Güven

23.7K 447 53
                                    

O gece sabahı getirmem oldukça zor oldu. Kızaran gözlerimle gün ışığını karşıladığımda, sarsakça yerimde doğruldum. Paytak adımlarla yürüyerek ulaştığım banyoda, mimikten yoksun yüzüme su çarptım. Sinir bozucu sessizlikte nefes alışverişlerim yükselirken, aynadaki yansımamı izledim bir süre. Kızarık gözlerimle yansımamı seyrederken düşüncelerim birçok yöntem arasında gidip geldi. Sonunda en yakınımdaki yolu seçtiğimdeyse aldığım kararla birlikte, nemli yüzümü kurulama gereği duymadan, hızla banyodan çıktım.

Apar topar giyinişim birkaç gereksiz eşyanın yerinden oynamasına neden olurken sıçrayarak uyanan Usal, tek gözüyle bana baktı. Bu durumu umursamayan telaşımı da alıp kapıdan çıktığımda, çoktan yastığına tekrar gömülmüştü. Merdivenleri ritmik olarak tüketirken, bir yandan da ceketimi giyme çabası içerisindeydim. Kendimi kapıdan dışarı attığımda, hızla ilerlemeye devam ettim. Bana engel olan bahçeyi katederken sabırsızlığım bedenimden dışarı sızıyordu.

Organizasyon içerisindeki acemi topluluğunun, yaklaşmayı en istemediği yeri kestirdim gözüme. Birbirine bağlı sarmal binalar topluluğunu aştığımda beri, görüş alanıma giren eğitmenler yatakhanesine bakıyordum. Orası için yatakhane demek doğru bir tabir olmazdı aslında. Topluluk için yaşayan birer robota dönüşen eğitmenlerimiz, aynı zamanda organizasyon bünyesindeki en yetenekli askerlerdi. Onların gözlerinin ve kulaklarının, organizasyon içerisinde sınırsız bir duyum alanı vardı ve bu kapsamlı bilgi kaynağının sebebi; sarmal yapıyı, bahçeyi ve koşu alanını kapsayan tüm bu alanı görüş alanına alan uzak binaydı. Yüksek inşaa edilmiş, dar bir yapı... Bizim ve tüm çalışma salonlarının bulunduğu yapıya göre fazlaca küçük kalan bir yapıydı bu.

Veys'in ikinci seviyelerle kalmadığını biliyordum. Bir sebepten ötürü onun diğer ikinci seviyelerle yakınlaşması engelleniyordu. Daha önce Rysa dışında kimseyle sohbet ettiğini de görmemiştim. Eğitmenimin nerede uyuduğu, nerede dinlendiği merakım dışında bir konuyken şimdi zihnimin gündemine yerleşmişti. Hızla o çekinilen binaya ilerlerken, zihnimde o görüntü tekrar tekrar canlanıyordu. Raftan ayağım kaymadan önce gördüğüm son kitabın görüsü. Dramatik bir stille yazıya dökülen Kara Günler vurgusu. Daha önce birkaç yazıda, söylemde daha rastladığım bu sözcükler; öncesinde anlamdan yoksun birer kelimeyken şimdi vurguladıkları önemli bir konuyu haykırıyorlardı.

Dikkatimi cezbetmelerinin belki de en önemli nedeni, dağınık zihnimde sonunda birkaç parçayı birleştirebilmiş olmamdı. Binanın girişinde durup, uzun ince yapısına alçaktan baktım. Mavi ışınların bedenimi taramasına izin verdiğimdeyse içeri girmek için sabırsızlanıyordum. Çift taraflı kapıdan Veys'i bulmak için geçtiğimde, beni umduğumdan geniş bir hol karşıladı. Yapıyı merakla tarayan gözlerim hedefimle aramdaki mesafeyi açarken, hareketlenen adımlarımla eş zamanlı olarak bakışlarım yukarı uzanan geniş balkonlara takıldı. Kat kat çıkan, çift taraflı merdivenleri birbirine bağlayan bu balkonlar; merdivenleri süsleyen ahşap korkulukların devamıyla kapatılmıştı. Ahşap korkulukların ardında, tam ikinci katta hararetli bir tartışmaya giren çifti gördüm.

Kuvvetle yükselen fısıltıları, duyulmasını istemedikleri bu konuşmayı; iki kat aşağıdaki kulaklarıma ulaştırıyorlardı. "Bu konu hakkında bir şey yapamayız." dedi, Abdullah. Fısıltısı gırtlaktan gelen bir hırıltıyla bezeliydi. "Onu daha fazla yalnız bırakamayız Abdullah. En azından bu sefer yanında olmalıyız. En azından bu sefer yanında olmalıyız." Akıp giden Türkçesini her zaman şaşırıcı bulduğum Rysa, havadaki tek eliyle geçirmek istediği duygunun yoğunluğunu vurguluyordu. Abdullah'ın düşen omuzları doğrulurken, ona doğru eğilen Rysa'dan uzaklaştı. "Bunu yapmam mümkün değil." dedi, tereddüt yüklü bakışları, sanki mümkün olmasını diler gibi.

RUH OKUYUCULAR -3-Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora