4.Bölüm ♛ Çocukluk Aşkı

Start from the beginning
                                    

"Sana destek olmak istiyorum. Seni iyi hissettirmek istiyorum."

"Bunu sen bile yapamazsın."

Morth'un gözlerinde en ufak yalan bile yoktu, bunu görebiliyordum. Belki de tüm suçu onda aramamalıydım.

"Babamı kaybettim, erkek kardeşimi kaybettim. Annem ne kadar güçlü görünse de bunların yaşandığı günden itibaren her gece Talia ile bana sarılarak ağlıyor. Daha önce bana yakın olan kimsenin bir gün öleceğini düşünmemiştim ve hazırlıksız yakalandım. Ayrıca her gün şu ideal müstakbel kral saçmalığı yüzünden rol yapmak zorundayım." Morth gözlerini kırpıştırdı, yüzü donuktu ve bir ifade içermiyordu ama gözlerinin içi onu ele veriyordu. "Mutlu değilim çalı, hiç mutlu değilim."

Bir an günlerdir kendi huzurum, heyecanım ve mutluluğum altında; Morth'un yaşadığı şeylerin hüznünü ezdiğim ve bunları unuttuğum aklıma geldi. O yorulmuştu; kuzeyden güneye kadar hiç dinlenmeden, sırtındaki şişman adam ve yükleriyle beraber giden bir at kadar. Ve ben bunu asla görememiş ve anlamamıştım.

Kendimi bir yandan suçlarken aslında beni bir sevgili gibi görmemesi bir anlığına gözüme o kadar büyük bir sorunmuş gibi gelmedi. Ben onun çocukluk arkadaşı, dostuydum; o benim ilk aşkım, ilk öpücüğüm ve bunların yanı sıra, hepsinden önce ben de onun dostuydum. Bazen evli çiftlerin arasında bile nasıl bir dostluk varsa bizimki de öyleydi, öyle bir yakınlıktı. Tek eksiğimiz bir sevgili, bir nişanlı ya da evli çift olmamamızdı.

Benim buradaki sorumluluğum, öfkemi ve kinimi bir kenara bırakıp o bana önceden nasıl destek olduysa benim de ona destek olmamdı.

"Haklısın," diye mırıldandım. "Mutsuz olmakta haklısın."

"Drian'ın cezası ne olacak?"

Tereddütle, "Bilmiyorum," dedim. "Henüz karar vermedim."

Morth anlayışla başını salladı. "Neden tüm Karanlığın Cephesi yok olmuşken onu hayatta bıraktın?" diye sordu gözlerini kısarak.

"Çünkü..." Kelimeler boğazıma dizildi ama onları güçlükle de olsa toparlayabildim. "Çünkü yaptığı şeyin bedelini bizzat ben ona ödetmek istedim."

"Karanlığın Cephesi'nde olduğu için mi?"

Hayır, sadece bu değildi. Yalan söyleyeceğim için kalbimdeki debdebeli gümbürtüyle, "Evet," dedim. "Sadece bu yüzden..."

Morth birkaç saniye boyunca durdu ve bir şey demeden yüzümü süzdü, sadece soluğunun yumuşak sesi vardı kulaklarımda. Bulunduğumuz ıssız salondan geçen iki adam başlarını döndürüp bize baksalar da iki taraf da buna takılmamıştı.

"Yalan söylemeyi beceremiyorsun, çalı."

İçimdeki heyecanı cezbeden tedirginlik, bir anne edasında sarıp sarmaladı ruhumu. Ne diyeceğimi bilmiyordum. "Öyle mi?" diyebildim sadece.

"Tamam, şimdi Drian'la ne olduğunu anlat bana."

Sanırım Güç Emen'i yok ettiğim günün sabahı ne olduğunu Morth'a anlatmalıydım. Bunu anlatmak için bir sebep arıyordum ve bulamıyordum fakat üzerime dikilmiş bu maviler, bir sebep aramamın bile gereksiz olduğunu bana hatırlatıyordu. Baskıcı gözler, anlatmak zorunda olduğumu ve bir fare gibi kapana kısılmış hissetmemi sağlıyordu.

"Güç Emen'in yok olduğu günün sabahında sadece biraz konuştuk ve..."

"Sana ondan uzak durmanı söylediğimde onayladığın ve söz verdiğin halde mi?" diye sordu saklamaya çalıştığı kızgınlık içerisinde.

"Evet," dedim kabullenerek. Onu yeni bir hayal kırıklığına daha uğratmak istememiştim fakat gerçekleri anlatmamı o istemişti. Bu yüzden acımasızlığın içimde en ufak bir tohumunun bile olmadığı kalbim yüzünden bunu yapmak zorunda kalmıştım, bu benim tek avuntum ve dayanağımdı. Onu ihanete uğratmak istememiştim.

Morth gözlerini havaya dikip, yerinden biraz kıpırdanıp derin nefesi ciğerlerine doldurduktan sonra, "Ne konuştunuz?" diye sordu.

"Ona önce karşı koydum ve onunla gitmek istemedim. Sonra ise... Küçük bir kız çocuğunun civcivlerine takındığı tavır gibi ona kıyamadım. Sonuçta ne olursa olsun Drian'dı o işte. Benden özür diledi, beni gerçekten sevdiğini söyledi. Ardından büyünün yapılacağı bodruma mumun konulmasının Güç Emen'in oraya girmesini zorlaştıracağını söylediği için hazırlattırdım. Büyü kitaplarından bulmamıştım onu, Drian söylemişti. Ve mumlar Güç Emen'e kolaylık sağladı. Ona inandım çünkü bana zarar vermek istemeyeceğini düşündüm. Beni gerçekten sevdiğine inandım."

"Neden bu konuda bu kadar zayıfsın, Dianthus?" dedi Morth, çalı yerine ismimle hitap ederek. "Seni sevdiğini söyleyen herkese güvenmek zorunda mısın?"

"Sadece bu değil. Ayrıca o çocukluk arkadaşımdı da, o kadar şey yaşamışken nasıl olur da ona inanmazdım? Nasıl olur da bana ihanet edeceğini düşünebilirdim?"

"İnsanlar özellikle sevdiklerine ihanet eder." Derin bir nefes alıp kendi kendine, "Karakteri dikiş tutmaz dallama," diye söylendi.

"Her neyse," dedim geçmişteki konuları eşelemekten haz etmediğim için. Ayrıca Morth'un yüzündeki o ifadeyi sevmiyordum.

"Bu hikâyede atladığın bir yer var mı?"

Morth'un sorusuyla beraber ürperdim ve derin nefesimle göğsüm şişti. Drian'ın benimkilere değen ılık dudaklarını bir anlığına, sanki yaşıyormuş gibi hissettiğimde tüylerim şaha kalktı ve içimde öğürme duygusu oluştu. Fakat bunu saklamak zorunda kaldım.

"Hayır," dedim sessizce, soğukkanlı olmaya özen göstererek. "Yok."

"Dianthus." Morth'un yüz ifadesi ciddi, sebatkârdı. "Bu hikâyede atladığın bir yer var mı?" diye yineledim.

Yutkundum. O artık benim sadece bir çocukluk arkadaşımdı. Ne sevgilim, ne de dudaklarını şehvetle keşfedebileceğim biriydi. Fakat tüm bu benim ne kadar ebleh biri olduğumu değiştirmiyordu.

Olanlar, bu konuşmalarımız beni ruhsal olarak hırpalıyordu.

"Beni öptü," diye mırıldandım gözlerimi kaçırarak. "Ama ben onu öpmedim."

Morth'un çatık kaşları gevşedi ve yüzüne biraz hayal kırıklığı hâkim oldu. Onun bu yüz ifadesi mideme ağrı saplanmasına neden olurken aslında yaptığım şeyin ne kadar aptalca ve zalimce bir şey olduğu yüzüme çarptı. Önceden, Morth beni kalbiyle severken onun kardeşinin beni öpmesine izin vermiştim. Bu benim yapabileceğim bir şey değildi ama yapmıştım işte. Sürekli kötü sonuçlara vesile olan vicdanım yüzündendi bu da.

"Ama öpmesine izin verdin?" dedi sorarcasına.

Hayır demek istiyordum ama evren, dürüst olmam için bana yalvarıyordu. "Evet," dedim. "İzin verdim."

Morth sanki benden uzaklaşmak istiyormuş gibi birkaç adım geriledi ve yüzüne tatsız, sahte bir gülümseme yerleştirdi. "Biliyor musun, Dianthus? Birkaç dakika önce aslında verdiğim kararın ne kadar ani ve aptalca olduğunu düşünüp duruyordum. Ama artık bu karardan pişman olmak için bir sebebim kalmadı," dedi ve beni orada bırakıp gitmeye başladı.

DİKENLER MEZARLIĞI | Azize 2Where stories live. Discover now