☘58

67 8 2
                                    

Biyografi yazarının işi hiç bitmez

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Biyografi yazarının işi hiç bitmez. Bütün arşivleri talan ettiğiniz, kütüphane raflarını boşalttığınız ve hikâyesini paylaşmaya hazır, yaşayan bütün tanıklarla konuştuğunuz bir an gelir. Her yeni detay artık şekillenen anlatım çatınızı sadece çok küçük bir etkiyle güçlendirir. İşte o an artık işin peşini bırakma anıdır; o an kitabı bitirme, yayınevine gönderme ve editörden gelecekleri bekleme anıdır. Ama her zaman yarım kalmış işler vardır, cevaplanamayan sorular ve yeterince kanıt olmadığı için kitap dışında bırakmanız gereken iddialar. İşte bu okuyacağınız da, benim (Jonathan Bate) Ted Hughes biyografimin kayıp parçasının hikâyesi.

Sylvia2Her hayatın kendi sırları vardır ve kendi yalanları. Büyük çoğunlukla bunlar bizimle mezara giderler. Gündelik hayatlarında olan biteni, zamana meydan okuyan altın sanat eserlerine çeviren yaratıcı dehalar için gelecek nesillere aktarılanlar gerçek olmalı, saf gerçek. Sylvia Plath’ın ölümü ile ilgili bir hikâye vardır (bunu Daniel Craig’in Ted Hughes’u oynadığı “Sylvia” filminde ve daha birçok biyografide bulabilirsiniz.): 6.5 yıllık evlilik, paylaşılan yaratıcılık, harika şiirler ve iki çocuğun ardından Ted, Sylvia’yı 2 çocuğuyla beraber 1962’nin soğuk kışında Assia Wevill için terk etti. Sylvia çocuklarına zarar vermeden 11 şubat 1963’te kendi hayatına son verdi.

Hughes’un British Library’de hakla açılan günlüklerinden keşfettiğim ise bunun gerçekte çok farklı olduğu şeklinde. Aynı günlükleri, Sylvia Plath’ın biyografisini yazan Carl Rollyson da inceledi. Ted son anına kadar Sylvia ile görüşüyormuş ve çocuklarıyla da zaman geçiriyormuş. Hatta ikisi ciddi olarak evliliklerine bir şans daha vermeyi konuşuyorlarmış. İkisi yaz geldiğinde Devon’daki sarısalkım ağacının altında yeniden buluşma planları yapmışlar. Ama Sylvia manik depresif haliyle sürekli karar değiştiriyormuş, gerçek bir ayrılık mı yoksa bir birleşme mi istediğinden emin olamıyormuş. Ayrıca Ted de Susan Alliston adındaki başka bir kızla görüşüyormuş. Sylvia’nın intihar ettiği o talihsiz pazar gecesinde, Ted, Alliston’ı Rugby caddesinde Sylvia’yla ilk defa seviştiği ve daha sonra düğün gecelerini geçirdiği arkadaşının dairesine götürmüş.

Sylvia3“Three Funerals” şiirinde Ted, hayatının son gecesinde Sylvia’nın karlar arasında ona telefon etmek için telefon kulübesine yürüyen görüntüsünün ve aynı şekilde, 6 yıl sonra, hayatını Sylvia gibi sona erdiren Wevil ile yaptığı son telefon konuşmasının ömrü boyunca peşini bırakmadığını anlatır. Ted’in bu suçluluk duygusunun kaynağı o gece Alliston ile birlikte olması ve Sylvia’nın bütün haftasonu boyunca telefon ettiği dairesinden uzaklaşmış olmasıdır. Peki Plath başka birini daha aradı mı? Son dönemde samimi olduğu başka bir adamdan daha yardım istedi mi?

Bu Hughes’un günlüğüne yazabileceği bir şey değildi, bu onu kendini aklıyor konumuna düşürürdü. Plath’ın kardeşi Warren’ın Harward’dan arkadaşı ve Boston günlerinden Ted ve Sylvia’nın arkadaşı, yazar ve film yapımcısı Andrew Sinclair şöyle diyor: “Bunu asla açık açık yazamazdı ama görülmesi için ortaya bırakabilirdi.” Sinclair bana bunu söylerken önünde “Birthday Letters”ın (Doğum Günü Mektupları) bir kopyası duruyordu ve “Fairy Tale” (Peri Masalı) şiiri açıktı. Şiirde Sylvia’nın kendi bedeni üzerinde, Hughes’un onu görebildiği bir son âşıktan bahsediliyor. Bu acaba bir sembol mü yoksa gerçek bir kişi mi, ölü beden üzerinde görünen şey ölümün şiirsel bir metaforu mu yoksa mornington Crescent’te yapılan cenaze töreninde, Ted Hughes’un Sylvia’ya son vedasını yaparken gördüğü biri mi?

Sinclair’in sözleri aklıma başka bir şiiri getirdi, “Birthday Letters”ın sonlarında, Sylvia’nın son günlerini anlattığı bölüme dikkatle yerleştirilmiş bir diğer şiir. İlginç bir şekilde şiirin adı, “son” anlamına gelen Yunanca sözcük “Telos” ve şiir, Sylvia’nın hayatında çok fazla “alfa olduğu” imajıyla başlıyor, ardından Sylvia’nın ölümünün sonunda bu alfalardan biriyle yüzleşmesiyle sona eriyor. Alfa alfa: Bu harflerin nasıl bir sembolik anlamı olabilir?

Sylvia5Benim duyduğum hikâye şu: Bu benim yazdığı biyografide yok çünkü sadece bir duyum ve belgesi yok. Biyografi yazarları sadece doğrulayabildikleri şeyleri kitaplarına almalıdır. Ama Sinclair hikâyenin gerçek olduğundan emin; çünkü onun kaynağı artık hayatta olmayan ve çok dürüst bir kadın olan, çok sevilen, New York’ta Harper&Row yayınevinde çalışmış Frances Lindley isimli bir editör. Bir kitap partisinde bu kadın, Plath’ın son mektubunu gördüğünü söyleyen birisiyle konuşmuş. Bu mektup sözde, Plath’ın son hafta sonunda, aralarındaki kısa ilişkiyi yeniden canlandırmak için bir başka adamı aradığını ortaya çıkarıyormuş. O adam Sylvia’ya artık başka bir kadınla görüştüğünü söylemiş; işte bu, bir başka erkek tarafından daha reddedilmek onu uçurumun kıyısından atlamasını sağlamış olabilir.

Sylvia’yı o gece son canlı gören kişi Primrose Hill, Fitzroy caddesindeki evinin alt katında yaşayan komşusuydu. İntiharından birkaç saat önce Sylvia ondan havayolu postası için pul istemiş. Eğer pul istediyse ortada bir son mektup daha olmalı. New York’taki partide geçen hikâyeye göre o son mektup bir intihar notu ve Sylvia’nın annesi; Aurelia’ya yazılmış. Ve bir noktada mektup kaybolmuş ve o mektupta diğer adamın adı da varmış.

Ne Hughes ne de diğer adam Plath’ı öldürdü. Ruhsal sorunlarıydı onu öldüren. Ama şu gerçek ki, o mektubun içinde ne olduğunu öğrenmeden bu hikâye kapanmayacak. Son zamanlarda özel bir koleksiyoncuda olduğunu duydum; sözde bu koleksiyoncunun elinde “James Joyce’un imzalı ilk baskı “Ulysses”i, Vladimir Nabokov’un yanına notlar aldığı kendi özel “Lolita” romanı ve Plath’ın kendini öldürmeden önce yazdığı bir mektup gibi edebi mücevherler” varmış. Kendisiyle irtibata geçip o mektubu görmek istedim ama bana daha cevap vermedi.

MEKTUPLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin