VIII.

8.2K 696 968
                                    

“Paige odasında,” dedi Jase, güven vermeye çalışıyor gibiydi. “Güvende. Ama… Liderleri burada, Alfa. Onunla sen görüşmelisin.”

Louis sonrasında aptal bir planın aptalca detaylarını dinlemek zorunda kaldı ama aslında hiçbir şey duymadı çünkü aptal kalbinin aptal sesinden başka hiçbir şeyi zaten duymuyordu.

***

Odasına çıkıp da bastırıcılara ulaşmadan önce sıyırmış olduğu ceketin cebinden düşen bir kağıt parçası için bu kadar minnettar hissedebileceğini, Louis asla düşünmezdi. Ama bir an sonra telefona sarılmıştı işte, her çalışta aramayı sonlandırmak isteyip kendine engel oluyordu.

Bu kesinlikle kötü bir fikirdi ama her an kaybedecek gibi hissettiği bilinci de öyleydi, yani bunu yapmak zorundaydı.

Telefon açıldığında beklemedi bile. “Aiden?” diye atladı ve zihnini ona daha önce adıyla mı, yoksa Alfa olarak mı seslendiğini hatırlamak için yordu ama kafasında hiçbir şey çağrışmadı. “Benim, Louis,” dudağını kemirdi. “Sana ihtiyacım var.”

Ve evet, biraz önce kızgınlığı tetiklenmiş bir omega, bunu lider bir Alfa’ya söylediğinde kulağa tam olarak böyle geliyordu.

“Louis?” diye tekrarladı Aiden. “Neler oluyor?”

“Alfa sesi…” dedi bu açıklamaya yetermiş gibi. “Beni... Tetikledi ve… Kendimi iyi hissetmiyorum.”

“Kızgınlığa gireceğini söyleme bana,” dedi Aiden. “Lanet olsun, Louis, şehriniz alfa kaynıyor.”

Ve asıl buna lanet olsun, çünkü Aiden gerçekten şu haldeki bir omegaya çevresinde kaç tane alfa olduğunu hatırlatmak zorunda mıydı? “N-nasıl yani?”

“Senin Alfa’nın düşmanı çok,” diye açıkladı. “Bunu duyduktan sonra, onu rahat bırakmayacaklardır.”

Louis göz kapakları üstünde ağırlık ve şakaklarında pis bir acı hissetti. “Paige güvende,” dedi istemsizce. “Her şey yolunda. Bana neler oluyor?”

“Vücudun daha fazla saklayamıyor, Louis. Etrafında bu kadar Alfa olmasa yapabilirdin ama şimdi…”

“Ne yapacağım peki?”

“Bir Alfa bulup mühürlenmek dışında mı?”

Louis fikirle yüzünü ekşitti.

Aiden iç çekti. “Bastırıcıları kullan… Ve… Kokunu kuzenine yaymaya çalış.”

“Paige’e mi? Neden?”

“Çünkü kokun her zamankinden daha yoğun olacak ve hedefi şaşırtman gerek. Paige kendini koruyabilir ama sen…”

“Ne diyorsun sen ya?” diye çkıştı Louis. “Kuzenimi onların önüne mi atayım yani? Hasta herif!”

“Louis, beni dinle-”

“Hayır. Kesinlikle hayır. Hiç aramadım say, olur mu?”

Telefonu suratına kapattı.

***

Louis salona inip de sürünün bir kısmının orada toplanmış olduğunu gördüğünde korkudan küçük dilini yutacak gibi oldu. Ama sonra duşunu aldığını ve bir dolu bastırıcıyla donanmış olduğunu hatırladı. Sorun edilecek bir şey yoktu. En azından birkaç saatliğine.

Tabii bu daha az korkmasını sağlamadı. Salonda neredeyse bir düzine kişi vardı. Alfa ayaktaydı, biraz önceki halinin aksine gayet sakin ama otoriter bir sesle etrafındakilere yönergeler veriyordu. Teyzesi Sarah ve eniştesi Roy, kuzenlerle birlikte bir köşeye toplanmışlardı. Louis yanlış görmüyorsa, Alfa’nın en yakınında oturan iki kişi, kıdemlilerdendi. Kalanlarsa Alfa’nın emri için bekleyen betalardan oluşuyordu, Louis aralarında hiç cinsiyetsiz olmadığını fark ettiğinde biraz daha ürktü, çünkü o kadar bastırıcıdan sonra muhtemelen yine, beta gibi bile kokmuyordu.

far as fate, close as galaxyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin