"Ben şey yani gelen kişi-" ofladığında onu anlamaya çalışıyordum.

"Evet gelen kişi?"

"Gelen kişiyi sende tanıyorsun." kaşlarımı kaldırdım.

"Ben tanıyorum." başını sallayıp gözlerini ellerimize dikti. Sesi hiç tanıdık gelmemişti.

"Eski arkadaşın Matt." dişlerimi sıkıp devam etmesini bekledim. "Senin onunla kavga ettiğini biliyorum ama-"

"Ama?" dişlerimin arasından konuştuğumda gözlerindeki korkuyu gördüm.

"Benimle konuşmak istediği bir şey varmış. İstemediğimi söyledim ama anlamıyor. Kapıya kadar gelmiş. Adresi nereden bulduğunu bilmiyorum."

"Seni nasıl tanıyor?" doğru soruyu sorduğumu yutkunmasından ve gözlerini kaçırmasından anladım.

"Lisedeyken şeydi."

"Neydi?" sesimi yükselttiğimde hafif sıçrayıp bana baktı.

"Söylersem beni bırakmayacağına söz ver." kaşlarımı çatıp sert bakış attığımda gözleri tekrar ellerimizi buldu. Ellerini sıktığını fark ettiğimde elimi gevşettim. "Lisedeyken benden hoşlandığını söylemişti. Sen gelmeden önce bunu söylemeye başladı. Ben sürekli sana baktığım için üstüne alınmış. Ama sonra açıkladım ben durumu. Sadece şuan seninle birlikte olduğumuzu bilmiyor."

"Senden hoşlanıyor muydu?" gözlerimi kapatıp sakin kalmaya çalıştım. "Sen onunla konuşmaya devam ettin? Hem de bizim sevgili olduğumuzu söylemedin ona. Ne düşünüyordun ki?"

"Senin beni koruduğunu biliyor. Bu onun benden uzak kalması için yeterli bir sebep."

"Demek değil ki herif burnumuzun dibine kadar geliyor. Senin beni sevdiğinden haberi var ve benim seni koruduğumu biliyor ama sevgili olduğumuzu akıl edemiyor mu?" bağırdığımda gözlerinden yaşlar akmaya başladı. "Ağlama." dedim sesimi alçak tutmaya çalıştım.

"Özür dilerim. Yanında ezik gibi davrandığımı biliyorum ama elimde değil." burun kemerimi sıkıp derin bir nefes aldım.

"Ezik falan değilsin sen, gel buraya." deyip kollarımı açtım. Kollarımın arasına girip başını omzuma koydu.

"Özür dilerim."

"Özür dileme Lou, sen hiçbir şey yapmadın. Özür dilemesi gereken kişi benim. Senin üzerine gelmemeliydim. Gidip o herifin yüzünü dağıtmam lazım." kollarını boynuma sıkıca sarıp başını iki yana salladı.

"Yapma, seni kaybedemem. Ne istediğini öğreneceğim sonra bir daha göremeyeceğiz onu."

"Öğrenmeyeceksin. O herifi bir daha görmeyeceksin. Hem Bella nasıl tanımadı onu?" başını biraz geri çekip göz yaşlarını sildi.

"Çok değişmiş tanımaması çok normal."

"Sen yine de benden habersiz bir şey yapma." başını sallayıp başını omzuma koydu.

~~~

Odaya girdiğimde Louis bacaklarını karnına çekmiş kollarını da bacaklarına sarmıştı. "Lou?" dediğimde hızlıca başını kaldırıp gözlerini sildi.

"Ne zaman geldin, hiç duymamışım." yanına oturup parmağımı sol elmacık kemiğinde gezdirdim.

"Neden ağlıyorsun?"

"Yok bir şey. Sen aç mısın? Ben sana yemek hazırlayayım." yataktan kalkmaya çalıştığında bileğinden tutup durdurdum.

"Ne olduğunu söylemeden hiçbir yere gidemezsin. Biri bir şey mi dedi?" başını iki yana salladı.

Tiny | Larry Where stories live. Discover now