Rojbin, sevdiği adamı doya doya izlemenin keyfini çıkarırken aklına gelen sorular ile çayını masaya bırakıp ellerini çenesinin altında birleştirerek kafasını biraz daha aşağıya eğdi.

"İşin hakkında bir kaç soru sorabilir miyim?"

"Gizlilik esastır, ama sen sor! Çok da fazla detay vermeden anlatabilirim."

"Özel operasyonlara katılıyorsun?"

"Evet!"

"Vıp korumalık da yapıyorsun?"

"Evet, o da işimin bir parçası."

"Peki göreve gittiğin zaman en fazla kaç gün kalıyorsun?"

"Bu belli olmaz işte, bazen bir saat bazen bir ay."

Bir ay! Görevlere gittiği zaman koskaca bir ay yanında olmayacaktı, belki de hiç dönmeyecekti! Daha önce onun mesleğinin bu yönünü hiç düşünmeyen Rojbin, bir an için ürperdi. O askerdi ve her anı ateş altında geçiyordu. Peki ya Rojbin, bununla baş edebilir miydi? Onun yükünü kendisi omuzlaya bilirmiydi? Eğer bir gün....

Düşüncelerinin devamını getiremeden ellerini değen sıcak el buna bir son vermesi gerektiğini hissettirdi. Alparslan'ın avuçlarının arasına aldığı elleri gözüne oldukça romantik gelirken gözlerini sevdiği adama çevirdi.

"Aklından geçen şeyleri sil gitsin, seni böyle görmek istemiyorum."

"Ama-"

"Aması yok güzelim, nasipte ne kadar yolumuz varsa o kadar gideriz."

"Haklısın galiba, nasipten öte köy yok derler. Bizde kendi nasibimize yazılan hayat kadar yol alırız."

İki genç aşık birbirlerine sevgi içinde bakarlerken gece boyunca ellerini ayırmadılar ve bütün gece birbirleri hakkında sormak istedikleri ne varsa sordular.

******

"Sarı kazağını unutma!"

"Of çilli unutmadım, al sende kalsın götürmeyeceğim."

Fidan, ablasının yüzüne attığı kazağı sinirle çekerken oflayarak kapıya yaslandı. Rojbin, bugün akşam uçağı ile İstanbul'a gidecekti. Annesi ve babaannesi bu uçuşla temelli evlerine dönerlerken, Rojbin bir hafta kadar kalıp geri dönecekti.

Bavulunu sıkı sıkı ya kapatıp eliyle üzerine baskı yaparken ince parmağında duran yüzüğü dikkatini çekti. Geçen gece Alparslan ile akşam yemeğine çıkmışlardı, sözün üzerinden bir hafta geçmişti ve bu onların ilk randevulu yemekleri olacaktı.

Rojbin, o gece ile ilgili olmadık hayaller kurarken kendisine aldığı yüzük ile adeta mest olmuştu, hala böyle pahalı bir yüzüğü Alparslan'ın nasıl aldığını düşünsede çok fazla üzerinde durmadı. Zaten yüzüğü verme şekli hediyenin fiyatını düşünmesinin bir hayli önüne geçmişti. Hala düşündükçe cinnet geçirmiyor değildi.

FlashBack

Araba sahil yolunda hızla ilerlerken Rojbin, yol yerine Alparslan'ı seyrediyordu. Tabi bunun farkına varan müstakbel kocası kendisini utandırmak için üstüne düşeni yapmayı da ihmal etmiyordu.

"Sen beni izlerken sana bakamamak zulüm gibi geliyor."

Yanakları al al olmuş önüne dönen Rojbin, utançtan dudaklarını kemirmeden edemedi. Bu utancıyla yol boyu Alparslan'a bakmama kararı alırken kucağına düşen hatta fırlatılan kutuyla bu düşüncesi hemen çürüdü. Rojbin, bir kucağında ki kadife kutuya birde sevdiği adama bakarken duyduklarına inanmak istemedi.

DENİZ SUBAYIM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin