sleeping beauty

En başından başla
                                    

Yürümeye başlayınca grupça arkasından gittiniz.

"Bu kale, esasında 300 yıl önce inşa edildi ve kral olduğunda babam tarafından liseye çevrildi."

Lay, koluna girmiş Tzuyu ile yürürken konuştu.

Bir heykelin önüne geldiğinizde durdu. Kafanı kaldırınca bunun şimdiki kralın heykeli olduğunu gördün.

Lay ellerini iki kere çırpınca, insan heykeli, canavar heykeline dönüştü.

Chanyeol çığlık atarak Kai'nin arkasına saklandığında Lay gülerek ona döndü.
"Chanyeol, bir şey yok. Babam bize her şeyin mümkün olduğunu hatırlatabilmek için heykelin insandan canavara dönüşebilmesini istedi."

Heykele bakarak konuştun. "Çok tüy döküyor mu?"
"Evet, annem koltuğa oturtmuyor." Lay ciddi mizaçla söylediğinde hafifçe gülümsedin.

Önünüzdeki ikili yürümeye başladığında peşlerinden gittiniz.

Şimdi kalenin içindeydiniz.
"Demek, Auradon'da sık sık sihir yapıyorsunuz. Sihirli değnek falan olmalı." Sorduğunda Lay karşına geçerek durdu.
"Evet, var tabii ama artık pek kullanılmıyor. Buradaki öğrencilerin çoğu sıradan ölümlüler."

"Ve onlar da prens ve prensesler." Elena etrafa göz gezdirirken konuştu.
"Elbette, kraliyet soyumuz yüzyıllar öncesine dayanıyor." Tzuyu yapmacık şekilde gülümseyerek konuştu.

"Suga!" Lay merdivenlerden inen çocuğa doğru konuştu.

"Millet, bu Suga. Ders programlarınız konusunda size yardımcı olacak ve yurt odalarınızı gösterecek."

Sana yaklaşarak devam etti. "Sonra görüşürüz, tamam mı? Ayrıca bir şeye ihtiyacınız olursa, hiç çekinmeden-"
"Suga'ya sorun." Tzuyu kabaca Lay'in sözünü kesti. Belli ki seninle muhattap olmasını istemiyordu.

İkili ilerlerken gözlerinizi Suga'ya çevirdiniz.
"Merhaba arkadaşlar, ben Suga. Uykucu'nun oğluyum."

Elena gözlerini devirince, Suga yutkundu.
"Derslerinize gelince, tercihlerinizi yaptım bile. Korsanlar ve denizciler tarihi, hayvan anatomisi ve düzeltici iyiliğe giriş."

"Ah, tahmin edeyim. Yeni bir ders mi?"
"Evet şey-"
"Hadi, çocuklar. Gidip odalarımızı bulalım."
~
Odanızı gördüğünde yüzünü buruşturdun.
Elena iğrenerek konuştu.
"Burası çok pembe. Sence tekrar dekore edebilir miyiz? Küçük kitabında bununla ilgili bir şeyler vardır umarım."
"Bana bol bol güneş kremi gerekecek."
~

Erkeklerin odasına girerken etrafa beğeni dolu bakışlar attın.
"Sizin odanız bizimkinden kat kat güzel."

"Hey, hey Elena. Ne keşfettiğime bak." Kai heyecanla konuşup Elena'nın önüne geldi. Birkaç saniye gözlerini kapattıktan sonra artık karşınızda Kai değil, siyah yeleli bir aslan duruyordu.

"Vay canına!" Elena şaşkınlıkla konuştu ve Kai'nin yatağına oturdu. Kai ise yatağa zıpladı ve başını Elena'nın kucağına koydu. Elena ise kucağındaki aslanın tüylerini okşamaya başladı.

Sinirle etrafındakilere baktın.
"Çocuklar, neden burada olduğumuzu hatırlatmama gerek var mı?"

Kai aslan haliyle ağzında bir şeyler geveledi. Elena ise kıkırdadı.

"Bu, kendimizi ailemize kanıtlamak için tek şansımız. Onlar kadar acımasız, zalim ve kötü olduğumuzu kanıtlamak için. Anlaşıldı mı?"

Etrafındakiler onaylayan sesler çıkardılar. Bu arada Kai ise tekrar insana dönüşmüştü.

"Elena, sor bakalım şu kolyeye. Değnek nerde?"

Elena, kolyesini ağzının hizzasına kaldırıp sordu.
"Sinirli deniz kabuğu, söyle bana. İyilik perisinin sihirli değneyi nerede?"

Birkaç saniye durdu ve sonra kafasınu sallayarak size döndü.
"Ulusal Sihir Tarihi Müzesi'nde olduğunu söylüyor. "

Chanyeol bilgisayarı onlara çevirdi.
"3,7 kilometre uzakta."

"Gidelim." Kai ceketini üstüne geçirirken konuştu.
~
Şimdi giriş kapısının önündeydiniz. Kai ise sergide duran, annenin çıkrığı ile falga geçiyordu.

"Bu, senin annenin çıkrığı mı? Çok saçma bir şeymiş."

"Büyü bu. Korkutucu görünmek sorunda değil ki."

Güvenlik kameralarını izleyen korumayı uyutmak için büyü kitabını çıkarttın.

Birkaç sayfadan sonra aradığın büyüyü bulmuştun.
"Büyülü iğne gecikme sakın, kurbanım parmağını sana batırsın."

Hiçbir şey olmayınca dalga geçme sırası Chanyeol'daydı.
"Tüylerim ürperdi." dedi gülerek. Gözlerini devirdin.

"Parmağa bat, bat derinlere, düşmanım uyusun güzelce."

Koruma ilerleyip parmağıyla çıkrığın iğnesine dokunduğunda amacına ulaşmıştın. Orta yaşlı adam uyuyakalırken zaferle erkeklere gülümsedin.
"O kadar da saçma değilmiş ha?"

Kapıyı açmaya çalıştın ama başaramadın. Kilitliydi. Kai tekme atmaya hazırlanırken kitabından başka bir büyü buldun.

"Hem kolay ol hem hızlı, tekmesiz açıl kapı."

Kapının iki kanadı açılırken, Kai, yere düşmüştü. Gülerek yanından geçerken Elena konuştu.
"Geliyor musun?"

Vakit kaybetmeden müzeyi aramaya koyuldunuz.

Elena önden, deniz kabuğunu dinleyerek önden koşuyordu.
"Buradan!"

Değneyi bulduğunuzda ise içine mutluluk doğmuştu. Hızlıca onu almak için yakınına gittiniz.

Kai, değneyi koruyan kalkanı görmezden gelip elini uzatmaya yeltendiğinde onu durdurdun.
"Yapma Kai."

Kai ise sana yandan bir gülüş atıp elini uzattı. Uzatmaz olaydı ki, eli kalkana deydiği anda geriye doğru fırladı ve siren sesi çalmaya başladı.

Hızlıca dışarı çıkmak için koşmaya başladınız. Koruma uyanmış olmalıydı. Okula doğrı koşarken Elena, Kai'ye bakarak konuştu.
"Aferin Kai. Sayende yarın okula gitmek zorundayız."

🌊

Long Live Evil | Lay OC |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin