❦20❦ ↑ M E Y U S ↓

En başından başla
                                    

Hiç kimse Şeyh'e bu şeklide başkaldıracak yüreğe sahip değildi. Araz'ın normal olmadığı buradan belliydi. Kelimelerini asla tartmadan bir bir savuruyordu adama karşı. Samira onun fazla mı yürekli, yoksa kafayı yemiş bir deli olup olmadığını düşündü birkaç saniye. Bir birlerine bakarken ikisinin gözlerindeki ifade de belirsizdi. Sanki göğüs kafeslerine kocaman bir oyuk açılmıştı fakat ikisi de bunu umursuyor gibi değildi. Çünkü ikisi de boş vermeyi öğrenmişti. Araz tekrardan Şeyh'e döndü.

"İlk gün de dediğim gibi o sana emanet." dedi adam kendisine yapılan tavrı sineye çekerek. Araz tanıdığı ilk günden beri böyleydi ve saygısızlık olmadığı müddetçe Şeyh onu idare etmesini bilirdi. En az babası kadar değerliydi çünkü damadı gözünde, o yüzdendi düşünmeden kızını verişi, karısına rağmen.

Şeyh ile Araz'ın iş konuşmaları haricinde sessiz bir aile yemeği yediler konuşmanın sonunda. Âmine'nin kızıyla konuşmak için içi gitmişse de, Samira'nın babasının yanında konuşmayacağını bildiğinden oda susmayı tercih etmişti. Samira ara ara babasının parlayan gözlerle kendisini seyrettiğini yakalamış, Şeyh Amer sanki öylesine bir anlık değmiş gibi kızıyla bakışmadan çekmişti gözlerini hemen kızın üzerinden. Yemekten sonra Araz kendileri için ayarlanan odaya geçmiş, Samira soluğunu eski odasının önünde almıştı. Her şeye rağmen öyle çok özlemişti ki burayı. Geceler boyu derdini anlattığı yatağı, yastığı, kendisine arkadaşlık yapan kitapları, tabletindeki filmleri, pelüş ayıları... Samira odasını uzaktan seyrederken aniden arkasını döndü ve yıllar önce babasına koştuğu koridora dikti buruk bakışlarını.

Göğüs kafesinin üzerine derin bir acı çöreklendiğinde, bir damla yaş süzüldü gözlerinden yanaklarına doğru. Babasının o koridorun sonunda durup kendisine attığı o nefret dolu bakışları o günden sonra bir dakika olsun bile hiç çıkmamıştı aklından. Kendini itekleyerek kendisinden uzaklaştırmasını, bir hastalıklı gibi savurmasını ömrü boyunca unutmayacaktı. Herkesin önünde nasıl küçük düşürüldüğünü unutmayacaktı.

Kafasının içinde durup düşünceler genç kızın daldığı yerden ayırdığında, aynı yıllar önceki gibi babasının o koridorun sonunda dururken gördü. Yüzünde adlandıramadığı bir ifadeyle kendisini seyrederken anlamıştı Samira; o koridorun orada yıllar öncesine giden tek kişi kendisi değildi. Babası da o anı getirmişti gözlerinin önüne.

Uçurumun ucuna kurulmuş bir salıncakta gibiydi genç kız. İleriye doğru her savrulduğunda kendinden parçalar kaybediyordu. Araz'ın hayatına girmesiyle önce salıncağa sıkıca tutunan ellerini çözmüş, Cesar'la birlikte kendisi sonu olmayan o uçurumun derinlerine bırakmıştı. Attığı çığlıklar daha ağzından çıkmadan kayboluyor, boşlukta süzüldüğü her an havanın bir bıçak gibi ruhunu kestiğini, kanattığını hissediyordu.

Havanın kasveti kızın kaderi, bıçak babası, ruhuna açılan yaralar hayatına giren iki adamdı...

Acıyordu Samira, kanıyordu oluk oluk. Babasının kendisine baktığı her saniye 'neden' diye bir ses çınlıyordu kulaklarında. Başına ağrılar giriyordu düşünmekten; babası âşık olduğu kadının kızını neden istemiyordu?

Yıllar önceki gibi gitmek istedi Samira, koşa koşa babasının yanına kavuşmak istedi ama izin vermedi yüreği. Bir kez daha çiğneyemeyiz gururumuzu dedi ısrarla. Bir reddedilişi daha kaldıramayız anlıyor musun?

Şeyh Amer'in kızına bakarken gözleri doldu, yüreği kavruldu ama bastıramadı kafasının içine yer edinen kinini. Silemedi içinde nasır tutmuş olan nefretini. Kollarını açıp da gel diyemedi aynı yıllar önceki gibi. Kızının tıpkı annesine benzeyen yeşil gözlerine baktı uzun uzun. Altın sarısı saçlarını süzdü dolu dolu olan gözlerle. O kadar çok güzeldi ki kızı, öyle çok benziyordu ki yıllar önce kollarında can veren karısına dolan gözlerindeki yaşın yanaklarına akmasına engel olamadı Şeyh.

ZEHR-İ VİRANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin