altı

2.3K 428 217
                                    

Mağaradan başımı hafifçe çıkarınca Jisung'un evlerdeki yangınları tek bir el hareketiyle döndürdüğünü ve ona saldıran kişileri kolayca yere serdiğini gördüm. Ondan Jisung olarak bahsetmek tuhaf gelse de aynı zamanda hoşuma da gidiyordu.

Birden onu biriyle savaşırken daha gördüm. Ama bu seferki diğerlerine göre daha çok dikkatimi çekmişti çünkü Jisung avcunu adamın yüzüne bastırıyordu, onu yakıyordu. Adam titredi, vücudu sarsıldı. Alevler gözlerinin çevresini sarıp gözyuvarlarını doldururken kıvrıldı. Alevlerin etkisiyle derisi soyulmaya başladı ve sonunda hareketsiz kaldı. Jisung onun yanmış cesedini kenara fırlattı.

Dehşete düşmüş bir şekilde ona baktığımdan emindim. Adamın ölmeden önce zavallı seslerinin yankısını engellemek için ellerimle kulaklarımı kapattım. Adamın yanmış cesedine baktım ve aklımdan tek bir düşünce geçti.

Lord Han, acımasız bir canavardı.

Gözlerimi hem benim hayatımı defalarca kez kurtarmış hem de bir insanı canlı canlı yakmış olan adama çevirdim. Bu adamınkini ve sayısız başka canları almıştı. Birden bire kendimi yerin dibine girebilecek kadar küçük hissettim. Ben sıradan bir simya asistanıydım, çok sıradan. Lord Han ise gördüğüm en güçlü adamdı ve acımasızdı. Beni de az önceki adam gibi yakmayacağını nereden bilebilirdim ki?

"Yapmak zorundaydım." Jisung'un sesi, korkak gözlerimin tekrar ona çevrilmesine neden oldu. Süzcük ağzından bir küfür gibi çıkmıştı. Ne ara mağaraya geri döndüğünü bilmiyordum ama bu da sadece ona özgü olan şu kahrolası güçlerinden biri olmalıydı.

"O adamın dedikleri doğruymuş." diye fısıldadım korkuyla. "Sen zalimin tekisin."

"Yeri gelince zalim olmak zorundasın." diye yanıtladı Jisung sertçe. "Az önce öldürdüğüm adam ülkenin her yerinde aranan bir seri katildi ve sonraki hedefi bizdik."

"Biz mi?" dedim tükürür gibi. "Biz diye bir şey ne ara oldu?"

Jisung bıkkınlıkla iç çekti. "Anlamıyorsun Minho. Sen benim..."

"Ben senin ne?" diye bağırdım. "Hiçbir şeyden haberim yok ve sen de her şeyi bilen havalı çocuk rolleri yapmayı hemen bırakmalısın! Ah, biliyorum. Lord falan olmak çok önemli ama şuracıkta seni öldürsem kimse bana hesap sormaz!" Bütün bunları hızlı hızlı, içimdeki kalan tüm enerjimle söylemiştim. Konuşmam bittiğinde nefesim kesilmişti ve sessizce nefes alıp vermeye başladım.

"Ben ölürsem..." dedi Jisung sakin bir tavırla. "...sen de ölürsün."

"Bu da ne demek oluyor?" diye fısıldadım hırıltıyla. Başım dönmeye başlamıştı ve gözlerim kararıyordu.

"Biz eş bağı ile bağlıyız Minho." Bu sözler bana o kadar anlamsız geldi ki onu ciddiye alıp yüzüne bakmadım bile. "Ayağını iyileştirdiğim zaman eşim olduğunu hissetmiştim. Ama şimdi kesinleşti. Avcunun içine bak." diye fısıldadı emreder gibi.

Dediği şeylerden tek bir şey anlamamıştım ama dediğini yaptım. "Bak," diye fısıldadı tekrar. Bir çocuğa yeni bir oyunun kurallarını anlatan bir yetişkin gibi hevesliydi. Elimi açıp avcuma baktım ve orada altıgen şeklinde kırmızı bir şekil gördüm. Gözlerim kocaman açılırken Jisung'un nefesi boynumu okşadı. Kendi avcunu bana gösterdi ve onda da aynı işaretten olduğunu gördüm.

Ses tonu tüm tüylerimi diken diken ediyordu. Vücudum onun sesiyle sarsılıyordu. Ve kaçınılmaz gerçeği kulağıma fısıldarken alnımdan aşağı bir ter damlası indi. "Biz, eş bağı ile bağlıyız Lee Minho."

bu eşlik bağı hakkında ne düşünüyorsunuz? merak ettim de aşsöçlşdkşf

ve genel olarak merak ettiğiniz ya da tam olarak anlayamadığınız bir şey var mı?

firempty ⁝ minsungWhere stories live. Discover now