üç

24.9K 2.1K 1K
                                    

Mor ve Ötesi - Bir Derdim Var

Aceleyle evin içinde koştururken ayağını salonun ortasında bulunan sehpanın sivri ucuna vurduğunda, "Ah!" diye inledi Kavin. Önüne düşen uzun siyah saçlarını arkaya doğru savurdu. "Bir bu eksikti!"

Bir eliyle acıyan serçe parmağını tutarken diğer eliyle mavi kazağını giymeye çalışıyordu. Alarmını birçok kez ertelediği için işe geç kaldığı sabahlardan biriydi. Tek başına yaşadığı evinde hemen her sabah hakim olan bir curcuna vardı. Zor bela giydiği kazağının ardından koltuğun üstünde gördüğü telefonunu hızla kaptı. Parmağının acısından seke seke kapıya varıp ceketini giydi, beyaz spor ayakkabılarını ayağına geçirdi ve nihayet yola koyuldu.

Apartmandan çıktığında bileğindeki saatine baktı ve o an otobüsün gelmesine 1 dakika kaldığını gördü. Yüzüne bıkkınlık bürünen ifadesiyle koştu durağa. Neyse ki bugün de şanslıydı. Yolcular bindiği için duran otobüse yetişmişti son anda. Kendini nefes nefes otobüse attığında şoföre 'bir saniye' işareti yaptı. Şoför, Kavin'in bu haline alışmıştı çünkü her sabah aynı saatte, aynı yerden, aynı şekilde aldığı bu kadını hafızası kaydetmişti artık.

Soluklanması bittiğinde otobüs kartını çıkarmak için sırtına attı elini. Fakat unuttuğu bir şey vardı; çantası sırtında değildi. Evde unutmuştu. Eliyle sertçe alnına vurdu. "Bir daha o alarmı ertelemeyeceğim!" Kendini ikaz ediyordu ama yarın sabah aynı şeyi yapacağını da içten içe biliyordu.

Şoföre mazeretini anlattıktan sonra sıkıntılı bir ifadeyle otobüsteki kalabalığa döndü. "Akbilinizi kullanabilir miyim?"

Herkes sağa sola bakmaya başlamış, ses etmemişti.

Genç kadın sinirle şoföre döndü. "Görüyorsunuz değil mi? Hepsi nasıl da akbil ile binmemiş gibi davranıyor. Bizim milletten canını iste, akbilini isteme. Bu neymiş ya böyle? Sanki parasını vermeyeceğiz!" Daha da devam ederdi, kart okutma sesi duymasaydı.

Arkasını dönüp kartı okutanın kim olduğuna baktığında onu gördü. İki gündür beraber seyahat ettiği genç adamı. Sinirli ifadesi yüzünden silinirken gülümsedi. "Teşekkür ederim."

Genç adam tebessüm ederek omuz silkti, 'önemli değil' der gibi.

"Arkalara ilerleyebilir miyiz arkadaşlar?"

Şoförün ricasıyla birlikte ön tarafta çok oyalandıklarına karar vererek orta boşluğa doğru ilerlediler. Genç adamın her zaman oturduğu koltuk, kalkması yüzünden dolmuştu. Yandaki boşluğa kadın oturacağı sırada kır saçlı teyze ondan önce davranmış, oturmuştu.

Siyah el çantasını göğsünün altında topladığı ellerinin arasına sıkıştırdı. "Siz gençsiniz kızım, benim dizlerim tutmuyor."

Kavin'in derdi oturmak değildi ama yine de teyzeye, "Vallahi yer kapmak için koşarken gayet tutuyor gibiydi," demeden duramadı. Cümlesinin üzerine yanındaki genç adam gülmüştü. Kavin yanındaki adamın samimi tavırlarına bakarken dün neden böyle olmadığını düşündü. İsmini söylememişti. Yalnızca ismi değil, hiçbir şey söylememişti.

Belki de konuşmayı seven biri değildi.

Kavin ise tam zıttıydı.

İnsanlarla tanışmayı, yardım etmeyi ve konuşmayı severdi.

Ayakta kaldıklarından dolayı düşmemek için otobüsün demirlerinden tutundular. Kavin bir sağlıkçı olarak bunun çok sağlıksız bir davranış olduğunun farkındaydı ama yapacağı bir şey yoktu. Hastaneye vardığında ellerini sabunla bolca yıkamaktan başka.

Borçlanmıştı onun için kartını okutan kişiye. Borcunu vermesi gerekiyordu fakat cüzdanı çantasında, çantası evdeydi. Bir umut ceketinin ceplerini yokladı ama birkaç kuruştan fazlasını bulamadı. Dişleriyle dudağına işkence ederken dibinde duran adama döndü. İlk defa ayakta gördüğü adamın boyu ondan biraz uzundu. Kavin, kadın boy ortalamasının üstünde olmasına rağmen başı adamın çenesine anca varıyordu.

Genç adam, Kavin'in ona döndüğünü hissettiğinde yukarıdan bir bakış attı ona. Bir şey söylemek istiyor da söyleyemiyor gibiydi. Ona bakarken dudaklarının acıyıp acımadığını düşündü. Çünkü dişleriyle işkence ediyordu kendine. Konuşurken dudakları tatlı bir ifadeye bürünüyordu, bu yüzden dudaklarına zarar vermemesini diledi içten içe.

Sonunda küçük işkencesini kesip ağzındaki baklayı çıkardı.

"Şey... Ben cüzdanımı unutmuşum da parayı yarın versem olur mu?"

Adam başını iki yana salladı.

Kadın kaşlarını kaldırdı. "Olmaz mı?"

Adam bu kez başını yukarı aşağı salladı.

Kadının kafası karışmıştı. "Bu olur demek mi?"

Adam tekrar başını iki yana salladı.

Kadın yavaş yavaş sinirlenirken düzgün bir cevap almak adına yeniden sordu. "Olmaz yani. İlle de şimdi istiyorsun paranı?"

Genç adam başını yeniden iki yana salladığında kadın sinirle sesini yükseltti. "Konuşsana be adam!"

Bağırmasıyla otobüsteki yüzler -şoför dahil- onlara dönmüştü. Adam bundan rahatsız oldu. O her zaman göz önünde olmaktan rahatsız olurdu. Sadece parayı istemediğini anlatmaya çalışmıştı ama başarılı olamamıştı. Ona göre, o hep başarısız oluyordu zaten. Kısacık bir an gözlerinden hüzün geçti. Kimsenin fark etmeyeceği kadar kısa bir andı bu. Çabucak toparlanmış, kaşları çatık bir şekilde önüne dönmüştü. Kavin'i dinlediği için durdurduğu mp3 çalarını yeniden açarken ona dönen bakışları umursamamaya çalıştı. Nitekim insanlar da bir şey olmadığını anladıklarında önlerine dönmüşlerdi.

Gözlerinden kısa zamanda geçen o hüznü yakalamıştı kadın. İçi, bağırdığı için pişmanlıkla dolarken ses etmedi. Edemedi.

Adamdan bir adım uzaklaştı.

Uzaklaşmadan önce ise dinlediği şarkının bir sözünü duymuştu.

Hiç anlatamadım, hiç anlamadılar...

♬

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kavin ismi Farça kökenli Türklerin kullandığı bir isim. Yani yabancı değil. Kevın falan diye okumayın, yazıldığı gibi okunuyor.😸

Müzikle kalın,seviliyorsunuz.♥

ŞARKILARDA BULUŞURUZ ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin