♣️ 1 ♣️

84 13 57
                                    


'Kaçma!' ile başlayıp soluk soluğa devam eden bir koşuşturmacanın ortasındaydım.
Her zamanki gibi!
Sıradan geçmesini istediğim günlerim Poyraz tarafından yok ediliyordu. Ve işin aslı bu duruma bende alışıyordum.

Zaten başınızda benimkine benzer bir bela varsa asla hayatınızın normal geçmesini bekleyemezsiniz.

"Hala peşimizdeler. Ne yapacağız?" Sürekli sağa sola dönerek izimizi kaybettirmeye çalışıyorduk ama nafile. Hiç pes etmeden, peşimizde koca bir semti turlamışlardı.

"Onu bu haltı yemeden önce düşünecektiniz paşam" göz devirerek koşmaya devam ettim.

Hepsi onun sarışın sevdası yüzünden gelmişti başımıza. Göz diktiği kız, kendimizi başka biri olarak tanıttığımız adamın yeğeni çıkmıştı. Bütün planı bozduğu gibi hem adamın hem de kızın nefretini kazanmıştık. Şuan da peşimizde olan adamlarsa ahh!! aslına bakarsanız bu çok uzun bir hikaye. En iyisi ben size her şeyi baştan anlatayım.

Bir hafta önce...

Susmak bilmeyen zil sesiyle tek gözümü aralayıp saate baktım.
8.23!
Bu saatte, hele de uyurken  kapıma gelebilmek büyük cesaretti.
Yataktan kalkmadan bağırdım. "Poyraz!! Şu kapıya bak! Ben gelirsem kan çıkar!" Gözümü kapatmış uykuya dalmayı beklerken kapıdaki şahıs hırsını alamamış olmalı ki kapıyı yumruklamaya hatta tekmelemeye başladı.

Sinirle yatakta doğruldum.
Alacaklılarım falan yoktu. -Ki olsalar bile bu saatte geleceklerini zannetmiyorum- Seri katillerim de olmadığına göre  bu kapıdaki denyo kimdi?

Ayağıma terliklerimi geçirerek kapıya doğru adımladım. Kapı hala çalıyordu! Ve tahminen Poyraz evde yoktu. Sol taraftaki portmantodan uzun, demir çekeceği aldım. Üsteki çengeli de kapatıp kapıyı araladım. Kapı açılır açılmaz arkasındaki, kapıyı ittirmiş ancak çengelden dolayı tam açılmamıştı. Aralık kısımdan kafamı gösterip bağırmaya başladım.

"Manyak mısın lan sen! Bu saatte kapımda ne işin var!" Uzun boylu, esmer bir çocuktu. Elindeki kutuyu hırsla yere attı.

"Şu lanet kapıyı açıyor musun yoksa kırayım mı?" Deyim yerindeyse gözlerinden ateş çıkıyordu.
Peki bu benim umrumda mı? Tabi ki hayır! Tahminen sarhoşun tekiydi ve yanlış kapıya gelmişti. Salak çeker bir insan olduğum içinde bu şanslı kapı benimki oluyordu. Cevap vermeden kapıyı kapatmaya çalıştım ancak daha haraket ettiremeden kapıya sertçe vurdu.
Sizce de fazla şansını zorlamıyor mu?
Sinir kat sayım artarken gözlerimi kapatıp sakinleşmeye çalıştım. Olmuyordu. Kapıya bir tekme de ben attım.

"Bana bak bağırdım anlamadın! Senin dilinde konuşmaya çalıştım yine anlamadın! İlla küfür mü edeyim onu mu istiyorsun! Çekil git kapımdan.Kimi arıyorsan yok burada" şaşkınlığından yararlanıp kapattım kapıyı.

Hadi ben normal değildim. Peki etrafımdaki insanlara ne demeli. İti kopuğu, hırlısı hırsızı hatta sarhoşu bile beni buluyordu. Arkamı dönüp, odama gitmeyi planlarken kapının arkasından sesini duydum.
"O itin burada olduğunu biliyorum. Merak etmesin en kısa zamanda tekrar geleceğim yakalanması an meselesi! Duydunuz mu beni?" Hala zorluyordu.
"Gel gel! Ama bu sefer girmek için değil çıkmak için yırtınırsın benden demesi!"
Bir kez daha vurdu kapıya. Benimde vurmamla kapının arkasındaki ses kesilmişti.

Bu günün de olayını böyle atlattığımıza göre uyuyabilirim. Mutfağa gidip bir bardak su doldurdum kendime. Midem ağrımaya başlamıştı. İlacımı içip yedek suyumu aldıktan sonra odama yöneldim. Salonun önünden geçip odama girmeye hazırlanıyordum ki salonda gördüğüm karartıyla yerimde donakaldım. Derin bir nefes alıp olduğum yerden karartıyı incelemeye başladım. Televizyonun, koltukların ne bileyim perdenin falan da gölgesi olabilirdi. Yani inşallah! Parmak uçlarımda içeriye adımladım. Gölge kapının arkasından geliyordu. Hızlanan kalp atışlarım ve titreyen elimle ne yapacağımı bilmiyordum. Aklıma ilk gelen şeyi yaptım. Kapıyı hızla ittirdim. Ancak kapı istediğimin aksine duvara çarpmak yerine yumuşak bir şeye, bir bedene çarpmıştı. Titreyen ellerimde daha fazla dayanamayan bardak yeri boyladı. İşte şimdi kalp krizi geçirebilirdim. Geri geri adımlayarak kapıya koştum. 'O' da peşimden geliyordu. Kapının koluna hızla asıldım.
Ahh! Lanet çengel! Kapının çengele çarpmasıyla, sırtımın kapıya yaslanması ve kapanması bir oldu. Çığlık atmaya başlamıştım ki elini ağzıma bastırdı. Vücuduna yumruklar savuruyordum. Son olarak bacak arasına tekme atmamla yere düştü.

"Ne yapıyorsun kızım! Geleceğimle oynadın resmen. Doğacak çocuklarımı katlettin. Vicdansız!" Acıyla yüzünü buruşturmuş, kıvranıyordu.
"Bana bak! Kimsin necisin bilmem ama polisi aramadan defol git. Kalbime indiriyordun!" Elim hızlanan kalbime gitti. Bir türlü yavaşlamıyordu. Bir çeşit fobi ya da korku artık ne derseniz. Adı 'hırsız' olan o varlıktan korkuyorum. Bu bir insandan korkmak değil bu evimde gezen ve beni en savunmasız anımda yaralayabilecek bir insandan korkmak! Tekrar mutfağa koşturdum. Dolaptan suyu çıkarıp koca bir bardağa doldurup geri eski yerime geçtim. Öylece bıraktığım yerde oturuyordu. Karşısına geçerek oturdum. Suyu tek dikişte bitirmiştim. Bardağı portmantoya bıraktım. Kalbim biraz olsun sakinleşmişti. İkimizden de ses çıkmıyordu. Sadece oturmuş birbirimizi izliyorduk.

Kumraldı. Yeni çıkmaya başlamış sakalları yaşını olduğundan bir kaç yaş fazla gösteriyordu. Hatırladığım kadarıyla uzundu da. Ve bana zarar vermeyecek gibi duruyordu. En azından az önce saçmaladığı cümlesinde öldürmek gibi kanlı kelimeler kullanmamıştı.

" Ne yapacaksın?" İkimizde aynı anda sormuştuk.
"Gideceksin!" "Gideceğim!" Yine birlikte söylemiştik.
"T-amam" "Peki" ve yine.
Oturduğu yerden kalktı. Üstünü çırpıp kapıyı araladı.
"Sadece zor durumdaydım. Ve yapabileceğim en iyi şey evine girmekti. Bu kadar korkacağını bilemezdim. Kusura bakma." Arkasını dönmeden evden çıkıp gitti.

Ben ise olanların şoku ile hala yerde oturuyordum. Beynim bir şeyleri idrak etmeye başladığında koşarak odama gittim. Komodinin üzerindeki telefonumu alarak ezberlediğim numarayı tuşladım. Telefon bir kaç saniye sonra açılmıştı.
"Poyraz çabuk eve gel! Neler olduğuna inanamayacaksın?"

.
.
.
.
.

Zambak MevsimiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin