↬21

814 107 17
                                    

''Kendine gel, Fernandes,'' Botolf, suratına yapıştırdığı mahcup ifadeyi bir an olsun silmeden gözlerini gözlerime dikmiş; cevap beklercesine bakıyordu. ''Ben iyiyim, artık endişelenmene gerek yok.''

Endişelendiğim kısım Botolf veya arabası değildi, Elida'ydı. Ona yazmayı deli gibi istesem bile boş bir suçlama atmaktan çekinmiş, iki gündür sessizliğini korumasına eşlik etmiştim. Bu olayın onun başının altından çıktığından neredeyse adım kadar emindim ancak sazan gibi atlamaktan özenle kaçınıyordum.

Briana, omzuma hafifçe vurduktan sonra yüzünü masadan yöne çevirdi. ''Bugün bir kargo aldım, hepimiz için bir maske yollanmış.''

''Parti sahibi tarafından mı?''

''Hayır,'' dedi herkesin eline isimlerin etiketli olduğu maskelerden birini uzatırken. ''Kimin yolladığını bilmiyorum.''

Drayden sinirle tebessüm ettiğinde iç çektim. Bana yollanan maske, bir nevi şeytan maskesiydi; korkutucu ve aynı zamanda da kötücül bir hava taşıyordu. Botolf ile Dixon için simsiyah düz maskeler gelmişken, Briana elinde her yerden bulunabilecek ucuz öcü maskelerinden birini tutuyordu.

Gözüm Drayden'a kaydığında, kaşlarının havaya kalktığını gördüm; elinde bir maske yerine çöp poşeti tutuyordu ve üzerine büyük harflerle adı yazılmıştı.

''Taşlar şimdi oturdu mu, Nox?'' diye kısık sesle konuştu dibine dibime girdiğinde. Elimin tersiyle vücudunu sertçe ittirdim ve başımı kilit ekranında sabitlenen telefonuma indirdim.

Bu işe el atma zamanı gelmişti çünkü Drayden haklıydı. Elida ya da Cornelius, biraz daha uzaktan izlersem hayatımı karartacak kadar ileri gidebilirdi ve tehlikeye tek başıma girmez; arkadaşlarımı da sokmuş olurdum. Onları yaşantımın merkezi hâline getirmiş olmasam da, her daim yanımda olan insanların hak ettiği değer ve koruma kesinlikle bu değildi.

Elida yaptıklarının bedelini ödeyecekti. 

FERNANDES ↬ TEXTINGWhere stories live. Discover now