HOCA

20 3 1
                                    


Gecenin karanlığında kapıyı açan kadın : 'Aleyküm Selam. Sizi bekliyorduk.' dedi. Çelik kapıyı Leyla, ablası ve annesinin geçmesi için ardına kadar açtı. Ayakkabılarını çıkarıp evin verandasına geçtiler. Kadın çok sessizdi. Verandada yürürlerken annesi, muhtemelen sessizliği bozmak için : 'Eviniz çok ters yerde zor bulduk. Çok sapa yer.' diye konuştu. Kadın: 'Biz 40 yıldır burada oturuyoruz.Burasının yerlisiyiz.Herkes bilir burda bizi.' diye cevap verdi. Çok az ışığın olduğu holde ileri doğru ilerlerken taş merdivenler önlerine çıktı. Kadın arkalarındaydı. 'Buyrun, çıkın yukarı. Feyzullah hoca yukarıda, zikir yapıyor.' dedi. Üç kişi merdivenlerden yukarı çıktılar, bir odadan kulaklarına inceden devamlı tekrarlaran sözler geliyordu. Leyla ortamdan çok rahatsız olmuştu. Yeniden 'hoca' denilen kimselerle görüşmek istememişti. Ama gördüğü kabuslar ve hayatının inişe geçtiği hakkında kimden veya kimlerden yardım alabileceğini bilemiyordu. Leyla, ablası ve annesinin üzerinde kurduğu baskılar onu pes ettirdiğinden bu garip yerde olduğunu düşündü. Tabi artık çok geçti. Üçü hocanın oda kapısının önündeydi.

İçeri tam gireceklerdi ki arkalarından gelen kadın yeniden konuşmaya başladı: 'İsmim Gülay, Fevzi hocanın karısıyım. Sizin mahalledeki Hatçe teyzeyi de yıllardır tanırım.''

Annesi : 'Hatçe teyzeyi ben de tanıyorum da sizi bana başka bir komşum söyledi. Feyzullah hoca çok hayırlı bir zattır dedi. Yeğeni varmış ona yardımcı olmuş hoca. Büyüsü varmış, bozmuş. Çocuk sonra evlenmiş.' dedi.

Leyla, annem ne boş konuşuyor, hocanın ismini bile yanlış öğrenmiş dedi kendi kendine. Genç kız bu evden gitmek istiyordu ama gidemiyordu.

Kapıyı çaldı hocanın karısı Gülay hanım : 'Aleyküm Selam erim.' diye içeri girdi. Kapıyı Leyla ve ailesi içeri girebilsinler diye arkasına kadar açık bıraktı.

Leyla'nın annesi Ayşe hanım :'Aleyküm Selam hocam.' diyerek odaya adımını attı. Oda küçük değildi. Bir tane penceresi vardı, store perdeleri sıkı sıkı kapatılmıştı. Fevzi Hoca odanın ortasında değildi, sırtını cama doğru verecek biçimde pencereye yakın oturmuştu. Sağ elinde tespihi vadı. Başı öne eğikti. Sakalları vardı, hafif kırlaşmışlardı ama uzun değillerdi. Odanın ortasında küçük kristal bir avize vardı. Yerlerdeki işli halılar temiz olduğu için mi yoksa yeni olduğu için mi bilinmez oldukça iyi görünüyorlardı. Beyaz duvarlarda Yeşil kadife örtüler asılmıştı, üzerlerinde arapça iç içe geçmiş yaldızlı ipliklerle işlenmiş yazılar vardı. Leyla neredeyse hiç Kuran öğrenmeye gitmemişti. Küçüklüğünde caminin kuran kursunda dersler hep sabahtan yapılırdı. Kurslar yazın okul tatil olduğunda düzenleniyordu. Leyla okul dışında asla erken kalkmayı sevmezdi, bu yüzden annesinin zoruyla bir kaç gün gittiyse de kursu sürdürememişti. Şimdi keşki gitseydim diye hayıflanıyordu. Yaşamda kaçan her fırsat gibi artık çok geçti. Feyzi Hoca onları karşılamak için ayağa kalkmadı ama yüzlerine bakıp : 'Aleyküm Selam' dedi. Gülay hanım hocanın karşısına oturmalarını işaret etti.

Fevzi Hoca : 'Nedir Sualiniz hanım?'

Ayşe hanım :' Benim Küçük kız, hasta.'

Fevzi Hoca :'Ne zaman oldu?'

Ayşe Hanım:' 2-3 ay olcak. Nazar değmiştir dedik, ilk bayılması başladı.'

Leyla :'Anne! Yalnızca tek bir kez bayıldım.Yalnızca bir defa.'

Ayşe Hanım: 'Sus kızım, lafa girme.'

Fevzi Hoca: 'Tamam çocum, gözümün içine bak bakayım.'

Leyla dizlerini kırmış otururken, gözlerini hocanın gözlerine kilitledi. Adamın tombul , kırış olmuş yüzünün o zaman daha net farkına vardı.Gözleri koyu elaydı, çok garip bakışları vardı; gözlerini büyük büyük açmıştı,net biçimde gözlerinin beyazı seçiliyordu. Fevzi hoca bilmediği dilde, arapça olduğunu düşündüğü sözler okumaya başladı. Okuduğu, Leyla'nın dua zannettiği sözler gittikçe sertleşmeye başladı. Bir noktadan sonra Leyla o kadar etki altına girmişti ki, sanki saatlerdir aynı dua okunuyor gibi olmuştu. Sırtında bir ağrı hissetti, yüzü ekşidi. Hoca onun bu tepkisinden bir kaç dakika sonra duayı kesti. Annesine doğru yüzünü çevirdi.

CİNLİWhere stories live. Discover now