"Ben sadece..." diye başladı ama onu kapıdan dışarı doğru itmeye başladım.

"Ne dikiliyorsun öyle? Dışarı. DIŞARI." dedim ardından kapıyı kapattım. Bu sahneyi bir daha asla aklımdan silemeyecektim ve onu her gördüğümde utanıyor olacaktım... ama o anda kafama dank etti ve ne düşündüğümü unuttum.

Erkekler kızlar yatakhanesine çıkamazlardı. Denerlerse basamaklar kaydırak gibi dümdüz olurdu ve kolayca düşerdiniz. Tabii bu erkekler yatakhanesinin merdivenleri için geçerli değildi. Onlara kızlar da çıkabiliyordu. Sanırım nedeni Hogwarts'ın bayan kurucuları kızların erkeklere göre daha güvenilebilir olduğunu düşünüyordu.

Kapının arkasından seslendim.

"Sirius buraya nasıl çıktın?" Diye sordum. Ne kadar görmesemde muzipçe sırıttığına yemin edebilirdim.

"İşte bu bilgi, Miss White, çapulcu sırrı." dedi kendinden gurur duyuyormuşçasına.

Nedensiz yere gülümseyerek giyinmeye başladım. Kapıyı kilitlemeyi de unutmamıştım.

"Ne yani bana güvenmiyor musun?" Diye sormuştu Sirius benim kapıyı kilitlediğimi anladığı anda.

"Hımmmm... Hayır." dedim sahte bir ses tonuyla. Onunla oyun oynadığımı anlamıştı.

"Beni kırmaktan zevk alıyorsun öyle değil mi Bella?" Dedi Sirius. Sesinden bile sırıttığını anlayabiliyordunuz. Sorusunu yanıtsız bıraktım.

Üzerimi giyinip kapıyı açtım. Sirius hala kapının başında duruyor ve bir kolunu bana tutarak gülümsüyordu. "Leydim." dedi.

Gülümseyerek koluna girdim. Aşağı inecektik ki...

"Sirius bana nasıl çıktığını söylemedin ama inmek için de aynı taktiği uygulaman gerekmiyor mu?" Diye sordum.

Ağzını açtı ki merdivenler düzeldi. Kaygan dümdüz bir kaydıraktan aşağı düşüyorduk. Çığlık atmak istedim ama atamadım. Sirius kollarını benim vücuduma sarmıştı ve bu beni rahatlatıyordu. Düşüş benim için uzanmak gibiydi.

Yukarı onun gözlerinin içine baktım. Gri gözler. Kolları beni savunurcasına vücudumda, Yüzü benim yüzümün birkaç santim ötesinde. Sıcak nefesi yüzüme çarpıyor aşağı kayışımız bizim için hiçbir şey ifade etmiyordu.

Merdivenlerin sonuna gelmiştik. Hafif bir çıkıntıyla ikimizde yerde basamakların sonundaydık. Merdivenler normale döndü. Odada da kimse yoktu. Herkes yemekte olmalıydı.

Başımı yukarı kaldırınca nasıl bir pozisyonda olduğumuzu farkettim.

Onun elleri hala beni kavrıyordu ama artık vücudumun bütününden çok belimdeydi. Benim başım onun göğsüne yaslanmıştı. Kalbinin her atışını duyuyordum. Benim bir elim onun siyah yeni karışmış saçlarındayken diğeri onun belimdeki elini tutuyordu. Bacaklarımız birbirine değiyor ama oluşan kıvılcımdan dolayı hemen geri çekiyorduk.

Yüzümün kırmızı olmaması için ne kadar umutlansamda tekrar hepsi dibe batmıştı. Kalbim gereğinden daha hızlı atıyordu. İçimi sıcak bir duygu, mutluluk kaplamıştı.

Gözlerim onun gri gözlerine odaklandı, sonra dudaklarına. O an içimdeki his beni ona doğru kaydırmaya ve dudaklarına yapışmamı söylüyordu. Kendimi toparlamaya çalışsam da beceremedim. Onu öpmek istiyordum. Hiç olmadığım kadar onunla olmak istemiştim o an. Ama neden ? O düşündüğüm tek neden beni ondan uzaklaştırmaya yetecekti.

Ya seni de diğerleri gibi kullanırsa? Dedi iç sesim. Haklıydı da. Bütün kızlara aynı şeyleri yapıyor onları kendine aşık ediyor olabilirdi. Ya ona gerçekten aşık olursam.

Don't Hurt Yourself -Sirius Black-Where stories live. Discover now