(5.6)-Beşin içsel arayışı

Start from the beginning
                                    

"Bu polisin işi," diye karşı çıktı Müge. "Savaş yeterince delili bulduğundan bahsetti, İdil. Onları polise verirsen hayatlarının sonuna kadar yakalarını bu işten kurtaramayacaklarını biliyorsun."

"Öyle değil," dedim. "Daha önce Toprak da yeterince delil toplamamış mıydı Müge? Bak şimdi, o mezarlıkta ve onun katilleri de serbest. Bu o kadar karanlık bir dünya ki insanların adaleti kendi zihinlerindeki birer kavramdan ibaret. Ben de gerçek adaleti sağlamak için o zihinleri yok etmekten başka bir şans bulamıyorum."

Müge duyduklarıyla sarsıldı. "O-onları öldürmeyi mi planlıyorsun?" diye sorduğunda oturduğum koltukta geri yaslandım. Uzun zaman ev arkadaşım olmuş kızın gözlerindeki korku içimden bir sızı gelip geçmesine neden oldu. Benden korkuyordu.

"Evet," dedim. Ekledim. "31 Aralık'ta."

Müge'nin gözleri irileşti. "Y-yani iki gün sonra." Başımı salladım. Müge iç çekti. "Ne dersem diyeyim vazgeçmeyeceksin değil mi?"

"Şöyle sorayım: Eğer Eymen ile evleneceğiniz gün onun cenazesini gömseydin, acını içinde yaşarken onun hakkında ileri geri konuşanlara tanıklık etseydin, ailenin gözlerindeki o kederi benimki kadar net görebilseydin sen vazgeçer miydin?"

"Asla," dedi Müge. Bir an olsun tereddüt etmemişti. "Çünkü bilirdim, acı insana her şeyi yaptırırdı."

"İşte," dedim. "Bana da her şeyi yaptırıyor."

"Ya sonrası peki?" diye sordu Müge. "Tüm bunlardan sonra ne yapacaksın İdil?"

"Gideceğim." dedim. Tümüyle yalan değildi çünkü ölmek bir anlamda gitmekti. Yine de doğru demek de esas doğrulara haksızlık olurdu. "Buradan çok uzaklara gideceğim."

"Hiç dönmeyecek misin?" diye fısıldadı. "Bir daha seni göremeyecek miyiz?"

Gözlerimi kaçırdım. Bir insana ölüme gittiğinizi söylemek kolay değildi. Sizi sevdiğini hissettiğiniz insanlara intihar etme planları kurduğunuzu nasıl anlatırdınız sahi? "Sanmıyorum," dedim.

Müge başını sallayarak kalktı ve karşıma geçti. Mesleği gereği beni engellemeye çalışacağını düşünmüştüm. Fakat o bu işe bir psikolog olarak değil bu acıyı bizzat çekmiş bir dost olarak yaklaşıyordu ki benim de ihtiyacım olan buydu. Ben de ayaklandığımda hiçbir şey demeden kollarını bana doladı Müge. Birbirimize sarılırken buna çok ihtiyacım olduğunu fark ettim. Toprak'sız geçen bunca ay, bana yalnızca onu değil sevdiklerimi de kaybettirmişti. Mesela Ege'ye, canımdan çok sevdiğim kardeşime son bir defa sarılamamıştım. Affedemediğim ailemi görmemiş, oğullarının acısıyla boğuşan aileme tutunamamıştım. Kardeşlerim gibi gördüğüm Eymen ve Barış her şeyden habersizken dönüştüğüm bu canavarla karşılarına çıkamamıştım. İşin aslı ben, Toprak'tan sonra bir daha ben olamamıştım.

"Senden son bir şey isteyebilir miyim öyleyse?" diye sarılmayı sürdürürken kulağıma fısıldadı Müge. "Son bir defa ailemizi görmeye gelir misin?"

Geri çekildim. Omzum onun yaşlarıyla ıslanmıştı. "Yapamam," dedim. "Bu halde karşılarına çıkıp yüzlerine bakamam." Aklıma gelen şeyle tebessüm ettim. "Fakat merak etme, yeni yıla girmeden önce beni görecekler zaten." Müge anlamazca yüzüme baktığında kendi kendime kafa salladım. "Gece yarısından birkaç dakika önce herhangi bir kanalı açman, beni görmelerini sağlayacaktır."

"Nasıl yani?" Müge bana bakarken ona planımı anlatamayacağımı biliyordum.

"Bekle," dedim bu yüzden. "Bekle ve gör."

*

Müge gittikten yarım saat sonra Cenk de eve dönmüştü. Ben de üstüme bir kot ve kazak geçirmiş, dağılmış saçlarımla uğraşmadan karşısına dikilmiştim. "Her şey hazır mı?" diye sorduğumda Cenk başını salladı.

İkinci TekilWhere stories live. Discover now