(5.4)-Beşin konuşmaları

ابدأ من البداية
                                    

"Mezarının başında oturduğun biri için fazla saçma konuşuyorsun," dedim. "Sarhoş musun yoksa?"

"Çok belli oluyor içtiğim, değil mi?" diye sordu. Dizlerini kendine çekti. "Kafam hala yerinde ama çakırkeyiflik var."

"Poyraz," dedim. "Sinirimi bozuyorsun."

"Sen de benimkini bozuyorsun," diye çıkıştı Poyraz. "Benim bir hayatım vardı. Ailem, sevdiklerim vardı. Sonra seni gördüm. Önce kalbimi aldın. Yetmedi, ailemi aldın benden. Ben artık babamın da amcamın da yüzüne bakamıyorum, İdil. Onlara baktıkça Toprak'ın yüzünü görüyorum. Vicdanım izin vermiyor." Gözleri doldu. "Ben sana karşı olan hislerime de engel olamıyorum. İlk görüşte aşka inanır mısın bilmiyorum ama ben seni o gün, ilk gördüğüm gün içime yazdım. Uzun zaman görmeyince unutmuş gibiydim ama sonra yine başa döndük. Karşıma çıktın, gözlerime nefretle baktın ve ben yine aynı yerde buldum kendimi. Ben, sana aşık oldum."

Duyduğum cümleyi bana ilk söyleyen adamı hatırladım. Soğuk bir kış günüydü. Yerlerde kar vardı ama biz yürüyorduk. Evin yakınlarındaki parkta ona birine aşık olduğumu söylemiş, sonra dayanamayarak o kişinin kendisi olduğunu itiraf etmiştim. Gülmüştü. Ayazın ortasında bile olsa o mavi gözlerini gördüğümde baştan sona ısınmıştı bedenim. O da utanmıştı. Öyle güzel utanıyordu ki başkasında utanç ondaki gibi durmuyordu. Toprak'a ait olan hiçbir şey başkasına benzemiyordu. "Sadece alkol yüzünden gevezelik ediyorsun," dedim. "Bana aşık olman için hiçbir gerekçe yok, Poyraz."

"Aşk gerekçelere ihtiyaç duymaz ki!" dedi. "İnsan neden sevdiğini nasıl anlar, İdil?" Poyraz bana baktı. "Ben bilmiyorum."

"Benim kalbimde bir başkası var," dedim. "Benim ruhumun sokaklarında bir başkası yürüyor. Ölü ya da diri olması bir şey değiştirmiyor " Omuz silktim. "Sen iyi birisin Poyraz ama ben sana istesem de karşılık veremem."

"Biliyorum," dedi. "Bilmiyorum mu sanıyorsun?" Kızarmış gözleriyle bana baktı. "Bu umrumda bile değil. Aşk tek kişilik de yaşanır İdil. Fakat bu, öyle bir şey değil. Sevdiğin insanın senin ailen yüzünden her gün acı çektiğini görmek katlanılamaz. Bazen kafama sıkıp her şeye bir son vermek istiyorum."

Göz devirdim. "Boş konuşuyorsun. Ailenin hatalarının bedelini sen ödemek zorunda değilsin. Gidip bir başkasına aşık olabilirsin, Poyraz. Hayatına hiç girmemişim gibi devam edebilirsin bir yerlerde. Benim sana karşı bir şey hissetmemem senin sevgiye layık biri olmadığın anlamına da gelmez üstelik. Biz artık çocuk değiliz. Aramızda ne yaşanırsa yaşansın husumetimiz yok, olmayacak da. Benim bir yolum yok ama sen kendine bir çizgi çizip yoluna bakacak, bir gün gerçekten mutlu olacaksın. O mutluluğu sana verenin ben olmamam sorun değil. Sadece hak ettiğini yaşayacaksın."

"Hala vicdanın var," dedi. "Sen kendini başkalarına dünyanın en acımasız insanı gibi lanse etmeye çalışsan da hala vicdanın bir yerlerde duruyor."

"Poyraz," dedim. "Bu vicdan değil. Ben aşkı tattım, hislerini biliyor ve anlıyorum bu yüzden. Kalbim yerine taş koydum, vicdanımı söküp atalı çok oldu. Ben yalnızca, iyi ol istiyorum. Başkası benim gibi acı çekmesin istiyorum." İç çekerek ayağa kalktım. "Her neyse. Gitmeliyim."

*

Aralık ayının ilk gününe girdiğimizde şehrin sokaklarında tatlı bir telaş vardı. Poyraz ile dün geceki kısa konuşmadan sonra kendimi eve zor atmıştım. Başımı kaldırıp gökyüzüne baktım. Hava kapalıydı. Bu sabah Savaş beni aramış ve Müge ile buluşmam gerektiğini söylemişti. Müge henüz ailelerimize bir şey söylemediği için ben de kabul etmiştim teklifini ve kendimi şehrin parklarından birine atmıştım.

Etrafta pek insan yoktu ama olanlar da yılın son ayında olmanın verdiği o huzuru sömürüyordu. Bir saat sonra Ferit ile buluşacak ve Alp'in yanına gidecektim. Belki de benin de huzurumu sömüren şey buydu.

İkinci Tekilحيث تعيش القصص. اكتشف الآن