33.BÖLÜM?UMUT

En başından başla
                                    

Yusuf'un arabasına binmiş bir yerlere gidiyorduk. Nereye gittiğimizi söylememişti. Şehirden çıkmış dağ evlerinin olduğu bir bölgeye gelmiştik. Meraklı bakışlarla etrafıma izledim. Etrafında kavak ağaçlarının olduğu bir dağ evine gelmiştik. Yoldayken aldığı alışveriş poşetlerini eline aldı. "Hadi bakalım" cebindeki anahtarları çıkartarak kapıyı açtı.

"Neden buraya geldik?" Tamam, Yusuf'a güveniyordum ama yine de tedirgin olmuştum.

"Burası benim depresyon evim." Kendi kendi gülerek ekledi. "Sana da iyi geleceğini düşündüm. Son zamanlarda hiç iyi şeyler olmadı malum." Bu naif düşüncesi beni bir nebze rahatlatmış üstüne de mutlu etmişti.

Yusuf poşetleri mutfağa koyduktan hemen sonra şömineyi ateşledi. Koltukların üzerindeki beyaz çarşafları çıkartıp üzerime almam için ve battaniye verdi. "Şömine içeriyi ısıtana kadar bunu ört üzerine." Battaniyeyi omuzlarıma sardım. Ev aslında çok soğuk değildi ya da ben hissetmiyordum. Yusuf, mutfağa giderken bende telefonu çıkartıp internetimi açtım.

Ayberk'ten başka mesaj atanım yoktu. Bir de dedem teyzemin çocuğunun fotoğraflarını göndermişti. Bebek erkekti. İsmini ise Efe koymuşlardı. Fotoğraftan çıkarak Ayberk'e de cevap verdim.

Yusuf mutfaktan iki eli de dolu bir şekilde geldi. Sehpanın üzerini abur cubur tabaklarıyla donatmış, projeksiyonu göstererek "az bir işim kaldı sende o sırada bir film açabilir misin?"

"Olur, tabi" Çok kararsız kalsamda sonunda film açtım.

Yusuf içecekleri de küçük masanın üzerine koyduktan sonra bir battaniye de o alıp tüm ışıkları kapattı. İçerisi çıtır çıtır sesler çıkartarak yanan şöminenin ve ekranın ışığı ile aydınlanıyordu.

Elime aldığım cips kâsesinden bir iki tane alarak derhal çikolatalardan birisini aldım. Filmin başlarında ağlayacak hiçbir şey yoktu. Ama ben ufaktan ağlamaya başlamıştım. Filme odaklanamıyor Rüzgârla yaşadığımız anılar canlanıyordu gözümde. Burnumu çekerek elimin tersiyle gözümü çaktırmadan sildim. Ne kadar gizlemeye çalışsam da Yusuf'un gözü üzerindeydi.

"Eğer film kötü etkiliyorsa değiştirelim" hayatımdı beni kötü etkileyen. Onu da değiştirmek gibi bir şansım yoktu.

"Aslında duygusal da değil ama" anlam veremeyerek bana baktı. "O zaman doyasıya ağla" filmi kapatarak evde kuruduğu ses sisteminden müzik açtı. İşte asıl ihtiyacım olan şey buydu. Müzik. Işık hala kapalıydı sadece şömineyle aydınlanıyordu ortam. Burası zaten küçük bir yerdi. Günlerce yaşanılabilecek bir yer değildi. Ama sessiz, sakin vakit geçirmek için gerçekten güzel bir yerdi.

"Nefes konuşmak istersen dinleyebilirim" geçip ona saatlerce Rüzgâr'ı anlatmak isterdim ama anlatmayacaktım. Onun içimde kalmasını istiyordum. Kimseyle paylaşmak istemiyordum.

Telefonuma gelen mesaj bildirimine baktım. Mesaj gelen kişiyi görünce istemsizce heyecanlandım. Mesaj atan Rüzgâr'dı.

Rüzgâr: Neredesin?

Mesaja kısa bir süre bakıp cevap vermedim. Hemen cevap vermeyecektim.

"Ama benim konuşmak istediğim bir şey var, dinler misin beni?" Battaniyeye sıkı sıkı sarılarak merakla ona döndüm. "Elbette dinlerim Yusuf" elindeki içeceği masaya bıraktı. "Sana söylemek istediğim bir şey var. Daha önce hiç böyle bir konuşma yapmadım ama artık susmakta istemiyorum Nefes" yüzüme bakamıyordu.

"İçimdeki duygu o kadar kuvvetli ki; artık onu bastıramıyorum." Kaşlarımı çatarak onu hiç bölmeden dinlemeye başladım.

"Bir an geliyor herkese anlatasın geliyor, bir an geliyor kendimden bile sakınıyorum." Çok ürkek görünüyordu. Arada bakışları bana değse de çekindiği bariz ortadaydı. Bu halleri beni git gide şüphelendirmeye başlamıştı.

RÜZGAR'IN NEFES'İ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin