Âbir-i Sebîl

122 31 2
                                    

Aniden uyandım.Kâbus görmüştüm.Yine o ağaçta gördüğüm parlak gözler vardı.O kadar korkuyordum ki.Ve de çok açtım.Bir şeyler bulup yemem lazımdı.Mağaradan koşarak çıktım.Dışarda serin bir hava ve her demde huzur veren bir saba...Rahatlatmıştı az da olsa bu hoş esinti.İliklerime kadar işlemişti.Gördüğüm kabus aklıma geldi ve tüylerim diken diken oldu.Güneş ufuktan yavaş yavaş süzülüyordu.Göklere gönderi çekiyordu adetâ.Kızıl bir gökyüzü.Hafif hafif beyazlık vardı.Hava biraz kapalıydı.Sanki yağmur yağacak gibiydi.Yola koyulmam gerektiğini hatırladım.Fakat çok açtım.Napmalıydım?Elbet bir şey bulurum diyerek yola koyuldum.Ve bir sorun daha vardı.Yolun hangi tarafından gidecektim?Sağ mı yoksa sol mu? Biraz zor olsa da kararımı verdim.Yolun sağ tarafından gitmeye başladım.Karnın yanıyordu resmen.O kadar açtımki...

Aman Tanrım! O da ne? Çok şansılıyım ben.Yolun kenarında,biraz ilerde bir armut ağacı.Acaba hayal mi görüyordum?

    Evet,bu gerçekti.Koşarak ağaca doğru yaklaştım.Fakat yoldan çıkmam gerekti.Amca'nın sözü de aklıma takıldı:

+Sakın yoldan çıkma!

     

       Fakat açtım.Yemezsem buraya bir yere düşüp bayılacaktım.Hemen ağaca çıktım.Armutları bir yandan topluyor diğer yandan da ağzıma dolduruyordum.Çok güzel armutlardı.Açlığımı giderdi.Her ihtimale karşı yanıma da yeteri kadar armut aldım.Doyduktan sonra da ağaçtan inmeye karar verdim.

        Gözüme bir şey ilişti.Dikkatim sadece açlığımı gidermek olduğu için farkedememiştim.Evet.Yine onlar.Onlar işte onlar!O gece gördüğüm o gözler.Hiçbir göze benzemiyorlardı.

        

            Altın rengi bir göz bebeği.Ve insanlarda olan o beyaz kısım yoktu.Simsiyahtı orasıda.Ve öyle bir parlıyordu ki.Sanki gözlerinin içinden ışık çıkyordu.Hatırlamıştım bi gözleri.Ve aynı gözler armutların üzerinde de vardı.

             Ama nafile.Artık yemiştim onları.Hemen ağaçtan inmeye karar verdim.Ve yine o.Sadece gözleri gozukuyordu.Diğer hic bir yeri belli olmuyordu.Çok sasırmıstım.Güneş bu kadar tepede olmasına rağmen nasıl olur da o şey her neyse bedeni gözükmüyordu.Ve aniden kayboluverdi yine.Ağaçtan indim.Kalbim yerinden fırlayacaktı sanki.Ne istiyordu bu şey benden?Ne vardı da benden alacak o şey her neyse?Bütün aklımı kemiren bu soruları bir kenera bıraktım.Âbir-i Sebîl misali yola koyuldum.Fakat her gecen saniye daha da heyecanlı oluyordu...

Loş IşıkWhere stories live. Discover now