FEVERAN

68 4 5
                                    

Üstümdeki beyaz kumaş parçasının etekleri sürüne sürüne peşimden ilerlerken, benden bağımsız hareket eden ayaklarım da ona eşlik ediyordu.Ellerimi hafifçe tülün dokusuna sürtüyor, geri çekiyordum. Koyu kahveye çalan saç tellerim, ılımana yakın rüzgarda tıpkı kumsalında ilerlediğim deniz gibi usulca dalgalanıyordu. Kum taneciklerinin esinti eşliğinde oluşturdukları görsel şöleni,geçmişimle beraber arkamda bırakıyor, ilerliyordum. Bilinmez bir yolculuğa çıkmışım gibi... Ucu, sonu belli olmayan bir sona hazırlanıyormuşum gibi... Ama şu an zihnim hiçbir uyarı vermiyor, sessizliğini koruyordu. Bu beni daha da korkutuyordu. Gözümün seçebildiği mesafe kadar ileride, bir bank duruyordu. Adımlarımın temposunu değiştirmeden oraya doğru ilerlemeye başladım. Her şey aynı düzeyde ölçülü bir şekilde sürüyorken yanına ulaştığım banka oturdum. Ilık bir rüzgar kuvvetinin vermiş olduğu tatlı hisle kollarımı bedenime sardım. Canımın içiyle aynı adı taşıyan gözlerimi hafif kısarak kirpiklerimi birbirleriyle buluşturdum. Saçlarımın inceden inceden uçuşması içimi daha da ısıtırken bedenime sardığım kollarımı aşağı bıraktım ve gözlerimi tamamen kapattım. Deniz dalgalarının oynayış seslerinden ağaçların dallarında rahatça yayılmış benim gibi rüzgarın keyfini süren yaprakların, kuşların keyif mırıldanmalarına kadar bulunduğum ortamdaki her ses kulağıma geliyordu. İyice mayışmış vücudumu tahmin edemediğim bir süre zarfında da mayıştırmaya devam edecekken burnuma tanıdık bir koku gelince gözlerimi açmadan kokunun sahibini bulmaya çalıştım. Kokuyu bir kez daha burnuma çekerek  gülümsedim. Gözlerimi açarak bakışlarımı yana çevirdim. Kafamı azıcık eğerek o kurban olduğum yüzünü görmek istedim. Bankın diğer tarafında yanıma oturmuş ufacık ayaklarını birbirine sürterek sallarken, o minik ellerini de bankın yüzeyine koymuş masmavi iri gözleriyle,heyecan içinde karşıdaki denizi izliyordu.

"Mavişim?"

Sesimi duyunca bakışlarını bana çevirdi ve yüzündeki o heyecanlı ifade yerini büyük bir gülümsemeye bıraktı. Onun yüz ifadesiyle beraber içindeki masumiyeti de fark ettiğimde ben de gülümsememi büyüttüm ve o minnacık ellerini ellerimin içine alıp avuç içlerini acıtmadan ısırmaya başladım. Bu onun çok hoşuna giderdi ve şimdiki kahkahalara boğulmuş durumuna bakılırsa yanılmamıştım. Onu mutlu ettiğim için ben de kahkaha atmaya başladım. Onun da kumralı andıran kısacık saçları rüzgarla beraber hafifçe birbirine karışırken, gülümsemesini bozarak dediği şeyle, olduğum yerde ruhum bir bina gibi çöktü.

"Sen de gelsene benimle. Ben orada çok yalnızım."

Yüzümdeki ifade anında silinirken az önce mutluluktan ışıldayan gözlerim şimdi yerini çaresizlikle dolan bir çift göze bırakmıştı.

Bana üzüntüyle ama bir yandan da hala o küçük yüreğinde taşıdığı umutlu gözlerle baktı. Akmaması için büyük çaba sarf ettiğim dolu olan gözlerimle burukça gülümsedim.

"Geleceğim, miniğim."

Söylediğim şeyle yüzündeki üzüntü uçup giderken onun bu haline gülümsedim ve elimi küçük, pürüzsüz yanağına götürüp okşadım.

"Eninde sonunda geleceğim birtanem. Sadece... Biraz sabretmen gerekecek. Anlaştık mı?" deyip gözlerimi kısıp gülümsedim.

Dudaklarını büzüştürüp düşünürmüş gibi yapıp bakışlarını yere indirdi. Şu an o kadar tatlı gözüküyordu ki her yerini  mıncırmak istiyordum.

"Aa..Ama sen böyle yaparsan ben senin her yerini yerim."  Deyip kolunu kendime çekip ısırırmış gibi yapıp daha sonra da öptüm. O da bana ayak uydurup acımış gibi sesler çıkartınca aynı anda gülüştük.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jun 10, 2020 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

FEVERANWhere stories live. Discover now