Ahsen'den Özel

9.1K 584 538
                                    

Bölüm bitene kadar medyadaki şarkıyı tekrar tekrar dinleyerek okuyun.

Ayna/Ölünce sevemezsem seni

İyi okumalar.

***

" 'O bir nesne değil, benim uçağım. Gökyüzünde uçar' ona uçabildiğimi söylemektende gurur duymuştum doğrusu. Bunun üzerine; 'Ne? Yani gökten mi düştün?' diye haykırdı. 'Evet.' dedim alçakgönüllü bir tavırla. 'Ah, ne eğlenceli.' sonra da kahkahalarla gülmeye başladı Küçük Prens. Bu çok canımı sıkmıştı. Talihsizliğimle alay edilmesinden pek hoşlanmam..."gözlerimi elimdeki kitabın sayfalarından ayırıp dizlerimden yatan minik Yüsra'ya baktım, çoktan kendini o güzel uykunun kollarına bırakmıştı. Anlına minik bir öpücük kondurup kitabı önümdeki sehpaya bıraktım ve başımı üçlü koltukta uyuyan Yekta'ya çevirdim. Gün boyunca uyumak dışında hiçbir şey yapmamıştı. Yüsra'yla bile ilgilenmemişti.

Yüsra'nın başını yavaşca kaldırıp doğruldum ve başının altına yastık koyup ayak ucundaki pikeyi üzerine örttüm. Derin bir iç çekip mutfağa doğru ilerlerken başımı yerden kaldırmıyordum. Başımı kaldırıp karşımda onu göremeyecek olmak, bu canımı yakıyordu.

Tezgahın üzerindeki sürahiden bardağa biraz su doldurup bir yudum içtim. İçim yanıyordu. Yangın öyle kuvvetliydi ki, su bile söndürmeye yetmiyordu. Elimi göğsüme koyup kesik bir nefes aldım. Aldığım nefes beni rahatlatmak yerine daha da huzursuzlaştırıyordu. Nefes almak boş geliyordu artık. Yaşamak, gülmek, eğlenmek her şey kocaman bir boşluktu benim için. Mutfak kapısından baktığımda görünen odanın kapısına bakıp yutkundum.

Tam sekiz ay olmuştu.

Beraber yürüdüğümüz sokaklarda yürümeyeli, elimi tuttuğu sınıfın önünden geçmeyeli, odasına girmeyeli.

Yorgun ayaklarım benden izinsiz o odaya doğru ilerlerken hızlı nefesler alıp veriyordum. O odaya girmeye korkuyordum.

Acaba kokusu sinmiş midir odanın her köşesine?

Elimi kapının kulpuna götürüp okşadım. Kaç bin kez değdi eli bu kapı kulpuna, belki heyecanla açtı kapıyı, bazen mutlulukla açtı, bazen içi acı doluyken dokundu buraya. Gözlerimi kapatıp saçlarımı arkaya doğru ittim ve boynumu ortaya çıkartıp parmaklarını dövmenin üzerinde gezdirdim.

Son nefesini verdiği noktada, boynumda yukarıya doğru yükselen bir duman dövmesi vardı. Dişlerimi birbirine bastırıp gözümden bir damla yaşın süzülmesine izin verdim.

Cansız bedenini kollarımın arasına alıp öpüp kokladığım anlar beynime hücum ederken aniden gözlerimi açtım. Her gözlerimi kapattığımda o zaman film şeridi gibi gözlerimin önünden geçiyordu.

Kapı kulpunu yavaşça aşağı indirip başımı uyuyan Yekta ve Yüsra'ya çevirdim. Uyanmaları şuan için isteyeceğim son şeydi.

Yekta o olaydan sonra ne üniversite sınavını kazanabilmişti ne de herhangi bir işe girebilmişti. Gün boyunca yaptığı tek şey boş boş televizyon izlemek ve uyumaktı. Bu evde kalmak onun için çok zordu, her yerde o'nun anıları vardı, her yerde o vardı. Ben bile nereye baksam onu görüyordum. Sanki mutfağa neşeli bir şekilde gelip gülerek 'günaydın' diyecek gibiydi. 

Açtığım kapıdan içeri adımlayıp kapıyı arkamdan kapattım ve başımı yere eğip yanan gözlerimi sımsıkı kapattım. Şuan yatağın üzerinde oturmuş, elindeki telefonuyla ilgileniyor olmasını o kadar çok isterdim ki. Sanki biraz sonra beni yanına çağıracak o güzel sesini duyacaktım.

ah sen Where stories live. Discover now