GİZEMLİ BİNA

287 6 31
                                    

Ben normal bir mahallede yaşayan normal bir gencim. Gencim derken yirmili yaşlarımdayım. Kendime insanlara yardım edecek bir çete kurdum. Mahalledeki serserilere göz açtırmayan sürekli takipte olan bu çetenin lideri iken askerlik vaktimi fazla bekletememin mümkün olmadığının farkına vardım. Askere tabiki arkadaşlarım tarafından davullu zurnalı gittim. Askerde hayatın acı gerçekleriyle yüzleşirken mahalledeki kimseden haber alamamaya başladım. Ben bir yetimdim. Beni büyükannem büyütmüştü. Başkaca kimsem de yoktu. Askerde büyükannemin öldüğünü ansızın öğrendim. Başka kimsem olmadığı için bunu öğrenmem damdan düşer gibi aniden söylenmişti. Komutanımın izniyle erken izine ayrıldım. Mahalleye bir gece vakti dönmüştüm. sokaklar bomboştu. Davullu zurnalı gidişimden sonra hiç bir arkadaşımla karşılaşamadan böyle acı dönmek bana çok koymuştu. Boş olduğunu tahmin ettiğim evime dönmeden önce komşumuza uğradım. Kapı zili çalışmamıştı. Kapıyı çaldığımda içerden sesler duymama rağmen kapıyı zorla açtılar. Kapıya çıkan Ekrem amca bana sanki yabancıymışım gibi bakıp benim arkama ve sağıma soluma baktı. Ardından içeri sertçe beni çekti. Neler olduğunu anlayamadan kendimi içerde bulmuştum. İçerde bir tek mum ışığı vardı. Elektriklerin olduğunu biliyordum. Çünkü apartman ışığı yanıyordu. Ekrem amca ailenin diğer fertlerinin yanına oturup beni karşısına oturttu.

Anlattıkları şeyler benim aklımı başımdan almıştı. Ben gittikten kısa bir süre sonra çetem ortadan kaybolmuştu. Mahallede garip şeyler olmuştu. Her gece ne oluyorsa sabah uyandıklarında bir şeyler kayboluyordu. Sadece çetem değil arabalar, eşyalar, hatta kaybolan evler yerine başka evler oluştuğunu anlattı. Bu olağanüstü olayların ardından benim bile aklım düğümlenmiş gibiydi. Cep telefonları çekmiyordu. Dışarı ile bağlantı imkansız olsa da mahalleli de garip davranıyordu. Sanki her şey normalmiş gibi kahveye gidenlerden dükkanlarını açıp alışveriş yapanlara kadar şahit olduğum mahallenin durumunda Ekrem amcanın aklını kaçırmadığından da emindim. Bu yaşadıklarının ağırlığına rağmen beni içeriye almasına da minnettardım. Asıl öğrendiğim olay ise beni kimsenin aramasına imkan olmamasının telefon hatlarının kesik olmasına bağlı olmasıydı. İzin isteyip eve çıkmak istedim. Ama ekrem amca beni durdurdu. Büyükannem aslında ölmemişti. Delirmişti. Aklını iyice tırlattırmadan önce kaybolan bir binanın yerine gelen bir evden bahsetmiş ardından kaybolmuştu. Ekrem amca evinde kalmam için ısrar etti. Dışarı gece çıkmamın tehlikeli olduğunu da söyledi. Bende çok yorgundum. Bir cenaze olmamasına sevinsemiydim yoksa büyükannemin başına ne geldiğini merak ettiğim için endişelensemiydim karar verememiştim. Ekrem amca da başka şeyler konuşmayı istemiyordu. Sabah başkalarından dinleyeceğim şeylerin beni rahatlatacağını düşünerek ekrem amcada uyumaya karar verdim. Sabah hemen evden çıkıp benim çeteyi aramaya koyuldum. Birden beyaz saçlı bıyıklı bir amca benim yanımda bitiverdi. Nedense onu takip etmem gerektiğini düşündüm. Çünkü bana çok tanıdık geliyordu. Ağır adımlarla yürürken kahvehaneye girdik. Kahvedeki kendi halinde oturan bir kaç kişiye gidip sinirli sinirli konuşmaya başladı. Adamlar onu çok umursamıyordu. Tek anlayabildiğim çetemin yaptıklarıydı. Onlar buradalardı. Üstelik suçta işliyorlardı. Beyaz saçlı amcanın anlattıklarına bir şey diyemedim. Daha sonra ekrem amcanın tarif ettiği o yerden bitme evin peşine düştüm. Eve yaklaştığım yerde çetemin bir kamyonetin arkasında oturduklarını gördüm. Onlara doğru gidecekken son gördüğüm şey bir kadının arabasıyla bana çarpmasıydı. Neye uğradığımı anlamadan kendimi bir evde uyanırken buldum. Bir çekyattaydım. Tanıdık bir çekyata benziyordu. Tıpkı ihtiyar gibi bunuda nerden hatırladığımı çıkaramadım. Evi gezerken burasının dışardan bakarken gördüğüm o gizemli ev olduğunu anladım. Burası hem tanıdık hem de hatıralarımda olmaması gereken anıları aramama sebep oluyordu. Bir villaya benziyordu. Deniz manzaralı bu evin nasıl olupta böyle bir manzarası olabilirdi. Bizim mahallede denize bakan bir yer olması mümkün değildi. Çünkü bulunduğum şehirde deniz kenarı yoktu. Sonra villanın bahçesinde çetemi gördüm. Bana çarpan kadınla bağrışarak kavga ediyorlardı. Muhtemelen bana çarpmasından dolayı çetemdekiler kızgındılar. Onlara doğru giderken ayağımın altı birden kayıverdi. Kendime geldiğimde bir sürü insanın olduğu bir yerde olduğumu gördüm. İnsanlar ordan oraya durmadan yürüyorlardı. Ben buraya nasıl geldiğimi anlamaya çalışırken garip bir şekilde burasının bir çıkışı veya girişi olmadığını fark ettim. Birden arabayla bana çarpan kadın yanıma geldi. Onu tanımıyordum. Zaten yüzünü de göremiyordum. Sadece saçları yüzünün etrafında dalgalanıp duruyordu. Sakin bir şekilde koluma girdi. Beni binanın köşesindeki bir kapıdan geçirdi. Bana söylediği tek şey 'Buraya ait olmadığını hissettirme sakın.' İdi. Neler olduğunu anlamasam da peşinden ordan oraya gidiyordum. Çamaşırhaneye benzeyen bir yerden hızla geçtik. Ardından bir bahçeye geçtik. Dışarı çıktığımızı sanmıştım. Ama hala bu garip binadaydık. Bahçede büyük ağaçlar ve değişik bitkiler vardı. Ama ben bunları inceleyemiyordum. Burada neler olduğunu anlamadan diğer kişilerle göz göze gelmemeye çalışarak yürüyordum. Bu çılgınlığın ortasında çetemdekileri gördüm. Beni bulduklarına sevinselerde niyetlerinin iyi olmadığı belliydi. Neler oluyordu? Benim kurduğum çetem böyle değildi. Onlara yaptıklarının hesabını sormak istesemde kadın beni kolumdan çekerek bir merdivenden aşağı hızla inmeye başladı. Kıvrılarak inen merdivenlerden uçarcasına inerken kız önümde duruverdi. Burası sıra sıra rafların birbiri ardınca tekrarlandığı bir süpermarketti. Kız "Bana bir şeyler almalıyız. Yoksa buradan çıkamayız." dedi. Reyonların arasına koşarak daldık. Bir şeyler almalıydım. Ama yanımda para yoktu. Ama buradan çıkmam için neden bir şeyler almalıydım. Sonra farkettim ki kızı kaybetmiştim. Bende onu ararken koca süper markette sadece bir tek kasayla karşılaştım. Kasanın başında oturan kaybettiğim kızdı. Yüzünü göstermemesine rağmen onu tanımıştım. Dönüp bana bakınca afalladım. Beni tanımamış gibiydi. Neler olduğunu anlamaya çalışıyorken önüme bir elma koydu. Elini uzatınca ücret istediğini anlamıştım. Ceplerime umutsuzca bakınca elime bir kart geldi. Üzerinde bana ait olmayan birinin adı yazıyordu. Hatırlamaya çalışarak zaman harcamamaya karar verdim. Kartı uzatıp aldığım elmayı cebime koydum. Kıza son kez baktım. Bana yardım etmeye çalışırken mi böyle olmuştu. Anlam veremedim. Onu tanımasamda onun için üzülmüştüm. Yapabileceğim birşey var mı diye düşünürken elmanın yarısını zorlukla kopararak önüne koydum. Hiç bir tepki vermediği için yapabileceğim başka bir şey olmadığına kanaat getirdikten sonra koşarak indiğim merdivenlerden yukarı çıktım. Gittiğim yoldan geri gelmeme rağmen kendimi giriş katının asma katında bulmuştum. Bu kat dikdörtgen şeklinde giriş katına balkon gibi yapılmıştı. Fakat hiç kapı yoktu. İlk girdiğim yer aşağıda kalmıştı. Bu kattada bir sürü insan vardı. Ama aşağıdaki insanlar daha fazlaydılar. Buradan bir an önce çıkmalıydım. Ama bunu nasıl yapacağımı bilmiyordum. Pencerelerden dışarısı bile görünmüyordu. Giriş katında kapıda yoktu. Çıkış bulmalıydım. Asma kattan aşağı inmek için bir şeyler düşünmeye başladım. Sonra aşağı sarktım. Zemine öylece bakarken birbirine bakan iki aynanın ortasına bakıyormuş gibi zemin kendi içinde tekrarlanmaya başladı. Zemin içinde zemin görürken birden doğrulup etrafıma baktım. Giriş kattaydım. Yukarıya baktığımda ise asma kat yukarda kalmıştı. Bu yer deliliğin son noktası olmalıydı. Ama daha nelerle karşılaşacağımı artık kestiremiyordum  Öylece giriş katının ortasında durmuş etrafıma anlamsızca bakarken sürekli yürüyen insanların dikkatini çekmeye başlamıştım. Buradan hemen çıkmazsam bende kendimi kaybetmekten korkmaya başlamıştım. Bu sırada karşımda, asma katın altında bir kapı gördüm. Bu kapı önceden orada var mıydı da benmi görememiştim bilemiyordum. Ordan sürekli insanlar çıkıyordu. 'Belki çıkış oradadır' diyerek ilerledim. Kapıdan geçince karşı duvarda yanyana sıralanan kapılar gördüm. Oda giriş katı dediğim yer kadar geniş olsa da ucu olmayan bir uzunluktaydı. Karşımda duran kapıdan geçtim. İçerde bir asansör vardı. Asansörün kapısı yoktu. İçinden gözlüklü orta yaşlarını çoktan geçmiş bir adam çıktı. Adam bana kısa bir bakış atıp benim girdiğim kapıdan çıkmak için yanımdan geçti. Ben ise hiç duraksamadan asansöre bindim. Birden arkamda bir adam beliriverdi. Yanımdan geçip hafif yukarı çıkmış asansörden rahat bir edayla kayıtsızca atladı. Ben ise asansörde diğer gözlüklü adamla beraber ikisinin kapıdan çıkıp gitmelerini izledim. Sonra asansörün düğmelerini aradım. Ama bulamadım. Hiç beklemediğim bir anda asansör hızla düşmeye başladı. O kadar hızlı düşüyordumki ayaklarım yerden kesilerek havada korkudan kendimi tekrar yere sabitlemeye çalışarak umutsuzca bir kaç saniye debelendim. Sonra bu hızla yere çarparsam hayatta kalamayacağımdan emin olarak debelenmeyi bıraktım. Kaçınılmaz sonumu beklerken Asansör gayet normal bir şekilde durdu. Ben ise yere çarpmadan durduğuma şaşırarak hala havadayken yerden kesilmiş ayaklarımı tekrar yere bastım. İndiğim katın iki yana açılan asansörün kayar kapısı vardı. asansör kapısını nasıl açacağımı düşünerek ellerimi uzattım. Sonra garip bir şey oldu. Sağımda, asansörün içinden bir koridor açıldı. Ellerim havada kalarak açılan kapkaranlık bir boşluktan beni geri püskürten güçlü rüzgara karşı sabit durmaya çalıştım. Çevrem boşluk gibi karanlıkta kalmıştı. Karşımda ise koridorun sonunda bir kapı vardı. Az önceki karanlık boşluktan sonra kapıyı açmakta tereddüt ediyordum. Ama geri dönemezdim. Asansörde düğme yoktu. Geri yukarı çıkmam imkansızdı. Çaresizce önümdeki kapıyı iterek açtım. Bu sefer ki öncekinden de beterdi. Sanki elimle tutabileceğim kadar yoğun bir ışık parlamasına karşı iki büklüm olarak gözlerimi kapattım. Gözlerimi kapattıkça gözlerim açılmaya çalışıyordu. Kendimi zorlayarak gözlerimi tekrar kapattım. Yine ışık parlamasıyla koridorda olduğumu göz kapaklarımın arasından gelen yakıcı beyaz ışığı farkedince, tekrar gözlerimi sıkıca kapattım. Bu sefer anlamıştım. Gözlerimi sıkıca kapatınca başka bir yerde gözlerim açılıyordu. Sonunda anladığım şeyle gözlerimi sıkıca kapatarak bilmediğim bir yerde gözlerimi açtım. Loş bir karanlık odada yatakta yatıyordum. Burasının neresi olduğunu bilmeden zorlukla kıpırdamaya çalışsamda başaramadım. Burası farklı bir yer olmakla beraber ben sanki başka biriydim. Sonunda tekrar gözlerim kapandı.

Şimdi yine asma kata geri dönmüştüm. Korkuluklara yaslanmış olarak yaşadığımı sandığım tüm hayatımın ne anlama geldiğini anlamaya çalışarak öylece ordan oraya koşuşturan insanların neden bu kadar aceleyle davrandıklarını anlayamıyordum.

Bu düşüncelerle boğuşurken bir adam yanımda durdu. Diğer koşuşturan robot insanlar gibi değildi. Korkuluklara ellerini koyarak bana bakıyordu. Onu önemsemedim. Nasıl olsa her şey onun gibi sahteydi. "İlginçsin. Bu kadar zamandır kimse o kapıyı bulupta farkındalığıyla beraber şok gerçekle yüzleşmemişti. Gördüklerini görmemiş olsamda  öğrendiklerimi anlamak ve sindirmek benim içinde çok zor olmuştu. Orada gördüklerinden sonra ne düşündün. Kaybolduğunu mu? Hayır. Tam tersi. Yükseldin. Gerçeği görerek yükselmek zordur. Onu kabullenip temel bilincimizin kaynağına bağlandın. Bu müthiş bir şey. Evet biz bir rüya anında yaşıyoruz. Ama sen çoğumuzun yaşamadığı bir deneyim yaşadın. O Kişinin gözleri oldun. Senin gözünden rüya alemini gösterdin. Belkide o kişi tamamen uyandığında yok olacağız veya anılarında yerimizi alacağız. Ama sen onun anılarında yerini aldın. Şimdi o uyanmadan bu binayı terket. Aklında sadece özgür olmak olsun. Bu fikirle git. Benim gibi onunla konuşabilecek kadar varoluşunu sürdürebilirsen eğer yeniden karşılaşırız." Dedi. Bu adamın bana anlattıklarından sonra kendimi toparlamakta zorluk çekiyordum. Tüm o kaybolmalar, yerden bitmeler, mantıksızca gelişen olaylar. Tüm bunlar adamın haklılığını gözler önüne seriyordu. Yine de kim olduğunu merak etmiştim. Bana anlattıklarından sonra kendimi nedense hafiflemiş hissediyordum.

Kafamı çevirdiğimde ilerden çetemden birisi öfkeyle bana yaklaştığını gördüm. Onu kayıtsızca tutup korkuluklardan aşağı attım. Tüm bu şeylerin artık önemi yoktu. Çünkü gerçek değildiler. Sonra bir tanesi daha geldi. Onu da aynı şekilde aşağı attıktan sonra üçüncü olan çete üyemi gördüm. Yüzü artık tanıdık gelmiyordu. Ama çetemden olduğunu biliyordum. Ona yaklaşırken ağlamaklı korkudan dehşete düşmüş olarak bana bakıyordu. Önemsemeden yanından geçip gittim. Öylece hayal ürünü olan insanların arasında kaybolmak istiyordum. Bu binayı terketmezsem ne olacağı umurumda değildi. Öylece gezerken beni buraya getiren kadını gördüm. Bana gülümseyerek yaklaşırken bu binayı onunla terketme fikri bana cazip gözükmeye başladı. Kalabalığın arasından ona sarıldım.

Binayı terketmek için koşarak pencereye bütün gücümüzle sıçradık. Pencere camını kırarak daha önce bunu akıl edememin sebebinin, gerçeğin ne olduğunu göremediğim içindi. Artık benim için tek gerçek bu dünyanın gerçek olmadığıydı. Hayal bile olsak farkındalığımız bizi gerçek kılıyordu. Kıza sarılı vaziyette yere düşmeyi reddettim. Ayaklarımız yere yavaşça değdiğinde ellerimiz kenetlenmiş olarak birbirimize baktık. Arkamızda olması gereken binaya birbirimizin gözlerini inceledikten sonra omzumuzun üstünden baktık. Bina yok olmuştu. Cebimde unuttuğum yarım elmayı çıkardım. Tek parça ve pırıl pırıldı. Kızda aynı şeyi yaparak ona verdiğim yarım elmayı çıkardı. Ondaki elmada tek parçaydı. Isırmamak için kendimi tuttuktan sonra kaybolan binanın olduğu yere omzumun üstünden fırlattım. Kızda gülümseyerek aynı şeyi yaptı.

Şimdi bir arabanın başında öylesine rüyanın sonlanması durumunda ne olacağını umursamadan sürmeye devam ediyordum. Kızla sanki konuşmadan anlaşabiliyordum. Bir süre arabayı sürmesi için ona verdim. Hayal dünyasında hayal etmenin nasıl bir şey olduğunu merak ederek düşüncelere daldım.

-SON-???

BU HİKAYEYİ DÜN BÜTÜN GECE GÖRDÜĞÜM RÜYAYI UNUTMAYAYIM DİYE YAZARKEN AKLIMA HİKAYE OLARAK YAZMAK GELDİ. RÜYADAN ÇEVİRME OLDUĞU İÇİN SAÇMA OLMUŞ OLABİLİR. EĞER BEĞENDİYSENİZ SİZE BİR SORU SORMAK İSTİYORUM.

'BU DÜNYAYI GERÇEK KILAN NEDİR? :--)'

GİZEMLİ BİNAWhere stories live. Discover now