Bölüm 25

8.7K 654 179
                                    

Ciğerlerimin derinliklerine kadar sokulmuştu rutubet kokusu. Küçük ve karanlık odanın soğuk zemine yuva edinmişti düşlerim.

Kayıp zamanlarım, acı çığlıklarım, çaresizlik dolu gözyaşlarım ile boyanmıştı duvarlar. Yedim burada çürümüştü, tıpkı dokuzum gibi, onum burada yıkılmıştı tıpkı on dördüm gibi.

Her şey tanıdıktı burada, küflü duvarlar, düzenli bir şekilde dizili kitaplar, Elenoranın hediye ettiği romanlar ve kırık bir ayna.

İçimde bu oda gibiydi, boş ve bakımsız...

Küçük pencereden doğan güneşi seyre daldım usulca. Bugün on birinci sınıfın ilk günüydü. Yaz boyunca Kaan'ı görmemiştim. Esasen özlediğim veyahut özleyeceğim biri değildi ama üç yıldan fazladır onu öylesine izliyordum ki sanki yalnız değildim artık.

Aydınlanan odada gezdirdim bomboş bakışlarımı. Aynanın karşısına geçtiğimde gördüğüm bakışlar duraksamama sebep oldu.

Beyaz tenime yer edinmiş koyu uykusuzluk halkaları ve göz aklarımı esir almış kırmızı damarlar ile on altısında bir genç kızdan daha çok doksanına kucak açmış ölmeyi sabır ile bekleyen huysuz bir ihtiyara benziyordum.

Benzetmeme gülmek istedim ama ifadelerimi kaybetmiştim artık.

Formamı giyinip saçlarımı sıkı bir topuz yaptım. Diz kapağıma kadar çektiğim çoraplarımın çoğu yeri yamalıydı. Önemli değildi bu. Önemli olan benim nasıl yaşadığımda ve ben insanlardan uzak durarak yaşıyordum.

İsteyen istediğini söyleyebilirdi. İsteyen arkamdan istediğini diyebilirdi. Öyle umursamazdım ki hayata karşı bazen nefes almak bile yorabiliyordu beni.

Bir ruh gibi ayrıldım odadan. Yukarı katın merdivenlerini adımladığım her an temiz bir hava karşılıyordu ciğerlerimi.

Bodrum katın rutubetinin yanı sıra buralar daha yaşanabilir yerlerdi.

Yemek haneye girdiğimde herkes kendi arasında konuşup gülüşüyordu. Okul heyecanı hepsinin üzerindeydi. Birkaç kişinin bana dönen bakışları hemen geri çekilmişti üzerimden.

Onlara aldırmadan tepsime bir kase süt ve mısır gevreği aldım. Bale yaptığım için fazla yemek yiyemiyordum. Her an kilo alabilecekmiş gibi hissediyordum kendimi.

Tutunduğun tek dalı kaybetmek istemiyordum. ve ben hayata karşı hep kaybeden olmama rağmen bunu kaybetmeyecektim.

Okula varmama çok az kala bastıran sağanak yağmur sırılsıklam etmişti beni. Mevsimin gereksinimi yağmurdu. Sık sık yağmasa da böyle şiddetli yağmurlar ile karşılaşabiliyorduk.

Sırılsıklam okula vardığımda bahçede kimse yoktu. Kamelyada sığınan birkaç kişinin gölgesini görür gibi olmuştum ama yağmur o kadar yoğundu ki kim olduğunu anlamak çok zordu.

Okula girip direk spor salonuna yol aldım. Orada olan yedek kıyafetlerimi giyebilirdim. Hastalanmaktan kat kat daha iyiydi. Belki hocalar bir şeyler söyleyebilirdi ama müdür ile aramızda halledebilirdik meseleyi.

Soyunma odalarının olduğu yere hızlı adımlarla ilerlerken önünden geçeceğim bir kapı aniden açıldı ve içinden yarı çıplak üç erkek çıktı. Gülüşerek geri geri gelen kaslı çocuk bana çarpmak üzereydi. Bir adım geri çekilip durdum ve onların beni fark etmesini bekledim.

Güçlü Kadınlar Serisi 2; HAYALETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin