9 // sarışın

En başından başla
                                    

"Sehun?" Yarı tanrı yanına, çimlere kurulurken gözleriyle onu takip etti. Yüzüne şimdi arkadan gelen kamp ışıkları vuruyordu ve Jongin onun solgun da olsa sağlıklı görünen keskin yüz hatları için tanrılara şükranda bulundu. Herzaman böyle görünmesi için kendinden vazgeçerdi. "Toplantınız bitti mi? Neden diğerlerinin yanında değilsin?"

"Çok soru soruyorsun sarışın." Sehun bacakları birbirlerine değecek kadar yaklaştı ona, Jongin neredeyse nefesini tutacaktı. Sarışın mı demişti o? "Sana yardım etmeye geldim."

Kendisine anlamaz gözlerle bakan Apollon oğluna birkaç saniye başka bir şey demedi. Kheiron Jongin'e göreve katılamayacağını söylediği andan beri Sehun onun gözlerinden ne düşündüğünü anlamıştı, kampta, geride kalmayacağını biliyordu. Açıkcası bu hoşuna da gitmişti çünkü sarışını kurallara aykırı hareket ederken görmek eğlenceli olabilirdi. Gelmekte bu kadar ısrarcı olmasını da abisinin ekipte olmasına yormuştu. Jongdae ne kadar istemezse istemesin, Jongin gelecek gibi görünüyordu, kendi yardımlarıyla elbette.

"Bizimle gelmek istediğini biliyorum." Kendine bakan şaşkın yüze açıklama niteliğinde konuştu. Ancak bu cümle diğerinin daha da şaşırmasından başka bir işe yaramamıştı. Nereden anlamıştı ki bu umursamaz çocuk? "Kamptan çıkmayı başarırsan, ki başaracağını da biliyorum," Gözlerinde nadir görünen parıltılardan vardı yine. Her şeyi biliyormuş havası yok muydu! "diğerlerini biraz ilerledikten sonra beklemeye ikna edeceğim. Senin geleceğini onlara orada söylerim." Jongin'in yüzünde o konuşurken yavaş yavaş bir tebessüm oluşuyordu şimdi. Sehun bu mütevazi gülüşe bayılmaya başladığını itiraf edebilirdi. "İkisi sinir krizi geçirip beni pataklayana kadar sen de bize yetişmiş olursun. Nasıl plan?"

Yarı tanrı ne diyeceğini inanın bilemedi o an. Sehun'un düşüncelerini anlayıp buraya ona yardım etmeye gelmesi içini sıcacık etmişti. Tamam, bu yardım kendisinin ölümüne neden olabilirdi ve Apollon en değerli çocuğunun ölmesi karşılığında bütün Olimpos'u birbirine katıp, Sehun'u da kül edebilirdi ama güzeldi işte. Gerçekten üzüldüğünü anlaması güzeldi.

Jongin'in daha bir şey demesine fırsat vermeden devam etti melez. "Öyle damdan düşer geldim fakat, istiyorsun değil mi? Gelmeyi yani?" Sarışın gülümseyerek başını hızla aşağı yukarı salladı. Elbette istiyordu, bu da soru muydu şimdi? "İstiyorum Sehun."

"Güzel, bana kalırsa da bu kamptan çıkma vaktin geldi. Üstelik sana benimle güvende olacağını söylemiştim." Yan yan gülüp göz kırptı sonra, keşke bunu yapmasaydı. Jongin için zordu dayanmak.

"Seninle güvende olacağımı biliyorum." Bu yaptıkları gönderme henüz çok yakın bir konuşmaya aitti, aralarında geçen her şey çok yakın zaman içinde olmuştu gerçekten de. Ona rağmen kimseyi kolay kolay düşünmeyen Sehun'un yardıma gelmesi, kendisini cesaretlendirmesi Jongin için önemliydi. Bu nedenle tüm utancını bir kenara bırakıp usulca kollarını, Hades'in oğlunun ince beline doladı. "Teşekkür ederim." dedi bir yandan da tatlı tatlı. Başı da otomatik olarak gencin omzuna yaslanmıştı şimdi, nasıl böyle güzel hissettirebilirdi? "Benim için bu çok önemliydi, gerçekten teşekkür ederim."

Sehun ise bunu beklemediğinden birazcık şaşırmıştı, birazcık ama. Birkaç saniye durakladıktan sonra o da kollarından birini Jongin'in beline sarıp bedenlerini iyice bir bütün haline getirdi. Annesi ve kız kardeşi dışında kimse ona pek sarılmazdı ve sarışına ait olan bu sıcak beden...güzel hissettirmişti. Bu nedenle hemen ayrılsın istemedi ondan. Akşam serinliğinde bile sıcacıktı Jongin, kendisinin kansız bedenine karşın güneş gibi yanıyordu.

"Jongdae'yi bu kadar çok mu seviyorsun? Yeraltına inecek kadar?" Hâlâ ayrılmamışlarken sordu Sehun. Birkaç saniye sonra belini saran sıkı kollardan biri bacaklarının üstüne düşse de diğeri sarılı olmayı sürdürüyordu. Jongin bu durumu farkedince ne kadar istemese de bedenlerini ayırdı. Çünkü garipti, kendisi için olmasa da Sehun için öyle olmalıydı. Hades'in oğlunun tam aksini düşündüğünü bilmeden kollarını çekti bu yüzden. Yine de hâlâ oldukça yakındılar.

"Çok seviyorum." dedi Jongin bekletmeden, sevdiği çocuğun sorusuna karşılık. Gözlerinin içine bakarak söylemişti bunu, içindeki yükü bir miktar hafifletirdi belki bu gizli itiraf. "Her şeyden çok seviyorum." Bunları Sehun'un ne düşündüğünü belli etmeyen siyah gözlerine bakarak söylemek düşündüğünden daha zordu, özellikle de yüzleri böylesine yakınken.

"Her şeyden çok demek." Sehun'un bakışları kahverengi/ela gözlerden aşağısına, kalın dudaklara kaymıştı bunu söylerken. Jongin bunu farketmeyecek kadar söylediği şeye konsantreydi o an. Hades'in oğlu bilmese de kendisi için önemliydi, ona sevdiğini söylemek.

"Evet, öyle." Bu nedenle cümlesinin hemen ardından dudaklarına kapanan dudaklar beyninde şok etkisine neden oldu. İşin aslı, bu atak yapan taraf olan Sehun için bile sürpriz olmuştu, ancak kafasına ne eserse yapmaya ant içmiş biri olarak herhangi bir sorun teşkil etmemişti kendince.

Birkaç saniye bekleyip Jongin tarafından itilmediğini farkedince hareketsiz duran dudaklarını canlandırıp yavaşça öpmeye başladı. Diğer taraftan üzerindeki şoku atmaya çalışan sarışın, put gibi durmanın aptalca olacağını farketmiş olacak ki çekine çekine karşılık verdi. Sehun'un dudakları beklediğinden de soğuktu, inceydi ama tadı beklentisinin çok daha üstündeydi. Tüm düşüncelerini bir kenara itip keyfini sürmeye karar verdiğinde bunu farketmişti.

Hades'in oğlu ise bu tanıdık olmayan tenden oldukça memnun kalmış olacak ki ellerinden birini melezin yanağına yerleştirdi. Jongin'e karşı bir anda bedeni dehşet bir çekim hissetmişti ve karşı koyması oldukça zordu, özellikle de öyle tatlı tatlı konuşurken. Sehun tatlı kelimesini bu aralar zihninde çok tekrar eder olmuştu.

Öpüşmeleri daha çok siyah saçlı olanın önderliğinde, oldukça sakin sürdü. Ancak Jongin elinden destek alarak biraz geriye yaslandığında, ister istemez davetkâr bir tavra bürünmüştü ve bu Sehun'un biraz daha ritmi artırmasına neden oldu. İkisinin de göğsü hızlanmıştı şimdi, nefesleri tükenecek gibi olduğunda aradaki kuvvetli çekime rağmen ayrılmayı başardılar.

Dudakları ayrılsa da Sehun'un eli hâlâ melezin yanağındaydı ve nefes nefese birbirlerinin gözüne bakıyordular. Yaklaşık otuz saniye kadar ikisi de bir şey söylemedi. Jongin senelerdir kurduğu hayalin gerçekleşmesine şaşkındı, Sehun'un ise ne düşündüğünü o an Afrodit bile bilmiyordu. Yine de sessizliği bölen taraf kendisi oldu.

"Yixing'in ettiği dualar," dedi sarışının yüzünü incelerken. Öpüşemelerinden dolayı hafifçe şişmiş olan dudakları dikkatini dağıtır gibi oldu, dağıtmadı ama. "boşa gitmesin istedim." Anlaşılan o ki yapacağı tek açıklama bu olacaktı, tam da kendisinden beklenileceği gibi.

Jongin ise ne dese bilmiyordu, sadece başını aşağı yukarı sallamakla yetindi. Sehun'un onun hakkında ne düşündüğünü, tanrılar kahretsindi ki asla anlayamıyordu ve bu diyeceği her şeyin boşa olduğunu gösteriyordu ona. Bu nedenle hafif yaslanmış olduğu pozisyondan doğrulup geriye çekildi, yüzleri şimdi daha uzaktı.

"Aslında," Sehun fikrini değiştiren bir şeyler olmuş olacak ki yeniden konuştu. "Tanrıların herhangi bir duayı kabul ettiğini düşünmüyorum." Bu gece Jongin'in daha fazla bir şey demeyeceğini farketmiş gibiydi, üstelik yatma saati de geliyordu. Ayağa kalkıp bacaklarındaki toprakları silkeledi ve son kez hâlâ oturmakta olan yarı tanrıya baktı.

"Afroditle alakası yok, seni istediğim için öptüm." Ardından yüzüne gülümsemesini oturttu. Onun bu şaşkın hali hoşuna gitmişti, herzamanki gibi."İyi geceler sarışın. Yarına kadar kaçış planını hazırlamış ol."

---

lucky one jongin ve monster sehun nasıl apallon-hades çocukları ilişkisine bu kadar cuk oturabilir

güneşin oğlu geceye tutulmuş] sekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin