'Yaşamak'

1.4K 128 109
                                    

Medya için teşekkür ederim 💙 çok mutlu oldum. Buyrun bölüme.

°°°

Sabah uyandığında güzel bir hava vardı dışarda. Ankada bundan yararlanıp iki simit iki peynir alıp hastaneye gitti. Tahirle böyle bir kahvaltı iyi olabilirdi. Hastahaneye girdiğinde asansöre binip en üst kata geldi. Koridoru bitirdikten sonra kapıyı çaldı. Ses gelmeyince uyuyordur zannedip yavaşça girdi içeri. İçeri girmesi ile gözlerinin dolmasını engelleyemedi.

An: t-tahir...

Dün Asiyeyle yaptıkları oda yine eski halini almıştı. Duvar kağıtları yırtılmış, kitaplar yerlere dağılmıştı. Ve yine o demir topların tok sesi odayı hakim almıştı. Güzel biblolar koyduğu komidinin yerini elektro şok aleti almıştı.

"Neden yaptın! Bunların yerini yine elektro şok aletleri, sakinleştiriciler almicak mı?!"

Hemen baş ucuna gidip demir topları durdurdu Anka. Verdiği sözü tutamamıştı.

A: özür dilerim...

Tahirin uykuya daldığını görmesi ile sinirle çıktı odadan. Bunu kim yapmıştı öğrenecekti. Büyük bir sinirle vardığı danışmaya hızla sorusunu yöneltti.

An: dün tahirle hangi doktor ilgilendi.

D: Hüseyin bey.

Anka hızla giriş kattaki odaya gitti. Kapıyı çalmadan girdi içeriye. Hüseyinin şaşkın bakışlarını aldırmadan masasına vurdu ellerini.

An:sen kimsin de benim hastama kendince yararlı olan tedaviler uyguluyorsun! Kimsin sen!?

H:anka! Benimle böyle konuşamazsın!

An:o benim hastam! Şunu o almayan aklına sok! Bir daha onun odasının önünden dahi geçmiceksin!

H:eşkıya mı kesildin başıma! Gece yine saçma sapan kabuslarını görüp bağırdı çağırdı! Bende-

A:SEN NE BİÇİM BİR DOKTORSUN YA! SAÇMA SAPAN KABUSLAR NE DEMEK! sen birine uyanıkken elektro şok verilmesi ne kadar acımasız bir şey olduğunu bilemezsin! Sen kimsenin neler çektiğini bilemezsin! Yarayla alay eder yaralanmamış olan! Tahirden uzak dur!

Anka tam kapıya yönelecekken Hüseyin alayla bir soru sordu. Ve ankanın buna cevabı yoktu kapıyı çarpıp çıktı.

H:yaşamışsın gibi davranma kralın kızı!

Hızla odasına gitti. Kapıyı kapatıp elleri ile ağzını kapatıp yere çöktü. Serbest bıraktı hıçkırıklarını.

A:yaşadım... Yaralandım...

Kapının zorlanması ile gözlerini silip kapıya baktı. Karşısında ayakta zor duran, uykusuz bir Tahir beklemiyordu. Tahir içeri girip ankanın eski yerine çöktü. Ankada sormadan yanına çöktü.

İki beden... yorgun... Kırgın... Tükenmiş... Tek farkları... Bir umutlu biri umutsuz kalmış...

T:bana dün ne dediğini hatırlıyor musun doktor? Kapıdan çıkarken.

A:e-evet.

T:yara saklandıkça kanar. Bana bunu söyleyen doktor neden kendini kanatıyor.

A:çünkü vakit benim vaktim değil. İyileşmesi gereken kişi sensin. Ben değil. İlk-

T:ilk senin yaralarını saralım o zaman.

An:Tahir bunu yapmak zorunda değilsin.

T: unuttun mu biz arkadaşız.

An: bugün anlatmak zorunda mıyım? Kitap okusak.

T: okuyalım.

Anka yerinden kalkıp kitaplığından bir kitap aldı.

Har ve kül


A:ben başlim mi?

T:olur. Doktorlar önden.

Anka ilk o gün, o anda gördü tahir'in gülümsediğini... Ve ilk o an sarıldı bir yarası. Hiç farkında bile değilken.
Tahir'in bu dediğine ankada gülmüştü. Komik olan bir şey yoktu. Sadece gülmeye ihtiyaçları vardı.
Tahir'in gözleri de ankanın dudağının yanında oluşan o küçük çizgiye takıldı. Bu kız gülünce tam oraya bir şey oturuyordu.

A:geçmez diye bir şey yok.. her şey geçer bir gün. Geçmeyecek sandığın her şeye alışırsın. İsteyerek değil mecburen...

T: öfken ve nefretin geçtiğinde sevginden de eser kalmaz geriye. İşte o zaman alışır insan.

A: sevmekten korkmanın ne demek olduğunu defalarca güveni kırılan bilir yalnızca.

T: vedalar soğuk oluyor...

A:çok soğuk hemde. Buz misali...

T: adının hakkını veremiyorsun doktor.

A:belki de sana vermeye gelmişimdir.

T:olmaz doktor olmaz. Benden sana yara olur.

A:insan bazen yarayı bile o açınca seviyor.

T: unutma doktor; yaraya alışmış olman canının yanmicağı anlamına gelmez.

A:ben çok küçükken kaybettim babamı. Annemde başında bir erkek olsun diye biriyle evlendi. Adam yaşlıydı. Ama çokta zengindi. Ben asla babamın yerine koymadım o pisliği. Ama bir gün.. ben banyo yaparken içeri d-daldı. O an bana bakışlarını asla unutamadım. Ölmek istedim. O an orda gebermek istedim. Annem hiç bir zaman beni korumadı. Artık yüzümü yıkarken bile kapı kitler oldum. Bir gün cesaretlenip anneme anlattım. İnanmadı... 17 yaşındaki kızını hastahaneye yatırdı. Yaşıtlarım üniversite sınavına girerken ben bir hastahanede ellerim ayaklarım bağlı elektro şok acısı çekiyordum. 19 yaşında kaçtım. Hastaneden, memleketimden, annemden, o pislikten. İzimi kaybettirdim. Ve burdayım.

Tahir'in ağladığını görünce o da ağlamaya başladı. İkisininde göz yaşları sel olup akıyordu. Ama boğulan tek ikisiydi.

Beraber gülecek çok insan bulursun evlat.. ama seninle ağlayacak insana rastlamak en imkansızıdır...

Ağladılar, hıçkıra hıçkıra ağladılar. Yaşamak kadar zordu ağlamak. Hayatta kalmak kadar zordu ağlamak.

Anka; küllerinden doğmak için savaş verirken tahirde acılar içinde kıvranıyordu. Şimdide Tahir küllerinden doğsun diye anka geçmiş küllerini savurmuştu.

Saatler sonra uyandı anka. Geçmiş ağır gelmişti yormuştu. Tahir diye seslenecekken dizinde yavru kedi misali uyuyan tahirle kıpırdamadan durdu. Çok yorgundu, çok bitkindi, en önemlisi çok umutsuzdu...

A:Yeniden doğar mı güneş üstümüze,
Yeniden güler mi kader yüzümüze,
Yeniden doğar mı güneş üstümüze,
Yoksa yenildik mi gölgelere...

Yeniden doğacak mıydı üstlerine bilinmez. Yeniden güler mi kader yüzlerine bilinmez. Ama gölgelere yenilmişlerdi bir zamanlar.

Güneş gelirse gölgelerde geri gelirdi.. karanlıkta bulunur muydu birbirinden kırık iki kalp?

"Sen birbirine yar eyle... Yara değil..."

°°°
Ben geldim. Bölüm güzel oldu mu ki? Bir fikrim yok çünkü çok hastayım.

Har ve kül diye bir kitap var. Ben okumanızı kesinlikle öneririm.


Hata 'iki'Where stories live. Discover now