(5.8)-Beşin hazin finali

En başından başla
                                    

"Neden öyle bakıyorsun Ferit? Sizin yaptığınız kadar iğrenç mi benim de yaptıklarım?"

Sert sesiyle bunu sorduğunda bana gösterdiği yüzün aksine içinde bir otoriter tarafın varlığını hemen anlamıştım. Nedendir bilinmez Poyraz için iç açıcı bir gelecek bekliyordum. Biliyordum, ileride hayatına harika bir insan girecek ve kalbini fethedecekti ama o zamana kadar Poyraz acıyla kalbini taşlaştıracak, muhtemelen bana besleyeceği nefret yüzünden insanlara ön yargıyla yaklaşacaktı. Fakat hayattı bu, ön yargılarımızı yıkmakta bir numaraydı işte.

Cenk saklandığı yerden seslendi. "Son yarım saat, millet."

"Yarım saat," diye kısık sesle tekrar ettim. Yarım saat kalmıştı her şeyin bitmesine. Poyraz dizlerini titretirken birkaç dakika sonra duyduğumuz seslerle derin bir nefes aldı. Alnında boncuk boncuk terler birikmişti. Ona güven verici bir şekilde gülümsediğimde deponun kapısı açıldı. Tunç ve Demir içeri girdiğinde gülüşümü aniden yüzümden sildim. Neyse ki ikisi de görmemişti. Tunç şaşkınca bana ve Ferit'e bakarken gözlerim üstünde gezindi. Tam da tahmin ettiğim gibi, balodan apar topar çıkmış, Poyraz ile görüşecekleri için de silahlarını getirmemişlerdi. Yazık ki en yakınlarına olan o güvenleri hayatlarına mal olacaktı birazdan. Plan doğrultusunda bağlandığım sandalyeden onları izliyordum.

"Poyraz?" dedi Tunç şaşkınca. "Ne oluyor burada?" Gözleri yeğeninin elindeki silahta oyalandı. "Bunların hali ne?"

Poyraz konuştuğumuz gibi amcasına döndü. Ferit ağzındaki bandın altında gerçekleri bağırmaya çalışsa da duyulmuyordu. Cenk'in yayına başladığını farz ederek kaşlarımı kaldırdım. "Amca," dedi Poyraz. "Sen gerçekten bunu yaptın mı?" Aniden sorduğu soruyla üstümüzdeki gözler ona yöneldi. Ben de onun hesapta olmayan sorusuna bakarken gözlerindeki acının gerçekliğini fark ettim. "İnsanlara gerçekten uyuşturucu mu sattın sen?" Gözleri dolmuştu. "Toprak'ın ölüm emrini mi verdin?" Gözünden birer damla yaş süzüldüğünde Tunç afallamıştı. "Beni küçükken sevgiyle büyüten adam, beni en az babam kadar seven amcam başka insanların hayatını mı aldı elinden?"

"Poyraz," dedi Tunç. "Ne saçmalıyorsun sen? Bu olanlar da neyin nesi? Ferit ve Gizem neden bağlı?"

"Gizem mi?" diye güldüm. "Aşk olsun, Tunç. Beni tanımadın mı? Hmm, nasıl tanıtmıştım kendimi başta sana? Hah, Ceren. Aras Beyin karısı Ceren'i, öldürttüğün adamın nişanlısı İdil'i tanımamayı sana hiç yakıştıramadım."

"Ne?" Demir hayretle bu soruyu sorduğunda tam da istediğim gibi gidiyorduk.

"O," dedi Poyraz. Role bürünmüştü şimdi. "Bugün beni aradı ve Ferit'in iki gündür ortalıkta olmadığını söyledi. Birkaç saat sonra da bana buranın adresini verdi. Geldiğimde başıma bir şey vurarak beni bayıltmaya çalıştı ama başarılı olamadı." Yüzünde hiçbir mimik oynamadan bunu söylerken gözleri öfkeyle Ferit'in üzerinde dolanıyordu. Ferit ile boğuştuk. O-onu yaralamak zorunda kaldım. Sonra da ikisini de bağladım ama bu kız..." Bir yabancıya bakar gibi baktı bana. Tam da Oscar'lık oyuncuydu. "Bana her şeyi anlattı."

"Yalan söylemiş," dedi Tunç şaşkınlığından sıyrılarak. Gözleri nefretle Ferit'i buldu. "Bize ihanet ettin, Ferit." derken yüzü sakin olsa da öfkelendiğini anlıyordum. "Poyraz," dedi. "Aç şunun ağzını."

"Küfürlerini daha fazla duyamam," dedi Poyraz. "Amca, artık bana olanları anlatmak zorundasın!"

"Yok bir şey oğlum," dedi Tunç. "Ver şu elindekini de." Silahı ondan aldığında devreye girme zamanım gelmişti. Doğrusu şimdiye kadar tam da planladığım gibi gidiyordu.

"Artık kaçamazsın, Tunç." dedim. "Ona tüm belgeleri verdim." Çenemle yerdeki belgeleri gösterdiğimde Demir eğilip birkaç kağıdı eline aldı. Okuduklarıyla ve gördükleriyle gözleri büyürken ikisi de kaçacak yerlerinin olmadığını anlamıştı.

İkinci TekilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin