6.8

918 77 6
                                    

"Sıla?"

Arkamdan seslenen Sude'nin sesiyle kafamı telefondan kaldırdım.

"Yine bu yıkık arkadaşınla mı konuşuyorsun?"

Sorusunun üzerine gözlerimi devirdim.

"Sanki konuşacak başka birisi var da. Hayatımda toplasan beş kişi var zaten Sude."

Tekrar telefonda gönderdiğim mesajlara odaklandım.

"Şu sıralar dalgınsın. Aranız mı kötü?"

"Değil aslına bakarsan ama sürekli beni görme çabasını saymazsak tabii."

Cümlemin üzerine gözlerine büyüterek daha fazla yaklaştı.

"Kızım manyak mısın ne güzel işte sevgili falan olursunuz."

Elimle kafasına güzelce vurarak ölmüş hücrelerine format attım.

"Ya uğraştığım şeyleri bilmiyormuş gibi konuşma. Zaten hafızam balığa taş çıkarabilir anca. Bunu gördüğüm zaman her şey sıfırlanır. Ezberlediğim şeyleri unutmamak için kafamı aniden haraket ettirmeyen insanım ben. Ne bekliyorsunuz ki benden?"

Oflayarak sincanlı oturuşuna geçtiğimde Sude de beni taklit. O da en az benim kadar bahtsızdı seneye kalanlar olarak.

"Kızım sen toka bulamayınca kalemle saçını toplayan bir varlıksın. Bunu mu halledemeyeceksin yani? Anca gülerim bu dediğine.."

Gülerek ona baktığımda yandan bir bakış fırlattı göz kırparak. "Hem bu çocuk sabah akşam aklında yani kör değiliz. Aşık olmuşsun haberin yok dur bakalım ne zaman farkına varacaksın?"

Yanaklarımın kızardığını hissettiğimde somurtarak önüme döndüm hızla.

"Bence fazla uzatmadan hislerini ona açıkla yoksa geç olur benden söylemesi. Kantindeyim, mesajlaşman bitince yanıma gelirsin."

Diyerek ayağa kalktı ve binaya doğru ilerlemeye başladı. Söylediklerinde haklıydı ama kafamın içindekilerinden habersizdi sadece. Çünkü kafamın içinde durmadan tepinen at vardı. Mantıklı düşünmeme engel oluyordu.

Yıkık Aranıyor|Texting ✓Where stories live. Discover now