Bölüm 2

382 15 6
                                    

Neden gülmüyorsun? dedim.

"Tekrarını yapmayınca unuttum" dedi Peki neden ağlıyorsun? Dedim

" İnsan her gün okuduğu şeyi unutur mu? "dedi. #mavidekalanlar

Gözlerimi her zamanki gibi alarmın berbat sesiyle açtım. Sanırım artık kalkmam gerekiyordu. Hızlıca yerimden doğruldum ve kısa bir duş için banyoya ilerledim. İşlerimi hızlıca halledip banyodan çıktım. Okula gitmek için çok az bir vaktim vardı. Bu yüzden hemen saçlarımı kurutup makyaj yapmaya başladım. Ağır bir makyaj hiçbir zaman yapmamıştım gerek duymuyordum. Yüzüme hafif de olsa bir canlılık vermesi için yapıyordum. Saçlarım da kıvırcık olduğundan dolayı çok farklı şekil almadığından sadece kabarmasını önlemem yeterli oluyordu. Basit, sade ve sıradandım farklı olma çabam hiçbir zaman olmamıştı. Her ne kadar eskiden annemin gözündeki Dünyanın en güzel kızı gibi göründüğüm fikrine sahip olmasam da annem sevdiği için sevebilirdim kendimi.

Kıyafetlerimi giymek için dolaba yaklaştım. Çoğu zaman da olduğu gibi siyah bir kot pantolonun üzerine beyaz bir gömleklerimden birini giydim. Raftan aldığım spor ayakkabılarımı da ayağıma geçirdim. Kitaplarımı ve çantamı da elime alınca artık tam olarak hazırdım. Son olarak masanın üzerindeki telefonumu da alıp hızlı bir şekilde odadan çıktım.

Merdivenlerden yavaş yavaş inmeye başladım. Çünkü şuan ne babamla konuşacak gücüm ne de isteğim vardı. Merdivenin sonuna gelmemle birlikte tam da tahmin ettiğim gibi televizyonun karşısındaki koltukta sızan babamı gördüm. Beni yine şaşırtmamıştı. Tekrar odaya çıkıp odadan bir tane battaniye aldım. Bana o kadar kötü davranmasına rağmen ona hala kıyamıyordum çünkü o bana her ne kadar sahip çıkmasa da bu hayatta sahip olduğum tek ailemdi.

Elimdeki battaniyeyi yavaşça üzerine örttüm. Yerinde hafif kıpırdansa da uyanmamıştı. Bu da doğal olarak benim işime geldi. Sabahın bu saatinde onun beni aşağılamalarını dinlemek istemiyordum. Yanından sessizce ayrılıp mutfağa gittim. Kahvaltı yapmam gerekiyordu. Dolaba bir şeylerin olması umuduyla kapağı açtım. Tabi ki de içki şişelerinden ve bir kaç peynir parçasından başka bir şey yoktu. Tezgahta bulduğum az bir ekmekle ağzıma bir kaç peynir parçası attım. Sanırım bugün alacağım maaşla önce mutfağa bir şeyler almam gerekiyordu. Tabi babam parayı benden almadan alabilirsem.

Ders saatinin yaklaştığını fark etmemle birlikte mutfağı biraz daha toplayıp hızlıca evden çıktım. Otobüs durağı eve yakın olmasından dolayı fazla yürümem gerekmiyordu sabahları. Ama onun aksine kampüs ten dönerken epey zorlanıyordum. Otobüs bulmam zor oluyordu ya da ben rahat otobüs bulacağım yere gidiyordum. Bu da fazlasıyla zamanımı alıyordu. Ama henüz bunun için yapacak bir şeyim yoktu.

Nihayet durağa gelince otobüs beklemeye başladım. Çok beklemeden otobüs de geldi. Tabiki her zaman olduğu gibi otobüste yine ayakta kalmıştım. Hayatımda alışmak zorunda kaldığım ve alıştığım olası durumlardan birisi de buydu. En basit olanı da buydu zaten diğer alışmak zorunda kaldıklarımın yanında. Zaten ev ile kampüs arası yaklaşık otuz dakika sürdüğünden dolayı beni fazla zorlamıyordu. Bu süre ne çok ne de azdı. Bu yüzden sorun teşkil etmiyordu. Kampüse yaklaştığımızı fark edince kapıya doğru ilerledim. Ve en yakınımda olan bir düğmeye bastım. Otobüs durunca da hiç vakit kaybetmeden otobüsten indim.

İşte gelmiştim. Sırf burada okumak için babamın eziyetlerine katlanıyordum. Tabiki de buna değerdi. Boğaziçi üniversitesi, mimarlık üçüncü sınıf öğrencisiydim. Ve şuan için derslerim çok güzel gidiyordu. Bölüm birincisiydim ve hocalarım bu şekilde devam edersem her türlü arkamda olcaklarından sürekli bahsediyorlardı. Yaşadıklarımdan ders çıkartıp okulumu hiç aksatmamıştım. Babam gibi olmak istemiyordum. Bir şeylerin beni yıkıp dökmesini hayatımı yönlendirmesini hiç istemiyordum. Bunun için de elimden geleni yapıyordum ve bu okul benim tek şansımdı. Bu şansımı sonuna kadar değerlendirmeliydim.

PETRİKOR "DÜZENLENİYOR" Where stories live. Discover now