Tüm iştahım kaçmıştı. O yüzden etrafı toplayıp odama geçtim. Kapının sağ tarafında duran valizimi açtım ve diğer eşyalarımla birlikte odaya yerleşmeye başladım. Ha ha! Benim odam Umut kütlesinin odasından çok daha güzeldi. "Ona kapak olsun."diye içimden geçirip kapıya doğru döndüm ve sanki kapının ardındaymış gibi dilimi çıkardım. Buzlar diyarının aslan-kütle kanundan fırlamış insan müsveddesi ne olacak!

Artık geç oluyordu. Yatsı namazımı kılıp Efendimiz (SAV)'in yatmadan önce okuduğu dua ve sureleri ezberimde okudum ve kendimi sırt üstü yatağa attım. Yorucu bir gündü. Diğer işleri de yarın hallederdim artık. Bugünün işi yarına bırakılmaz derler ama benim işten kastım eve yerleşmek be iç ses. O da zamanla anca.

Tam uykuya bırakıyordum ki kendimi, aniden telefon çaldı. Ekranda Sümeyye yazısını görünce yeşil butonu yana doğru kaydırdım.

Bu olanlardan hiçbirini bahsetmemiştim onlara. Hem ani olmuştu hem de biraz çekinmiştim. Düşünsenize, bir telefon geliyor ve arkadaşınızın bir anda evlendiğini öğreniyorsunuz. Yani biraz tuhaf olurdu. Neyse okulda yüz yüze geldiğimizde her şeyi anlatırdım artık.

"Selamün Aleyküm? Efendim Süme?"

"Aleyküm selam. Nasılsın bakalım? Pazartesi okula geliyorsun değil mi?"

Hışımla yerimden kalktım.

"Okullar bu pazartesi mi başlıyor?"

"Ne sandın şapşik? Anlaşılan bizi hiç özlemiyorsun!"

"Hayır hayır. Hiç öyle şey olur mu? Tabi ki de hepinizi çok özledim. O zaman pazartesi görüşürüz inşaAllah. Allah'a emanet."

"Dur Mucize! Kapatma. Sana bir soru soracağım. Aslında okulda anlatacaktım ama..."

"Ne oldu kız? Yoksa aşık mı oldun?"deyip öylesine söyleniverdim.

"Nereden biliyorsun? Mucize doğru söyle. Medyum falan mısın? Hep böyle oluyor."

"Süme sen ciddi misin?"

"Ne? Medyumluk konusunda mı?"

"Hayır salak! Gerçekten aşık mı oldun?"deyince sesi kedi mırıltısı gibi çıktı. Tıpkı az önce benim yaşadığım gibi.

"Evet."

"Ay! İnanmıyorum! Kim, çabuk söyle?"

"Şey... Adını bilmiyorum ama bir görsen çok yakışıklı."

"Nasıl aşık oldun peki? Nereden gördün bu çocuğu?"

"Magazinde gördüm ve aşık oldum."deyince suratımı buruşturdum.

"Af Süme! Böyle aşık olunur mu?"

"Aa niyeymiş o?"

"Af Süme! Kapat okulda konuşuruz deli kız. Uykum var. Hadi Allah'a emanet."

"Ama... Mucize-"diyemeden telefonu kapattım ve sabah namazına alarmı kurup yattım.

Sümeyye ve Hatice... İkisi de üniversiteye başladığımdan beri en yakın arkadaşlarım olmuşlardı. İkisi de benim gibi tesettürlüydü. Eğer bu evlilik olmasaydı yine Sümeyye ile yurtta kalacaktım. Hatice ikizi Savaş'la birlikte kendi evlerinde kalıyordu. Tabi bir de Güney vardı. Evlenmeden önce en ideal olarak düşündüğüm eş adayıydı. Biz böyle bir grup halinde takılırdık ama oldum olası yani fıtratım gereği erkeklerle çok fazla iletişim kuramıyordum. Bu yüzden kızlar beni anlayışla karşılıyordu. Nedenini biliyorlar sonuçta, haram! Güney ise bana olan ilgisinden dolayı çok bozuluyordu. O zamanlar Güney benim için okulun en iyi kalpli çocuğuydu ve haramdı diye ondan kaçıyordum. O da bıkmadan kovalıyordu. Zengin, popüler ve oldukça yakışıklı diye kimse bizimle takılmasına anlam veremiyordu. Bazen ben de...

Güney'den ne kadar istedimse kaçamıyordum. Çünkü o Savaş'ın en yakın arkadaşıydı. Savaş ise benim için kardeşten farksızdı. Kızlarla üçümüzün abisi gibiydi. Şimdi okul açılınca Güney'e nasıl davranmam gerektiğini bilmiyordum.

En önemlisi dostlarıma evlendiğimi nasıl söyleyecektim? Güney duysa kalp krizi geçirir herhalde. Sahi kaç gün kaldı ki okula? Bugün günlerden neydi? Cuma! Telefonum öyle diyordu. Demek ki iki günüm vardı.

Aflayarak kendimi yorganın altına bıraktım. Eski hayatımla yeni hayatımı nasıl birlikte yürütecektim, bilmiyorum. Ayrıca yarın çok işim vardı. Temizlik yapacaktım. Üzerinize afiyet biraz temizlik ve düzen hastasıyımdır da.

Diğer yandan Güney'le ilgili tüm duygularımı evlendiğim güne çöpe atmıştım. Dostlarımı belki bir nebze idare ederdim ama ya Umut...

Yanaklarımı şişirip sıkıntıyla iç çektim. Yatakta dört döndüm resmen ama yok, uykum gelmiyor. Galiba nedenini biliyordum.

Karnım yine guruldayınca cevabımı almış oldum. Belki yatmadan önce birkaç bir şey atıştırabilirdim.

***

Dün ki sinirimden eser yoktu şimdi. Zaten ben kin tutan bir insan değildim. O yüzden sabah namazımı kılar kılmaz uyumamış, eski neşemle Umut için mükellef bir kahvaltı hazırlamaya koyulmuştum. Yok yoktu. Derler ya bir tek kuş sütü eksikti diye? O derece yani.

Umut'u uyandırmadan önce üstüme uygun kıyafetler geçirip kapısına doğru korkulu adımlarla yaklaşmaya başladım. Bu sefer ne yapacağını merak ediyordum. İnşaAllah sakinleşmiştir.

Kapının önüne gelince durdum ve derin bir nefes aldım. Tam kapıyı çalacaktım ki kapı kendiliğinden açıldı korku filmlerindeki gibi!

İçerisi karanlıktı. Besmele çekip korkmamaya çalışarak düğmeyi açtım ve beni ele geçiren şaşkınlıktan dolayı ağzımın 180 derece açılmasını engelleyemedim.

Oda dün ki dağıttığı gibi kalmıştı ve en önemlisi içeride kimse yoktu.

Umut yoktu...

-Bölüm sonu-

ADI MUCİZE OLSUNWhere stories live. Discover now