GÜL'ÜN SÜRPRİZİ - 36

32.8K 1.3K 18
                                    

Üç hafta bitmiş Gül Nihal eski sağlığına kavuşmuştu. Ayakları acı ile sızlamıyor, istediği gibi yürüyebiliyordu. Her ne kadar işsiz olsa da evde sıkılacağına inanırken aksine eğleniyordu ama yine de mutsuzdu. Annesi ve Elif Hanım ile Sümbül Hanımın arkadaşlığı çok güzeldi. Hep birlikte ikizler için en büyük olan en iyi güneş alan odayı düzenlemeye başlamış bebekler için her şeyin en iyisi alınırken aynı zamanda en rahatı en tatlısı seçiliyordu.

Bir nevi mutluydu da. Hangi anne evlatları için bir şeyler yaparken sevinci, huzuru yaşamazdı. Fakat kendisinin içinde yüreğini kemiren bir dert vardı. Büyük bir keder, dert değildi belki de amansız hastalıklar ile boğuşan milyonlarca insanın nezlinde. Böyle bir derdi olmadığı için ailesinin de mutluluğunu görerek binlerce defa haline şükrediyordu her gece yastığa başını koyduğu anda ama tamamen iyileştiği günden beri kocası ile arasına anlayamadığı bir şey girmişti.

Tam beş gün olmuştu sevdiği adam tarafından görünmezden gelinişinin. Yatak odasına çekilip yattıklarında kocası kendisinin uykuya daldığına inandığı an odadan çıkıyordu. Sadece yataktan çıkmak değildi odadan tamamen çıkıyor bir daha da geri gelmiyordu. Başka bir odada yatıyordu.

Gül Nihal her şey çok güzel giderken neden bu hale geldiklerini anlayamıyordu. Ne olmuştu da kocası kendisine soğuk davranır, kendisinden kaçar olmuştu. Artık beş aylık hamile, davul gibi bir karnının olmasının buna sebep olduğuna inanmıyordu. Başka bir sorun vardı kendisinin göremediği, fark edemediği ama kocasını sarsan bir şey.

Birkaç gündür olduğu gibi akşam yemeğini yediler. Biraz sohbet geçti aralarında. Bebekler için yeni alınacaklar düşünüldü. Ve saat on iki olduğunda yatmak üzere hazırlandılar. Yatağın bir köşesine bu her zaman sağ taraf olan yere Gül Nihal uzandı diğer tarafa da Aslan. Çok sakin, her şey güllük gülistanlık havada iyi geceler dendi,  ışıklar, gözler kapandı.

Gül Nihal uyumadı sadece uyuyormuş gibi görünmek için elinden geleni yaptı. Başarılı olduğu yarım saat sonra kocasının ses çıkarmadan, yatağı çok sarsmadan kalkması, odadan çıkması ile anlaşıldı. Yine gitmişti. Başka bir odada, yatakta sabaha kadar kalıp sanki karısının yanından kalkmış gibi oyun oynayacaktı ki olanlardan haberi olduğunu bilmeden.

Yatakta doğrulup oturdu Gül Nihal kocasının çıktığı kapıya karanlıkta bakarken. Gidip neden bu şekilde davrandığını soramıyordu gecenin bu saatinde. Ya alacağı cevaptan korkuyordu ya da huzursuzluk çıkarıp Elif Hanımın da etkilenmesini istemiyordu. Sineye çakıyordu bir süredir. Zor gelmeye başlamıştı gerçi artık susmak, olan her ne ise düzelmesini beklemek, kocasının yeniden eskiden olduğu gibi yanına gelmesini, kollarını açmasını beklemek zorlaşıyordu her geçen gün.

Gözlerine yaşlar hücum etti. Ağlamaktan çekinmiyordu, gözyaşlarını saklamaya çalışmasına da gerek yoktu. Nasıl olsa kocası sabaha kadar odaya geri gelmeyecekti. Bu yüzden özgürce akmalarına, yanaklarından boynuna doğru yol almalarına izin verdi gözyaşlarının. Boğazındaki acı veren yumru yutkunmakla bile geçmedi. Yaşları dininceye kadar o yumru durduğu yerde acı verdi.

Aslan da birkaç akşamdır kendisine mesken seçtiği hem dadısından hem de karısından uzak olan evin diğer ucundaki küçük odaya geçti. Yatmak için bir harekette bulunmadı. Uzun bir süre uyuyamayacağını uykuya yenik düştüğünde de huzurlu bir uyku çekemeyeceğinin bilinci ile cama yaklaştı, dışarıya bakmaya başladı. Karanlıklar içinde hiçbir şey görmeden bir diğer yandan ise çok fazla şey görerek bakmaya devam etti.

Kaç akşamdır karısından kaçıyor buraya sığınıyordu. Bir zamanlar yine karısından kaçar kendini işe verirdi. Ama o zamanlar canı sıkılmaz ya da acı vermezdi yaptığı. Şimdi ise canı yanıyordu, kalbi, vicdanı sızlıyordu. Eda’dan kaçmak kendi tercihi olmuştu her zaman. Tasasız, tereddütsüz çıkardı odadan ya da o odaya hiç girmezdi. Halbuki şimdi isteksizdi.

GÜL'ÜN  SÜRPRİZİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin