Cesur Dünya 2. Kısım : 27 : Savaştan sonra ne olur?

Começar do início
                                    

"Elbette." diye mırıldandı.

"Biz, Anka'yı durduracaktık. Esin Ateş başa geçecekti, Anka tutuklanacaktı vesaire... Bu muymuş Kaya'nın istediği?"

"Kız için endişeleniyor işte Beste. Anla biraz."

Beste gözlerini devirdi.

"Anka, Kaya'nın çekip gideceğini söyledi." Boğaç ilgisizce dışarıya çevirdi gözlerini. Sakin bir ses tonuyla itiraz etti.

"Asıl Kaya, Anka'nın gideceğini söyledi."

"Püfff... Anka hiçbir yere gitmez Boğaç."

Boğaç başını aniden Beste'ye çevirdi:

"Aleron."

"Ne?"

"Tamam, Aleron de işte. Ne güzel dedin az önce." Beste gözlerini devirdi. "Konuyu dağıtıyorsun." diye mırıldandığında Boğaç kıkırdadı.

"Hayır dağıtmıyorum. Kaya'nın bize deli gibi öfkelenmesinin sebebi buydu, gerçekten." Beste iç geçirdi. Kısa bir sessizlik olduğunda ikisi de konuştukları bu konudan rahatsız gibi görünüyordu.

Tanıdık olmayan bir ses duydular:

"Efendim."

Boğaç yanlarına gelen askere sorar gözlerle baktı.

"Baler Ateş, Esin Ateş'i ararsa haberim olsun demiştiniz." Boğaç aniden hareketlendi. "Kahretsin." diye mırıldandı. Beste'ye Anka'nın yanına gitmesini söyleyerek Baler'i aramaya gitti.

Beste hızlı adımlarla, neredeyse koşuyordu, soylar binasına girip Ivanova katına çıktığında Anka'nın uyuyor olduğunu düşündü. Saat çok geçti ve savaştan yeni gelmiş komutanların uyuması gerekirdi; eğer Dore'de yaşamıyorsanız bu böyleydi.

Askerlere Anka'nın odasını işaret ettiğinde askerlerden biri "Küçük bir kızla oyun oynuyorlar." dedi. Bu sırada içeriden Umay'ın bıdır bıdır konuşma sesi geliyordu. Beste kapıyı büyük bir gürültüyle açıp içeri girdi, kapı arkasından büyük bir gürültü ile kapandığında Anka, Beste'ye baktı.

"Kaya, Esin Ateş'i arıyor."

Anka yatağından aşağı indi ve Umay'ı kucağına aldı.

"Sen... biraz... gideceksin de..." diye mırıldanırken duraksadı. Beste ile bakıştı. Ne yapacağını bilemez bir hali vardı.

"Umay'ı benim odama götürelim." dedi Beste. Apar topar Umay'ı Anka'dan aldı ve askerlere teslim etti.

"Benim odama götürün, gözünüzü ayırmayın." Askerler Beste'den aldıkları emirle Umay'ı götürürken Umay şaşkınlıkla bir Anka'ya bir Beste'ye bakıyordu.

"Tekrar oyun oynayacağız!" diye bağırdı Anka Umay'ın arkasından. Üzülmüştü, yatağa oturdu ve "Oyun oynuyorduk." diye mırıldandı kendi kendine.

Beste, Anka'nın yanına oturdu ve elini onun omzuna koydu.

Kapı tekrar açıldığında askerlerden biri "Komutan Vincent ve Prens Ateş burada." dedi.

"Gelsinler."

Odaya girdiklerinde Anka, Kaya'ya baktı. Kaya'nın kaşları çatıktı ve gerilmişti. Gözlerini Anka'dan kaçırıp Beste'ye baktı.

"Annem nerede?" diye sordu. Beste "Bunu konuşmak için iyi bir zaman değil." diye mırıldandığında Kaya "Söyle Beste!" dedi yüksek bir sesle. Öfkesini artık gizlemiyordu.

Anka elleriyle oturduğu yatağının kenarlarını sıkıyor, suçlu bir çocuk gibi hiçbir şey söylemeden Beste'nin yanında oturuyordu.

Beste, "Esin Ateş öldü." dediğinde Kaya'nın yüzü dondu. Anka, gözlerini yere dikmiş oturduğu yataktan sallandırdığı ayaklarını öne arkaya sallamaya başlamıştı.

Kaya, kasılmış bedenini asla hareket ettirmiyor, bir heykel gibi donuk bir şekilde odanın ortasında sıkılmış yumrukları ile dikiliyordu.
Sadece, Anka, "Annen senin yaşadığını bilmiyordu." dediğinde Beste'ye diktiği gözlerini Anka'ya çevirdi.

Anka, yere diktiği gözlerini Kaya'ya çevirdi ve birkaç saniye birbirlerine baktılar.

Zor duyulan bir sesle "Yapabileceğim bir şey yoktu. O öldüğünde isyandaydım. Zaten her şey birdenbire oldu ben... detayları bilmiyorum." diyerek kendini açıklamaya çalıştı.

Kaya, hiçbir şey söylemiyor; gözlerini Anka'ya dikmiş onu izliyordu.

"Esin Ateş'e senin hakkındaki gerçekleri söyleyemedim çünkü Aurora'nın bir şeyleri öğrenmesinden korktum. Ne kadar az kişi bilirse, o kadar iyiydi. Beste de bilmiyordu. Sadece Boğaç, Ozan, ben ve Tilki biliyorduk. Esin Ateş'e senin planın için harekete geçmeden olanları söyleyecektim ancak geç kaldım."

Oda rahatsız edici suskunluğuna büründüğünde Boğaç, Kaya'ya doğru bir hamle yaptı. Kaya, ellerini durmalarını işaret eder gibi kaldırdı. Gözleri dolu dolu olmuş, kalp atışları hızlanmıştı.

"Başka tek bir kelime daha etmeyin." dedi sert bir tonla. Suratı, diğerlerinin onda daha önce görmediği bir tiksinme duygusu ile kaplanmıştı.

Anka titreyen sesiyle "Gitme lütfen, konuş en azından." diyerek karşı çıktı.

Kaya geri geri yürürken başını da hayır anlamında sallıyordu.

"Kalbini kırmak ya da canını yakmak istemiyorum. Yalnız bırak beni. Hepiniz, uzak durun." diyerek odadan ayrıldı.

***

Savaştan sonraki sabah, her iki soy sistemi için de zor bir sabahtı. Elizabeth Aurora, üstüne upuzun, boğazını ve kollarını gümüş işlemelerle uzun kollu kalın ketenden bir elbise giymişti.

"Söyleyecekleriniz hazır mı?" sorusuna başını sallayarak karşılık verdi. Kapının kenarında yanında bir askerle duran küçük Poyraz'a baktı ve acıyla tebessüm etti. Ardından soluk, şişmiş ve yorgun gözlerini karşısındaki kameralara çevirdi.

"Ben Elizabeth Aurora." dedi. Yorgun bedenine zıt olarak sesi bir o kadar güçlü çıkıyordu.

"Dore, bize savaş açtı. bizim sorumluluğumuz altında, özel olarak yetiştirilen bu parlak çocukların üzerilerinde deney yaptığımız gerekçesiyle. Daha cesur; özgür ve teknolojiyi ellerinde bulunduran soy sistemlerinin tehdidi olmaksızın yaşamayı amaçladıklarını söyledikleri bu savaşta Dore, güya bu çocukları kurtarmak için çabalıyordu. Şimdi, Dore'nin yüzünden, o kurtarmayı amaçladıklarını söyledikleri bu çocuklar artık yaşamıyor."

Kaya, Yağmur'un bu sözlerini odasındaki hologramdan dinledi.
Savaşta bırakmak zorunda kaldığı çocuklar için suçlu hissediyordu. Gözlerini odasının kapısına çevirdi. Aklına Umay geldi. Umay'a arkadaşları hakkındaki gerçeği nasıl açıklayacağını bilemiyordu.

Suçluluk duygusu kalbini sararken ne kadar karmaşık bir yük taşıdığını fark etti...ve artık bu yükten omuzlarının da çökmek üzere olduğunu düşünmeden edemedi.

Anka da Yağmur'un konuşmasını dinlerken kendi odasındaydı. Savaşlarında iki tarafında amacının zıt olsa da iki tarafın da kötü olduğunu biliyordu. Aurora'da olan prizma patlamalarından onlar sorumlu değildi; bu sorumluluğu sonsuza dek reddedeceklerdi.

O savaşı başlatmış oldukları gerçeği ise onların kafalarındaki karanlık boşlukların birine yerleşecek ve sonsuza dek onları takip edecekti.

SON KÖTÜ KONUŞTUĞUNDA kitabına yeni bölümler yayınlandı!

Gen yakında bittiğinde oradan devam edeceğim, isterseniz okuyabilirsiniz öneriyorum <3

GEN | ÜÇLEMENİN TÜM KİTAPLARI düzenleniyorOnde as histórias ganham vida. Descobre agora