#1: Kuşkonmaz yeşili

4K 219 46
                                    

SPEKTRUM

*Doğada kaç renk vardır? En az 10 milyon rengi görebildiğimize ve çevresel şartların sonsuz şekilde değiştiğini bildiğimize göre doğru yanıt sonsuz olacaktır.*


1. Bölüm: Kuşkonmaz Yeşili


Vınn. Vınn. Bir vınn daha.

Yanan gözlerim açılmak istemiyordu, birkaç kırmızı tanecik göz kapaklarımın ardında acı verici bir hızla uçuştu. Kafatasım sanki büyük bir darbe almışçasına sızlıyordu. Yine de uyanmam gerekiyor gibi hissediyordum. Uyanmam ve kaçmaya devam etmem gerekiyordu.

Neyden kaçıyordum ben? Sahi, neydendi... Zihnimde hiçbir cevap yoktu.

Yerdeki cenin pozisyonumu esnerken bozduğumda her kemiğim ayrı ayrı sızladı. Bu sırada çılgın bir fırtına vardı etrafımda. Donuyordum. Gözlerimi zorlukla, kapaklarını kırpıştıra kırpıştıra araladım. Ve durdum.
Hayır.
Bir kabusun içinde olmalıydım, tekrar uyusam güzel bir rüyaya geçiş yapabilirdim belki.

Ama olmadı.

Bu gerçekti. Devam eden şiddetli vınnlar, iki yanımdan birden esen rüzgar da bunu kanıtlıyordu. Çaresiz açtım gözlerimi. Güneş yerine tam yerleşememişti, erken saatler olmalıydı. Ne ısısı yayılmıştı dünyaya tam anlamıyla, ne ışığı. Önüne geçen karanlık bulutlara rağmen gülümsemeye çalıştığı bir kış sabahındaydık.

Karşımda bir otoyolu duruyordu. İki taraftan sağlı sollu hızla geçen arabaların sesi uğulduyordu kulaklarımda. Bir otobanın yanında, çimlerin üzerinde mi uyumuştum? Neden evimde değil?

Evim mi? Evim neresiydi ki? Adım neydi benim?

Çağla yeşili bir panik hissi tüm vücuduma yayıldığında bir ürperti yaladı geçti her yanımı.

Kalk.

Doğruldum ve yalpalamak üzereyken otobanın kenarından dikkatlice çıktım. Hayır... Nereye gittiğimi sanıyordum? Anayola çıkmıştım. Hemen kenara geçmeliydim. Başım feci halde dönüyor, gözlerimin arkasında renkler farklı boyutlardaki çarklarda dans ediyordu. Ayaklarım birbirine dolandı.

VINN.

Bu defa seslerden biri tam olarak dibimdeydi, bana doğru geliyordu.

Bariyerlere doğru geri adım atmaya çalıştım. Dünya gözlerimde ileriye geriye, sağa sola gidip geliyordu bana aldırış etmeyerek. Yere kapaklandım.
Vınn, yani araba, yavaşlamaya çalıştıysa da bana hafifçe dokunduğunda durabildi. Fakat ben zaten yerdeydim.

Birkaç saniye soluklanıp kalkmaya çalıştım ellerimle yerden destek alarak. Avuç içlerim buz gibi asfaltta yanmıştı. Duran arabanın kapısı açıldı, birkaç adım atıldı dışarıya. Ben artık olduğum yerde oturur vaziyetteydim ve yukarıya, bana az kalsın çarpan genç adama bakıyordum sersemlemiş gözlerle.

SpektrumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin