile dillere destan prensin tanışması. ۞

Anemon, parmaklarımın altındaki iplerini çekiştirmemle az önceki hırslı tavrına bir son vererek kademe kademe yavaşladı ve beyaz yelesi ılık rüzgar eşliğinde havalanıp inmeyi sürdürdü. O, benim hayatımda gördüğüm ve tanıdığım en güzel attı. En güzel, en akıllı; en sadık... Eşimin ölümünden sonra bana arkadaşlık eden tek kişiydi, benimle birlikte, sadece benim gördüğüm bir hüzünle bakan, eşimi, Choi Krallığı'nın tek varisini büyük bir özlemle anan, sahiden tek kişiydi.

Anemon bir süre daha, onu serbest bırakmamın verdiği mutlulukla istediği yere  ilerlemeye devam etti ancak, ondan beklemediğim bir şekilde önce yavaşladı. Halbuki o çok uzun süre daha koşmak, başka bir yerlere sapmak isterdi. Bu nedenle, ona sevgiyle bakmaya son vererek yavaşça kafamı kaldırdım ve gözlerim etrafta gezinmeye başladı. Burnum, yoğun bir koku alıyor; bedenim bu kokunun kaynağını çözmek istiyor ve gözlerim sürekli sağa sola kayıyordu. Bu öyle baskın, öyle çekici bir kokuydu ki, Tanrı şahit aniden kalbim hızla çarpmaya başlamış, kirpiklerim hızlı hızlı kırpışmıştı.

Anemon az önceki sakinliğini, sanki sesin nereden geldiğini anlamış gibi hızla sağa saparak bozdu, onu durdurmak istemediğimden yalnızca tutunarak beni götürmek istediği yeri beklemeye karar vermiş, sırtımı dikleştirerek saçlarımın arasındaki tacı düzeltmiştim. Sırtımdaki pile geriye doğru uzanıyor, rüzgarla bazen savruluyordu ve kıvırcığa dönük saçlarım yüzüme her çarptığında tutamları yanaklarıma dökülüyordu. Hava ılıktı, nedensiz bir parlaklıkla kırmızılaşan yanaklarım, daha da ısınmıştı ve uzun kirpiklerim birbirine karışacak kadar kısık bakıyordu gözlerim.

Güzel kızım, bir süre sonra tiz bir ses çıkararak aniden durduğunda dudaklarım aralandı, derin bir nefes aldım ve kaldırdığım gözlerimle karşımdaki adeta kurt sürüsüne bakakaldım. Uzun boylu, son derece yapılı ve heybetli görünümleriyle hepsinin birer alfa olduğunu düşündüğüm bu kişiler aynı tip kıyafetler giyiyordu, bu yüzden onların asker olduğunu düşünerek kaşlarımı çatmış, topraklarımda ne aradıklarını sormak için dudaklarımı aralamıştım ki, beni görenler önce biraz şaşkınca bakındılar, ancak göz teması asla kurmuyorlardı, sonra saygıyla kafalarını eğerek atımın önünden biraz gerilediler, Tanrı'ya şükür ki gözlerime bakmaması gerektiğini çok iyi biliyorlar diye düşünerek derin bir nefes aldığımda, çok erken konuşmamam gerektiğini yine öğrendim çünkü, diğerlerinden, pahalı kıyafetleri ve bakımlı yüzü; parmaklarındaki mücevherleri ile değil, daha da güçlü, uzun bedeni, uzun ve siyah gür saçları, parlak, esmer teniyle ayrılan o adam, kafasını kaldırarak gözlerimin içine baktı.

Bir anda olmuştu. Kalbime uğrayan ve bundan önce hissetmediğime emin olduğum o sızıyı hissetmem, dudaklarımın arasından sert bir nefes vermem ve titreyen parmaklarımın Anemon'u kavraması bir anda oldu. Tanrı şahit ki, hayatımda ilk kez ne yapacağımı şaşıracak kadar güçlü bir şey hissediyordum çünkü aslında ilk kez, birinin gözlerinin içine bakarak onu etkilemiyor,

Birinin gözlerinin içine bakarak etkileniyordum.

Uzun parmakları yavaşça yanağına sürtünerek beninin tam üzerini kaşıdığında,  bu duygunun beni ele geçirmesine fırsat vermeyerek ve biraz da, bu adamın diğerleri gibi bana itaat etmemesini; hala gözlerimin içine korkusuzca bakabilmesini kaldıramayarak bir elimi geriye attım ve bez çantanın içindeki oku parmaklarımın arasına çektiğim gibi yaya gererek ona doğru doğrulttum. Okun ucu, tam göğsünün ortasındaydı, bu adam hala gözlerimin içine bakıyordu ve ben, ilk kez bir oku bu kadar parmaklarımın ucunda bekletiyordum.

Sinirle soludum, hala bakışlarını çekmemiş olması genzimi yaktı ve okun ucu havaya döndüğü gibi parmaklarımın arasından kaydı. Küçük, zararsız ve gerçekten suçsuz bir kuşu delip geçmiş, onu, tam da o adamın önüne düşürüvermişti.

Jeon Jeongguk | taekookWhere stories live. Discover now