VII

755 102 44
                                        

(Kapı çalıyordur. Gelen seslerdeki sabırsızlığa bakıldığında çalan kişinin bu eylemi uzun süredir tekrarladığı belli oluyordur. Taehyung yatağından kalkar ve yarı açık gözlerle kapıya adımlar. Taehyung'un odası. Saat 3:12 a.m.)

TH: Jungkook, sen misin? (Kapıdan bakınca hol karanlık olduğundan bir şey göremez, duyduğu tanıdık sesle kapıdakinin Jimin olduğunu anlayıp kapıyı açar.)

JM: Uyuduğunu bilmiyordum.

TH: Saat sabahın bilmem kaçı, ne yapacaktım? (Yatağa oturur, eliyle sağ tarafını gösterir.) Gel otur.

JM: (Çekingen adımlarla yanına oturur. Aralarında belli bir mesafenin kalmasına özen gösterir.) Alkol buraya getirdi beni.

TH: Uykun varsa uyuyalım. Konuşmamıza gerek yok.

JM: Hayır, Tae. Konuşmak istiyorum. (Başını aşağı eğip birbiriyle oynayan parmaklarına bakar.) Beni nasıl biri olarak gördüğünü biliyorum, evet, diğerleriyle öyleydi. Hep öyle oldu. Ama hiçbiri benim en yakın arkadaşım değildi. Hiç kimse sen değildi. İlk kez içimin biriyle dolmasını, ruhumun birine karışmasını istedim. Onlarda ise...Onlarda bir ruhum bile yoktu.

TH: Savaş sonrası şehirlerin dumanını solumak istemiyorum.

JM: (Yanına yaklaşır. Bedenleri birbirine değiyordur.) Ne biliyorsun? Belki ormanlar yeşerecek.

TH: Jimin...(Derin bir nefes alır, Jimin'in elini tutar.) Mesele sadece prensiplerim değil, ki onlara ne kadar bağlı olduğumu biliyorsun. Mesele sadece gururum da değil, ona nasıl yapıştığımı da biliyorsun. Mesele seni kaybetmek. Bunun sonunda yanımda olacak mısın? Ya da ben, yanımda olmanı isteyecek miyim? Sen de istemeyebilirsin. İnsanları nasıl kolaylıkla atlattığını biliyorum.

JM: Seokjin'e söylediğin şeyler, gerçekten bu kadar mıyım senin için?

TH: Öyle olmadığını söyleyemezsin.

JM: Yani sana karşı duyduğum şeyin de şehvet olduğunu sanıyorsun? (Taehyung omuzlarını silkince gülümser, elini sıkar.) Tae, kusura bakma ama tam olarak Seks Tanrısı sayılmazsın. Öyle olsaydı çoktan sistemimden atmıştım seni. Canımı yakamazdın.

TH: İstediğim şey canını yakmak değil, ama...ama...

JM: Kendi canının da yanmasını istemiyorsun, biliyorum bebeğim, biliyorum. Sence ben bilerek seni incitebilir miyim? Bir gözyaşına sebep olacak herkesi ateşlere atacak bir hiddetle dolarken, buna bile bile sebep olan kişi olur muyum?

TH: Jimin, bazen acı çektirmekten zevk aldığını biliyorum. Ben de biliyorum bu duyguyu, birçok kişinin hissettiği ama itiraf etmeyi kendine yakıştırmadığı bir duygu fakat utanılacak bir yanı yok. Bazıları bu acıyı fiziksel çektirmek ister bazıları da bizim gibi duygusal. Biri suç değilken diğeri neden olsun? Anlıyorum, lakin sen benim öbür yanım değilsin. Bir heykeltıraş gibi dümdüz bir taşı oyup şekillendirmek istiyorsun ama işin bittiğinde ona gözünün ucuyla bile bakmayacaksın. Her sanatçı az da olsa eserinden utanır. Benden utanmanı istemiyorum.

JM: Söylediklerinin hiçbirinin birbiriyle alakası yok, biliyorsun değil mi? Hepsi benden kaçmak için bir avuç bahane. Beni çok yoruyorsun ama. İkimizin de ayrı yönlere kaçmasını istemiyorum. Kimin canı yanar ki basit bir öpücükten? Sarılmalardan, narin sevişmelerden? İstemezsen dokunmam bile sana ama seni sevmeme bile izin vermiyorsun. O kadar alışmamışsın ki buna nasıl karşılayacağını bilmiyorsun, bu saçma nedenlerinden de ondan.

TH: Ne sevmeye ne de sevilmeye alışmak istemiyorum. Kimsenin sevgisinin sürekli tadına bakmak istemiyorum. Şefkat, merhamet ve güzel duyguları istemiyorum. Benim huzuruma aykırı bunlar.

JM: Ama ben değilim. Ben senin için yeni bir şey değilim, ben hep oldum. Ancak artık başka bir tonla var olmak istiyorum. Anlıyor musun? Senin dünyandaki bütün renkleri kendime yansıtmak istiyorum. Kendim için olamıyorum ama senin için bir bütün olmak istiyorum.

TH: Benim varlığıma aykırısın.

JM: Aykırı olan tek şey sensin. Niyetim seni uysallaştırmak da değil. Ama gözyaşlarının bir kez olsun öfkeden değil mutluluktan ya da hüzünden akıtmanın nasıl bir duygu olduğunu bilmek güzel olmaz mı? Kıyma kendine, yaşa biraz. Hiçbir şey hissetmiyorum, diye ağlamalarını unutmam gerek. Birlikte unutalım.

TH: Geç değil mi? Ben hep geç kalırım, sana da geç kalmadım mı?

JM: Saatim bozuk, nereden bileyim? (Taehyung'un gülümsemesinden yüreklenip yanağına küçük bir öpücük bırakır. Sonra geri çekilmez ve başını omzuna yaslar.) Bizi bizden mahrum bırakma.

TH: Beni affedebilecek misin?

JM: Affetmek mi? Günahlarından öte bağışlamışım seni.

_______
son italik shakespeare'in 35. sonesinden:
kusursuz insan olmaz, bende kabahat az mı?
örnekler verip haklı bulmak suç işleyeni?
bu özürler büsbütün ahlakını bozmaz mı?
günahlarından öte bağışlamışım seni.

you don't get me high anymore ➸ vminTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang