(3.1)-Üçün ilk adımları

En başından başla
                                    

Perşembe günü Savaş'lar da bize katılmış, Toprak hariç herkesin dahil olduğu şebekliklerle Ege kahkahalara boğulmuştu. Bir ara beyler onu dışarı çıkarıp futbol maçı bile yapmıştı onlarla. Ben ve Müge de onun en sevdiği yiyecekleri pişirmiş, onu ilgiye boğmuştuk. Akşam, hep beraber benim masamdaydık. Defne teyze ve diğerleri de gelmişti. Toprak bizi selamlayarak bir sandalye çekip oturmuş, babasıyla iş hakkında konuşmaya başlamıştı. Egehan iştahla yemekleri yiyordu, bir ara ona yedirmemi istediğinde karşı çıkmadım. Onu kendi ellerimle beslerken Müge "Şımartmayın onu," diye sesini inceltip beni taklit etti. Onlar bu halime gülerken ben de güldüm. Ne denirdi ki? İnsan, boyundan büyük laflar etmeyi seviyordu işte.

Yemekten sonra ben izin isteyerek kardeşimi odaya götürmüş, ona masal okuyarak uyumasını izlemiştim. Bir süre sonra da ben uyuyakalmıştım zaten.

Hiç gelmesini istemediğim sabah geldiğinde her zamanki gibi Ege'yi hazırlayıp kendimle beraber işe götürdüm. Ailesi üçte gelecekti. İş çıkışı Ege huzursuzluğumu hissetmiş gibi elimi sımsıkı tutmuş, benimle birlikte durgunca eve gelmişti. Kapıyı açtığımda içeride babam ve Esin Hanımı gördüm. Egehan, ailesini fark ettiğinde sevinçle elimi bırakıp annesine koştu. Hissettiğim buruklukla onları izlerken herkes buradaydı. Babamla göz göze geldiğimizde bakışlarımı kaçırdım ve Esin Hanım ile el sıkıştım.

Ben de koltuğa oturduğumda Esin Hanım uçağın altıda olduğunu söyledi. Bir şey demeden onun oğlu ile hasret gidermesini izledim.

Ege kucaktan kucağa atlayarak vakit öldürürken ben iyice gerilmiştim. Birinden ayrılmak bu kadar zor muydu? Bunu unutmuştum.

Dün hazırladığım bavulunu getirdiğimde elimdeki albümü de bavulun ön cebine koydum. Ege'nin eşyalarını salona getirdiğimde saat beşe geliyordu. Havaalanına gitmeleri gerektiği için biraz erken çıkmaları lazımdı. Babama hiçbir şekilde bakmadan Esin Hanımın karşısına geçtiğimde birden beni kendine çekip bana sarıldı. Bu samimiyetine şaşırmıştım. "Teşekkür ederim İdil," dedi. "Her şey için."

"Asıl ben teşekkür ederim Esin Hanım," dedim. "Başta hem ona hem size fazla ön yargılı davrandım. Yine de siz bana kardeşimi tanıma şansı verdiniz."

"Bu senin en doğal hakkın," dedi. "Ve lütfen bana 'abla' de. Aramızdaki resmiyeti kaldırmak istiyorum."

Güldüm. "Peki, Esin abla."

O da mutlulukla bana baktığında Ege herkesle vedalaşmış, sıra bana gelmişti. Gözlerimiz buluştuğunda daha fazla tutamadığım bir damla yaş yanağımdan süzüldü. Ege bunu bekliyormuş gibi seslice ağlamaya başladığında diz çökerek kollarımı açtım. O üstüme atlayıp bana sımsıkı sarılırken herkes bizi izliyordu. Burnumu kardeşimin saçlarına bastırıp unutmamak ister gibi soludum kokusunu. İkimiz de ağlarken karşılaştığımız ilk günü hatırladım. Gözyaşlarım artarken ne kadar süre öyle durduk bilmiyorum ama sonunda Esin abla "Ege, hayatım uçağı kaçıracağız." diye onu ikaz etti. İsteksizce geri çekilsem de Ege elimi bırakmıyordu. Parmak uçlarını tek tek öptüm ve gözyaşlarını sildim. "Hadi ama Ege, ne konuşmuştuk biz?"

"Gitmek istemiyorum ben," dedi. "Gideceksem de sen de gel."

"Şimdi olmaz," dedim. "İşlerimi yoluna koyarsam gelebilirim belki."

"Gerçekten mi?"

Yaşlı gözlerini de öptüm. "Gerçekten ablacığım."

Egehan zorlukla da olsa elini elimden ayırdığında kalbimde kocaman bir boşluk hissettim. Burnumu çekerek ona öpücük attığımda Ege ile aşağı kadar indik hepimiz. Onlar çağırdığı taksiye binmek üzereyken köşeden koşarak gelen Toprak göründü. Ege onu fark ettiğinde "Toprak ağabey!" diye bağırdı. Toprak ona ulaştığında kardeşimi kucağına alıp onu doya doya öptü. "Gelmeyeceksin sanıyordum." dedi Ege. Dün Toprak işten çıkış saati yüzünden yetişemeyeceğini söyleyerek ona erken veda etmişti ama anlaşılan yine her zamanki gibi bir şekilde başarmıştı yetişmeyi.

İkinci TekilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin