Onu hiç böyle konuşurken görmemiştim. Genelde açık konuşmak yerine lafı anormal bir yerden getirip sizin sözlerinizi size satardı. Şerefsiz.

"Neden?" diye sordum bir kez daha. "Eğer bana aşıksan..."

"Herkesin ilgisinin üstünde olduğunu düşünecek kadar şımarık ve zengin bir sürtüksün öyle mi?" diye sordu birden ağzımı açık bırakacak bir hızla. "Geldiğinden beri seninle ilgilenen insanlara eziyet ederek okula beladan başka bir şey getirmedin. Sorunun tekisin ve sana aşık olduğumu mu zannediyorsun? Hayır, Louis yaptığım şey senin kıçını kurtarmak."

"Benimle düzgün konuş aptal!" diye kükredim omuzlarından ittirerek. "Ben en azından dürüst davranıyorum ama sen hep arkadan bıçaklıyorsun!"

"Dürüst davranmak Harry'e sik sürtüklüğü edip okuldan kovulmanı sağlamak mı?"

Birden konuştuğunda nefesim kesildi. Galiba başım dönüyordu. Elimle Zayn'in şifonyerinden destek alırken titreyen dizlerimi kontrol altında tutmak için duvara dayandım. Bu kadar ağır konuşmasını beklemiyordum ve ilk kez böyle kavga ediyorduk.

"B-bizim hakkımızda konuşamazsın," dedim ellerimi öne savurarak.

"Harry'i resmen kullanıyorsun Louis, buna göz yumuyordum. Tüm bu süre boyunca sessiz kaldım ama artık yeter!"

"Bizim hakkımızda hiçbir şey bilmiyorsun!" diye üsteledim ama söylediklerim kulağıma saniyesinde saçma geldi .

Zayn acımasızca yüzüme bakıp elleriyle çenemden tuttu. Şimdi ela ve mavi buluşmuş, gerilimin son noktasında kızgınca parlayarak birbirinde eriyordu. Galiba kusacağım. "Siz diye bir şey yok Louis, kendini kandırmak tatlı geliyorsa durma devam et. Yenilgin hoşuna gider ama sana bir şey söylememe izin ver: Harry aşık olmak ne demek bilmez, onu kendine bağlayamazsın. Adem'in doyumsuzluğu ile kendisine yasak bir tercihte bulunacak Havva'sını arar. Onu kullandığını bilse -ki hâlâ anlayamamasına şaşkınım! iğrenç yüzüne bir dakika bakmaz. Kapı dışarı edilirsin. Düşüncelerim bu yöndeydi ama onda garip bir hâl var Louis ve sebebi sensin. Harry'nin gözlerimin önünde değiştiğini görerek sessizliğimi sürdürdüm ama onu incitmene izin vermem! Beni anlıyor musun?"

Dolan gözlerimi saklamamın bir anlamı yoktu. Söylediklerinde sonuna kadar haklıydı. Ama konuşmayı sürdürdü. "Kıçını kurtardım çünkü kamera kayıtlarına bakılacaktı, Harry'nin de o banyodan çıktığını göreceklerdi! Hemen ikimizin bir kaçamak yaptığını düşünerek o gece Harry'nin de bizimle olduğunu saklamaya çalıştım. Ama sen her şeyi bozmak zorunda gibi davranıyorsun. Kendine bir çekidüzen ver artık!"

Çenemi sertçe bıraktığında üstüne giyecek şeyleri yirmi saniye içinde dolabından çıkardı ve kapıyı çarparak yatakhaneden ayrıldı. Beni gözyaşlarım ve gurursuzluğum ile baş başa bırakarak...

***

Akşam yemeğine inmedim, sınavlara çalışmadım ve soğuk bahçede oturarak yalnızca karanlığı izledim.

Sinirlenince gözlerimin dolmasını ve ağlama huyumu hiç sevmiyordum. Üstelik burnum kaşınıyordu ve parmak boğumlarımı hissedemiyordum. Hava gündüzden daha soğuktu ama buna rağmen bile burada aşağılanmış ve gözyaşıyla hasta, yorgun ve hiçbir şey yapmak istemeden oturup yurttan kaçmanın iyi bir yanı vardı neyse ki. İnsan soğuk ve açık havada hayata dair gerçekleri daha net görebiliyordu. Denizler aşmak, köprüler kurmak, birinin ellerini tutabilmek istediğim romantik hayaller yerini hayatımın ne kadar boktan olduğu gerçeğine bırakıyordu.

Yaslandığım ağaç gövdesinde bir hıçkırık boğazımdan kopuverince acaba abartıyor muyum diye düşünmeden edemedim. Sadece birini kendi çıkarlarım için kullanmak ve hiç beklemediğim başka birinin acımasızca bunu yüzüme vurması beni perişan etmişti. Sigaramdan bir nefes daha alırken gözlerimi kapattım.

one step closerWhere stories live. Discover now