Her zaman kaybetmeye alışmıştım.

Romos'un adımları bir kapının önünde duraksadığında eliyle kısaca ahşap, beyaz kapıyı işaret ederek bedenini bana döndürdü. "Biz aşağıdayız." Diyerek bilgilendirmesiyle sessiz kalarak başımı sallamakla yetindim. Bakışlarının bir süre yüzümde oyalandığını hissetmek gerilmeme neden olsa da , ciğerlerine doldurduğu sıkıntı dolu havayı geri bırakarak geldiği yolu geri yürümeye başladı.

Banyonun ışıklarını açarak içeri girmemle kapıyı kapattığım belli olsun diye bunu sesli bir şekilde gerçekleştirdim. Hemen ardından vakit kaybetmeyerek bu defa fazlasıyla sessiz şekilde kapıyı açarak iç tarafta, kapı deliğine takılı duran gümüş anahtarı çıkarmayı başardığımda avuçlarım arasına sıkıştırdım. Aynı sessizlikle kapattığım kapının üzerine elimde ki anahtarı yerleştirerek kilidin bir defa dönmesini sağladım. İçeride olduğumu düşünmelerini sağlayarak kendime kaçmak adına vakit kazandırmaktı amacım. Anahtarı pantolonumun arka cebine sıkıştırarak adımlarımı merdiven tarafına yönlendirdim sakince.

Kalbimin yoğun gümbürtüsü eşliğinde ilk önce etrafı tarayan bakışlarım herhangi bir engel olmadığını gördüğü anda, parmak uçlarımda ağırca basamakları inmeye başladım. Alçak düzeyde tutmaya çalıştığım soluklarım ciğerlerimi patlatmak istercesine derin nefesler almak adına çırpınsa da kendimi tutarak çıkabilecek en ufak sesi dahi engelledim.

Bu benim son fırsatım olabilirdi. Terleyen avuç içlerimi sıkı birer yumruk yaparken zihnim bir kez daha hatırlattı gerçeği. Bu kurtuluşun olabilir...

Yerinde daha da belirginleşen özgüvenimle kuruyan dudaklarımı ıslatarak sakin adımlarla son basamakları da indim. Salondan sesleri yükselen Romos ve Atena'yla gözlerimi kısa bir an için sıkıca kapatarak geri açtım. Yapabilirdim. Yapmak zorundaydım.

Hızlanan soluklarımla başımı hafifçe onları görebilmek adına önüme siper ettiğim duvardan çıkarırken, ikisinin de sıkkın bir ifadeyle öylece oturduklarını, birbirleriyle konuştuklarını gördüm. Romos yanındaki Atena'ya bakmak adına eğdiği başını kaldırdığı sırada hızla kafamı geri çektim.

Duyduğum yoğun gerilimden kalbime ağrılı bir sancı girdiğinde yüzümü buruşturarak gerilen kaslarımı rahatlatmaya çalıştım, imkansız olduğunu bile bile... Sağımda kalan dış kapıya kısa bir bakış attığımda acele etmem gerektiğinin fakrındaydım. Algan ve Adrogos gelmeden bu evden çıkıp kurtulmam gerekiyordu.

Romos ve Atena'ya göre, Algan daha dikkatli; Adrogos ise can yakıcıydı. Dudaklarımı birbirine bastırdığımda, temkinli şekilde başımı yeniden onları kontrol etmek adına hafifçe dışarı çıkardım. İkisi de yere bakıyordu.

Sert yutkunuşumun sesi kendi kulaklarımda yankılanırken, sırtımdan akan soğuk ter damlalarını hisseder olmuştum artık. Kalbimin orta yerine çöreklenen endişe tohumlarını daha fazla sulamayarak atik bir hamleyle titreyen bacaklarıma verdiğim güçle dış kapıya doğru bedenimi savurdum.

Nefes nefese durabildiğimde, irileşen gözlerimle elimi dudaklarıma bastırdım daha sessiz şekilde nefes alabilmek adına. Elim dış kapının kulpuna dokunduğu sırada salondan yükselen seslerle aldığım nefes keskin bir bıçak gibi tam göğsümün orta yerine saplanıp kaldı.

"O neydi lan?!" Romos'un kısık sesini duymamla göğsüme saplanan bıçağın yerinden söküldüğünü hissettim. Ruhumda açılan yeni yaradan akan kanlar ise kirli ruhumu daha da kirletmekten başka bir şey yapmıyordu.

"Ne neydi?" Aten'nın sesiyle elim dış kapının kulpunu hızla aşağı indirdiğinde açılan kapıyla titrek bir nefes bıraktım ve yaklaşan kurtuluşumun serin esintileriyle daha fazla durmayarak bedenimi aralıktan ıssız, karanlık sokağa bıraktım.

ZAMANSIZ SEVGİWhere stories live. Discover now