2020

100 11 3
                                    

Sabah saatlerinde Jaebum'dan gelen mesajla aralandı gözlerim. Mesajda akşam saat yedi gibi beni almaya geleceğini ve sahile gideceğimizi söylüyordu. Bir yanım her zamanki gibi evde oturmak istese de bir yanım da artık git diye beni dürtüyordu.

Jaebum'la iki haftadır adam akıllı konuşmuyordum. Eskisi gibi iyice hayattan soyutluyordum kendimi. Annem hep küçüklüğümden beri utangaç bir çocuk olduğumu söylerdi. Bu utangaçlığım bir yerden sonra hayatımı çok etkilemeye başlamıştı. İnsanlarla iki çift sohbet edemez olmuştum. Asosyalleşmeye başlıyordum iyice.

Kendimi ilk odaya kapattığım zamanlarda annemin göğüs kanseri olduğunu öğrenmiştim. Saklıyordu. Durumumun farkındaydı, öğrenip üzülmemem için elinden geleni yapıyordu. Bir sabah annemin evde olmadığını fark etmiştim. Herhangi bir işi olsa ya babama ya da bana mutlaka söylerdi. Defalarca aramıştım ama ne açmıştı ne de geri dönüş yapmıştı. Babamı aramıştım hastaneye gittiğini söylemişti. Yanına gitmek için hastaneyi öğrenmek istemiştim ama babam buna izin vermemişti. Şu an hasta olduğunu ve olan bütün her şeyden benim sorumlu olduğumu söyleyip sinirle telefonu yüzüme kapatmıştı. Altı gün sonra eve geldiğinde annemi saçları, kaşı, kirpikleri olmadan gördüğümde başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü. Sadece sarılmıştım. Çok sıkı sarılmıştım. Göğüs kafesimde saklamak istiyordum onu. Babamın dedikleri bir anda aklıma gelmişti. Gerçekten bütün bu şeylerin sorumlusu bendim yani en başlarda öyle zannediyordum. Anneme kendimi affettirmek için elimden geleni yapıyordum.

Ama işe yaramamıştı. Belki beni affetmişti ama kendi içinde yaşadığı savaşta yenilen taraf olmuştu aylar sonra. 12.04.16... O gün ben de ölmüştüm. Yaşımın 20 olmasına rağmen ruhum bilmiyorum kaç yaşındaydı.

Annemin ölümünden dört ay geçtikten sonra biraz daha dışarıya çıkmaya başlamıştım. Evde durdukça intihara eğilimliliğim artıyordu. Düşüncelerim beynimi delik deşik etmişti. Yaşamayı sevmek istiyordum artık. Annem de bunu isterdi ve ben ona, ölse bile, mutlu olması için yine de her şeyi yapacağıma söz vermiştim. Alışacaktım, zorundaydım. Olması gereken de zaten buydu.

Karşıma Jaebum çıkmıştı benim yavaş yavaş kendimi dışarıya attığım zamanlarda. Depresif olmam umrunda değildi. Aynı benim anneme yaptığım gibi o da beni mutlu edebilmek için elinden geleni yapıyordu. Onun yanında gülüp onun yanında ağlıyordum. Güçlü, güçsüz her halimi biliyordu artık. Onunla keşfetmeye başlamıştım kendimi. Şimdilerde yalnız kalmak istiyordum ama iki hafta kısa bir zaman değil. Özlemiştim de zaten. Sarılıp kokusunu içime çekmeye ihtiyacım vardı. Mesajına cevap olarak onaylayan bir mesajı ben de ona attım.

Saat altı gibi sıcak bir duşa girdim. İyice rahatladıktan sonra çıkıp saçlarımı kuruttum. Tam kuru olmasada hafif bir nemlilik hala vardı saçlarımda, Jaebum bu halimi çok sevdiği için öylece bırakıp üstümü giyinmek için odama geçtim. Düz gri t-shirtümü üzerime geçirip altıma siyah dar pantolonumu giydim. Tam saçlarımı düzeltecekken kapı çaldı. Kapıyı gülerek açtığımda ne ciddi ne mutlu bir yüz ifadesiyle Jaebum bana bakıyordu. Gülümsediğimi görünce onun da yüzünü sahte bir gülümseme kapladı. İçeri çağırdığımda reddetti. Şaşırmıştım. Beni görür görmez hep sarılır ve öperdi. Bir şeylerin ters gittiğini anlamıştım. Üzerime ceketimi giydim, ayakkabılarımı da ayağıma geçirdikten sonra kapıyı kapatıp kilitledim. Belki çıkınca sarılır diyordum ama ellerini ceketinin cebinden asla çıkarmıyordu. Ben ona yaklaşıp sımsıkı sarılmıştım o ise ellerini belime sarmadan iki kere sırtıma vurdu ve durdu.

Youngjae: Canını sıkan bir şey mi var?

Jaebum: Sahile gidince anlatacağım.

Kafamla onayladıktan sonra ellerimi yüzüne yerleştirdim. Özlediğimden dudaklarına küçük bir öpücük bırakmak istedim ama kafasını geri çekti.

Jaebum: Youngjae, lütfen.

Zar zor aldığım derin nefesi aynı şekilde geri bıraktım. Yutkunma eylemi bile boğazlarımı yırtacak kadar acıtıyordu.

Sahile doğru giderken tek bir kelime bile etmemiştik. Sessizliği bozmak için ona nasıl olduğunu sorduğumda bana sadece baktı ve tekrar kafasını yere eğdi. Üzgündü anlamıştım. O kadar zaman beraber olmamıza rağmen onu hiç böyle görmemiştim.

Sahile vardığımızda suyun kenarındaki taşlara oturduk. Bize çok uzaktan geçen gemilere ve teknelere bakıyordum. Gözlerim ister istemez doluyordu. Kötü bir şeyler olacaktı hissedebiliyordum.

Youngjae: Evet seni dinliyorum.

Jaebum: Youngjae biliyorum uzun zamandır birlikteyiz ama ben artık yoruluyorum. Bilmiyorum artık bir şeyler ters gidiyor. An-

Youngjae: Ayrıldığımızda gerçekten mutlu olacak mısın?

Konuyu anladığımda direkt sadede gelmesini istiyordum çünkü ağlayacaktım. Evet her halimi görmüş olabilir ama şu an beni ağlarken görmesini istemiyordum.

Soruma karşın sessiz kalmıştı.

Youngjae: Anladım. Her türlü şeye rağmen hep yanımda olup beni büyüttüğün için teşekkür ederim.

Kalkıp gitmekte buldum çareyi. Fazla söze gerek yoktu. O da herkes gibi sıkılmıştı artık benden. Haklıydı. Ne kadar kendimi değiştirmek için çabalasam da hayatta en değer verdiğim insanın ölümünden benim sorumlu olduğum geliyor aklıma. Olmuyor, başaramıyorum.

Jaebum: Öylece gidecek misin?

Arkamdan bağırmasıyla tekrar yüzümü ona çevirdim. Gözyaşlarımı tutuyordum. Tutmam gerekiyordu.

Youngjae: Ne demeliyim sen söyle? Kafanda bitirmişsin zaten. Tekrar birlikte olmak için seni zorlamamı mı bekliyorsun? Eğer öyle olursa benim mutlu olacağımı mı düşünüyorsun? Bitsin istedin ve bitti.

Gözyaşlarım aktı akacaktı tekrar sırtımı dönüp gidiyordum. Ellerim yüzüme ilişti. Gözlerime bastırıyordum. "Hayır olmaz şu an olmaz Youngjae lütfen yalvarırım ağlama." diye içimden geçirip duruyordum.

Jaebum: Böyle davranma lütfen.

Durdum. Gözyaşlarımı daha fazla tutamadım. Akmasına izin vermek durumunda kaldım. Ellerimle gözyaşlarımı sildim ve ona doğru döndüm.

Youngjae: İkimiz de birbirimizi, üzüyoruz.

Döndüğümde karşılaştığım yüze ağlamamam mümkün değildi. Kafasını hafif sağa eğmişti ve gözleri dolmuştu. Ona yaklaştım.

Youngjae: Üzülmeni istemiyorum. Benim için çok uğraştın ve artık dinlenme zamanın geldi. Kendine iyi bak lütfen.

Sarılmıştı. Karşılık verdim. Çünkü bu sondu. Kokusunu yine içime çektim. Tutamadım kendimi ama çok özleyecektim biliyorum.

Jaebum: Seni seviyorum.

Hafif bir tebessümle kafamı sağa sola salladım. Anlamış olsa gerek, tekrar gözleri doldu.

Youngjae: Güle güle.

Artık gerçekten hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyordum. Sahilden biraz uzaklaşınca bırakmıştım kendimi. İçim dışıma çıkana kadar ağlıyordum şimdi. Yaklaşık iki yıllık ilişki bitmişti artık. Mutlu olması gerekiyordu. Bundan sonrası artık zamana kaldı.

.
.
.
.
.
.
.

choiyjb🍓

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jan 24, 2020 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

suicide ° [2jae] Where stories live. Discover now