Hayır, hayır. Parçalar bütünleri oluşturarak zihnime dün geceden kesitler bırakırken inleyerek kalktım. Harry dirsekleri üzerinde doğrularak alttan bana bakıyordu. Bu açıdan gözleri cam gibiydi ve bütün gün bu gözlere bakarak ne kadar şanslı bir herif olduğumu hatırlatabilirdim kendime.

"K-kâbus gördüm. Sadece... çok gerçekçi ve farklıydı. Aklıma... yaşadığım bazı olayların görüntüleri geldi. Çok tuhaftı..."

Konuştuğumda kaşlarını çatarak derin bir sesle hmmladı.

"Ne hakkında gördün?"

Gözlerimi ovuşturarak düşündüm. Gördüklerim... Nasıl anlatılırdı, bilmiyordum ki.

"Los Angeles'taki arkadaşlarım -yani, hayır sadece Mary Jane vardı." Kırmızı dudaklarımı aynı şekilde ıslatıp devam ettim, "Bir hayalet gibiydim. Kendi anılarımı uzaktan seyrediyordum. Bu çok kötü değil midir? Anılarım benden çalınacak gibi hissettim. Ama eğer anılarım olmazsa ben kimim ki? Siktiğimin Notebook filminde değilim, kendimi yapayalnız hissettim."

Sesimin titremesi Harry'nin elimi tutmasıyla mı başladı yoksa Harry elimi tuttuğu için mi ses tellerim üşüyen bir kız çocuğu gibi sallanıyordu?

Harry kasıklarıma sürünerek gövdesini yukarı ittiğinde yüzlerimiz aynı hizada duruyordu. Ay tutulması.

"Bu bir basit kâbustu, aşkım." Elleriyle elmacık kemiklerimi okşadı. "İnsan bazen hayalet gibi olmalı ve geçmişine dönmelidir, hatalarıyla yüzleşmelidir. Anılarını uzaktan izlemek bunu korkunç yapmaz, seni biraz büyütür sadece. Çoğu insan hatıralarla yüzleşemez, insanlar korkaktır. Ama sana söylediğim şeyi hatırlıyor musun? Sen korkusuzsun. Sakın endişelenme, anıların senindir. Kimse onları senden alamaz, onlar sana ait. Anıların çok özeldir, sen çok özelsin ve sakın unutma ki; asla yapayalnız değilsin."

Ona söyle Louis, ona onu ne kadar sevdiğini söyle. Cümlelerinin kalbini sımsıcak ettiğini söyle. Ona bunları söyle, Louis. Sadece söyle.

Söyleyemezdim.

Hiçbirini söyleyemezdim. Ne diyecektim ki? Seni kullandım ve seni sevdim. Şimdiyse aptal ve âşığım ama sen bunun hep aynı şey olduğunu söylemez misin zaten? Ah, hayır. O hayatta karşıma çıkan en büyük şans, kurtarıcım, sevgim ve diğer tüm güzel şeyler olsa da, o aksini iddia edip korkusuzluğumu savunsa da ben sevdiğim adama bunu söyleyemeyecek korkak insanın tekiydim.

Harry içimi eritecek kadar güzel bakarken ellerimi yakışıklı yüzüne sarıp kendime çektim. Bu diğer öpücüklerimiz gibi olmayan yavaş, tembel ve duygulu bir öpüştü.

Onu nasıl da seviyorum!

Seks için fazla hassastım, Harry anlayış gösterdi. Sikilmiş gibi olan ifademe güldü bile. Ama içimde bir şeyler koptuğunu artık o da anlıyordu. Benim sorunum neydi... Keşke bilebilseydim, ama Harry gittiğinde bile... bilmiyordum.

*

"Burada ise belediye binasına sprey boya yaptığım için tutuklanmıştım. Güzel görünüyor muyum?"

Harry kahkaha atarak karakolda çekilmiş olduğum asi genç fotoğrafımı elinde sallayarak, "İsa..." dedi. "Tutuklandığın fotoğrafta nasıl göründüğünü mü soruyorsun? İlgi orospuluğu etme, her zaman güzel olduğunu bilmiyormuş gibi!"

Albümümü hışımla ellerinden kurtardığında sigara dumanımı yüzüne üfleyerek intikam aldım. Harry öksürerek kaçıştığında "Bana ilgi orospusu deme inek!" diye ciyakladım.

"Seni küçük şeytan..." Soluduğunda gözüne kaçan dumanı yumruğuyla sildi. "Enayi."

"Siktir oradan," umarsızca bağırdığımda "Ben sana iltifat ettim duygusuz herif!" diyerek savundu kendisini.

one step closerWhere stories live. Discover now